Suriyeli yetkili: Türkiye ve Suriye arasında güven inşa edilmeli

Uluslararası siyasi analiz sitesi United World International (UWIDATA) bünyesinde düzenlenen, ‘Batı Asya ve Filistin’ başlıklı sanal seminerde, başta Filistin-İsrail çatışması olmak üzere Fırat'ın doğusundaki durum ve Türkiye-Suriye ilişkileri ele alındı.

Mustafa Birol Güger

Çok sayıda gazeteci ve siyasi yorumcunun yanı sıra çeşitli ülkelerden üst düzey yetkililerin konuşmacı olarak katıldığı seminerde söz alan, Suriye Enformasyon Bakanlığı eski Müsteşarı ve siyaset bilimci Bassam Abu Abdullah, Filistin meselesinin Suriye için aynı zamanda bir milli güvenlik meselesi olduğunu vurguladı. 

Öte yandan, ABD ve müttefiklerinin, Suriye'nin kuzeydoğusunda “ikinci bir İsrail” yaratma gayretinde olduğuna işaret eden Abdullah hem Türkiye hem de Suriye'nin, PKK'nin bölgedeki varyantlarını terörist olarak tanıdığını belirterek, "Bu projeye karşı mücadelenin tek yolu, iki ülke arasında iş birliği olanaklarının geliştirilmesidir" dedi. 

Türkiye, İran ve Suriye hükümetlerinin bu tehdide karşı tek yumruk olması gerektiğinin altını çizen Abdullah, bu iş birliğinin "Müslüman Kardeşler" türevi herhangi bir "ideolojik temele" sahip olmaması gerektiğini kaydetti.

"TERÖRE KARŞI ORTAK MÜCADELE" ÇAĞRISI

Suriyeli üst düzey bürokrat, Türkiye-Suriye ilişkilerinin mevcut seyrine ilişkin sorumuzu şöyle yanıtladı:

"AKP iktidarı, [iki ülke arasındaki] ortak ilişkileri ciddi şekilde baltaladı ve bunu tamir etmek için önce güven inşa edilmesi gerekiyor; iki ülke arasında şu an bir güven ilişkisi yok. Bildiğim kadarıyla Türk ve Suriye istihbarat teşkilatları, Rusya'nın girişimiyle üç toplantı gerçekleştirdi, ancak bu toplantılardan bir sonuç çıkmadı. [...] Şu an tam sayıyı anımsayamıyorum, ancak ülkenizde milyonlarca Suriyeli mülteci var. Burada asıl soru şu ki bu insanları kabul edecek misiniz, yoksa Suriye'ye geri mi göndereceksiniz? Türk hükümeti onları Suriye'ye geri göndermek niyetindeyse diyalog kanallarını açık tutmalı ve ilişki kurmalı. Bir başka önemli mesele de Kürt devleti kisvesi altında yürürlüğe sokulan "ikinci İsrail projesi"; Türkiye ve Suriye buna karşı ortak mücadele yürütmeli. Suriye topraklarının bir kısmının işgali, orada yaşayan halka Türkiye Cumhuriyeti kimliği verilmesi ve oradaki yerleşimlere vali atanması bir tür güven ibrazı gibi görünmüyor. Bu da demek oluyor ki Türkiye halihazırda Suriye hükümetine yönelik agresif tutumunu sürdürüyor. Türk dış politikası mevcut ideolojik motivasyonlarla yönetilmeye devam ederse bir sonuç alınabileceğini düşünmüyorum."

BATI ASYA'NIN İSTİKRARSIZLAŞTIRILMASI

Seminerde söz alan Eski Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Prof. Dr. Osman Paksüt, bölgedeki pek çok ülkenin ulusal egemenlik ve toprak bütünlüklerinin tehdit altında olduğunu belirtti. ABD ve müttefiklerinin Fırat'ın doğusunda bir "kukla devlet" yaratma gayretinde olduklarını vurgulayan Paksüt, Türk ordusunun bölgeyi istikrarsızlaştırmaya dönük bu çabalara karşı kararlılıkla mücadele ettiğini vurguladı. Paksüt, bölgede yaşanan karmaşanın, ABD'nin Batı Asya'yı istikrarsızlaştırmaya dönük stratejisinin bir parçası olduğunu belirtti.

İsrail'in bütüncül Filistin stratejisini, "iki adım ileri, bir adım geri" şeklinde tarif eden Paksüt, İsrail'in bu strateji ile orta vadede kalıcı sonuçlar elde etmeyi planladığını ve bu sayede sürekli genişlemeyi hedeflediğini kaydetti. Bugün pek çok ulusun İsrail'in kontrolsüz genişlemesinden kaygı duyduğunu ifade eden Paksüt, bu genişleme hayallerinin ABD'nin de desteğiyle Türkiye'nin güneydoğusuna kadar ulaştığını sözlerine ekledi.

"ULUSLARARASI KURUMLARA GÜVEN AZALDI"

Konuşmacılardan, Pakistan Uzay ve Güvenlik Çalışmaları Merkezi Müdürü (CASS) Seyid Muhammed Ali, II. Dünya Savaşı'nın ardından yerleşmeye başlayan yeni dünya düzeni ve kurumlarının, bölgesel sorunların çözümünde yetersiz kaldığını vurgulayarak, bugün itibariyle bu kurumlara yönelik güvenin büyük ölçüde azaldığını belirtti. Filistin davasının yükselen küresel güçler için de bir sınav olduğunu belirten Ali, söz konusu ülkeler "tarihten ders aldıklarını göstermeli" dedi.