Suriyeli tezgâhtar: Hayalim ülkemdeki savaşın bitmesi
27 yaşındaki Halepli resim öğretmeni Nurhan Masir, şimdi Fatih’te tezgâhtarlık yapıyor. Maaşı 1200 TL ama sigortası yok. Masir, savaşın bitmesini ve Suriye’ye dönmeyi bekliyor. “Döndüğümüzde yine öğretmenlik yapacağım ama iki yıldır kalemi elime alamıyorum. Resim çizmeyi unuttum” diyor.
Zehra ÖzdilekNurhan Masir, 27 yaşında, Suriyeli resim öğretmeni. Halep’te bir okulda görevliydi. Annesi evde, babası ise mağaza işletiyordu. Üç kardeşi okula gidiyordu. Savaş şiddetlendi. Evlerinin üzerinden savaş uçakları geçiyor, sokaklarda çatışmalar çıkıyordu. Babasının mağazası bombalandı. Masir, her gün, birer birer öğrencilerini kaybetti. Bir süre sonra okula gidemedi. Ailesi izin vermiyordu. Son ders günü okulun yanındaki cami bombalanmış, cuma namazı çıkışı olduğu için bir sürü insan ölmüştü. Masir, öğrencilerinin psikolojilerinin çoktan bozulduğunu anlatıyor: “En son dersimde, öğrencilerim silah, yıkık evler ve yerde yatan arkadaşlarını çizmişti. Onlar için durum çok zordu, yanında oturduğu arkadaşı artık yoktu. Sonra okul tamamen kapatıldı.”
Göçebe yaşam...
Masir’in akrabalarının çoğu da çıkan çatışmalarda hayatını kaybetmiş. Düğüne bir ay kalan nişanlısını Halep’te bırakıp ailesiyle birlikte, savaşın daha az hüküm sürdüğü ilçelere taşınmışlar. Suriye’nin o zamana kadar görmediği ilçelerini gezerek Şam’a kadar ilerlemişler. Her ilçede altı, yedi ay kalmışlar. Savaşsız kentlerde kiraların yüksek olduğunu söylüyor. “Anne, baba ve küçük kardeşler dışında üç kişi çalıştık. Öğretmenliği bıraktım. Hangi işi bulursam onu yapıyordum. 3 buçuk yıl Suriye’nin içinde göçebe gibi yaşadık. En son nişanlımı ve ailesini Suriye’de bırakıp mecburen Türkiye’ye geldik. Biz severek 5 yıl önce nişanlandık. Ara ara telefonda görüşüyoruz. Annem ‘ayrıl’ dedi ama biz ayrılmak istemiyoruz. Ne zaman olur bilmiyoruz ama evleneceğiz. Türkiye’de çok sıkıntı yaşadık ama aynı zamanda şanslı sayılırdık. Çünkü halamlar ve amcamlar savaş başladıktan sonra hemen buraya gelmişti. Bir süre onlarda kaldık” diyor.
Sigortasız çalışıyor
Türkçe bilmedikleri için iş bulmakta zorlandıklarını, biraz Türkçe öğrendikten sonra yeniden iş aramaya başladıklarını söylüyor. İlk işinde, sigortasız, sabah 9’dan akşam 9’a kadar çalışıp sadece 600 lira almış. Masir, şimdi, Fatih’te bir eşarp mağazasında tezgahtarlık yapıyor. Maaşı 1200 TL. 200 TL yemek parası alıyor ama yine sigortası yok. Çalışma saatlerinin uzunluğundan yakınan Masir, şunları söylüyor: “Sigortasız ve ucuza çalıştırıyorlar. Mesai saatleri Suriye’nin çalışma saatlerine göre çok fazla. Orada sabah sekizde ders başlardı, 12’de biterdi. Memurlar sabah sekizden gündüz üçe kadar çalışırdı. Kardeşim de bir mağaza da çalışmaya başlayınca kiralık ev bulduk. Üçüncü kardeşimiz sara hastası. O haftanın bir iki günü bir markette çalışıyor.Hiçbir şeyimiz yoktu. Bir süre yerde yattık.”
Resim çizmeyi unuttum
Sara hastası kardeşinin sigortası olmadığı için her kontrole gittiğinde bir sürü para gittiğini söyleyen Masir, “Eczaneye gidiyoruz en az 80 lira hesap çıkıyor. Film çektiriyoruz 200 lira alıyorlar. Türkiye zor. Bugün savaş bitsin biz yarın ülkemize döneriz, burada misafiriz. Döndüğümüzde yine öğretmelik yapacağım, kardeşlerim okuluna devam edecek. Kira derdimiz olmayacak” diyor. Masir, Türkiye’de fark etmeden sabırlı olmayı da öğrenmiş: “Mecburuz. Başka yapacak bir şeyimiz yok. İki yıldır kalemi elime alamıyorum. Resim çizmeyi unuttum.”
BİR ÇİÇEK ALSAM YETER
Fotoğrafı çekilirken yüzünü gizlemeyi tercih eden Masir, 8 Mart Dünya Kadınlar gününün Suriye’de farklı kutlandığını söylüyor. O gün annesine ve kendisine arkadaşlarından çiçekler geldiğini, yemeğe çıktıklarını dile getiriyor. “Suriye’de 8 Mart tatildi. Ben iki yılda Türkiye’de bütün özel günleri unuttum. Bayramlar ve özel günler artık kafamda yok. Tabii Türkiye’de de olsam o gün bir çiçek alsam bile mutlu olurdum. Şu an tek hayalim Suriye’de savaşın bitmesi ve ülkeme geri dönmek. Savaş bitecek, umutluyum.”