Sulukule’de Romansız sanat olur mu be ya!
Hip hop festivali düzenleyen Roman çocuklar Sulukule Sanat Akademisi’ne alınmıyorlar. Gerekçe ‘düzeni bozarlar.
Umur Yedikardeş
Rap’le dönüşüm 16 yaşındaki İsmail ve 13 yaşındaki Fehmi’nin kentsel dönüşümle ilgili rap şarkıları her şeyi özetliyor: Kapattık çenemizi yıkılacak buralar / Koparttık dilimizi yalakalar burada/ Bırak artık peşimizi /Yaşanılmaz burada/ Yaşanılmaz bir yerin de hayali kurulamaz. |
Edirnekapı’dan yokuş aşağı indiğinizde, Sultan Mahallesi ile bin yıllık surların arasındadır Sulukule. Rivayete göre Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan, at arabasıyla Sulukule’de gezerken, arabasının tekeri çıkar, Sultan sinirlenir, “Ey mahalle halkı hiçbir zaman zengin olmayın ama neşeniz de eksik olmasın” der. Bilinmez bundan mıdır ama Sulukule halkı müzisyenlikle, kâğıt toplayıcılığıyla geçimini kıt kanaat sağlamasına rağmen tebessümü eksik etmez. Sulukule’de sanat atölyesini sorduğum mahalleli Fatih Belediyesi’nin açtığı Sulukule Sanat Akademisi’ni tarif ediyor. Sonunda atölyeyi bulduğumda ‘kiralık’ yazısı şaşırtıyor beni. İki kadının bağımsız olarak 2007’de açtıkları, bugüne kadar 400’e yakın çocuğun rap, hip hop, dans ve sinema eğitimi aldığı atölye miadını doldurmuş.
Şu anda atölyenin 60 çocuğu, 29 Ağustos’taki hip hop festivaline hazırlanıyor. Aralarında Romanların yanı sıra Türk, Kürt, Rus hatta Cezayirli çocuklar bile var. Üniversitenin uçak teknolojisi bölümünü kazanan Emre, mahalledeki uyuşturucu trafiğinden ve şiddet olaylarından bahsettiğinde, çocuklar için atölyenin anlamını daha iyi anlıyorum. Atölyede eğitim alan çocuklar, bir süre sonra da eğitim vermeye başlıyor. Gizem, atölyedeki çocuklara dans dersi veriyor. Söz Romanlara gelince, başlıyor anlatmaya: “Romanlar ikinci sınıf vatandaş olarak kabul ediliyor. Ameleliğe bile layık görmüyorlar. Okula kayıtta yardım için herkesten 2 top kâğıt isterlerken, bizden 8 top kâğıt, 8 kilo arapsabunu istiyorlar.” Gizem bunları anlatırken, lafa nam-ı diğer Rotaryo Mehmet giriyor. Mehmet 27 yaşında. Mercan Dede ve Sezen Aksu’nun arkasında perküsyon çalmış. Mehmet de dertli: “Annem ‘abe’li, be ya’lı konuşma, Roman olduğun anlaşılmasın’ derdi. Bugüne kadar sustuk da ne oldu. Artık konuşacağız. Kimliğimizi saklamayacağız. İnsan patlar be ya...”
Bizi ‘dizi’ yapıp milyarlar kazandılar
Gizem ve Mehmet Roman imajından hayli rahatsız: “Birileri dizilerde Romanları hırsız, dansöz, çiçekçi diye gösterip milyarlar kazandı.” Mehmet’in ‘ben seni bırakayım abi’ deyişiyle arkamda onlarca çocuğun gülümsemesi, atölyeden metroya doğru yürüyorum. Yolda sormadan edemiyorum belediyenin açtığı Sulukule Sanat Akademisi’ni. Mehmet’in anlattıkları ayrımcılığı gözler önüne seriyor: “Abi keşke o akademiyi dedikleri gibi Roman çocuklarına yapsalardı. Ama iş öyle değil. Romanları ‘düzeni bozarlar’ deyip almıyor, bir de para istiyorlar. Şimdi bizim atölye kapanıyor. Bize akademide bir oda verseler ne olur? Sadece Roman çocukları değil Suriyeli çocukları da alsınlar. O çocuklar savaş gördü, müzikle, dansla ilgilenseler güzel olmaz mı?” Mehmet’le vedalaşırken ekliyor: “At abi başlık da benden olsun: Dünyadaki bütün çocuklar aynı dili konuşur!”