Süleyman Soylu istifası hakkında ilk kez konuştu: Bu sefer gitme diyenler belki teşekkür edecek
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 12 Nisan’da sunduğu ve 13 Nisan’da geri aldığı istifa süreci hakkında ilk defa konuştu. Soylu "Bu sefer gitme diyenler teşekkür edecekler belki. Bizim işimiz böyle bir iş, riskli bir iştir. Ben bunu kabul etmiş birisiyim, ne kadar yaparsam. Bir ay yaparım, 5 ay yaparım, 10 ay yaparım, onu bilmem" dedi.
ANKAİçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 12 Nisan’da sunduğu ve 13 Nisan’da geri aldığı istifa süreci hakkında ilk defa konuştu. Soylu, sürekli olarak karar vermek zorunda olduğunu, “evet” ve “hayır” dışında bir karar seçeneği bulunmadığını belirterek şunları söyledi: “Yarın belki başka bir şey olacak. Bu sefer gitme diyenler teşekkür edecekler belki".
Soylu, "darbe" iddiaları konusunda, “Ya Allahını seversen kim yapacak darbeyi? Türkiye’de darbe teorisi üzerinden siyaset üretmeye çalışanlar Türkiye’nin bugününden kopuklar zaten” dedi.
Bakan Soylu, İnternet Haber’deki programa katılarak, Hadi Özışık ve Süleyman Özışık’ın sorularını yanıtladı. Sözlerine “Biraz kırgınım” diye başlayan ve soğuk algınlığından yakınan Soylu’nun 2 saati aşan program sırasında oldukça sakin ve yumuşak bir dil kullanmasını dikkat çekti.
'İZMİR’DE ŞARKI ÇALANLARI BULMAYA ÇALIŞIYORUZ'
İzmir’de camilerin hoparlörlerinden şarkı çalınanların bulunamadığının anımsatılması üzerine Soylu, camilerden yayın yapan ezan sisteminin “ilkelliğini” anımsatarak yanıt verdi. Sistemin, telsizle linke girilmesine imkan sağladığını, internet ya da GSM hattı üzerinden yayın yapılmadığını belirten Soylu, “Biz başka yöntemlerle bulmaya çalışıyoruz” dedi.
SİYASİ BÜYÜKLER ‘YAPMAYIN’ DERSE OLAYIN ÜSTÜ KAPATILIR
Adana’da tutuklanan CHP’li genç konusunda, “Vefa grubuna saldırı oldu” diyen Soylu, siyasete atıldığı gençlik yıllarından bir örnek verdi. 25 yaşında ilçe başkanı iken, uçakla Ankara’ya gittiği sırada bir görevlinin kendisine hoş olmayan bir tavır takındığını belirten Soylu, yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Ben de hafif celallenmek istedim. Silivri ilçe Başkanımız Bekir abi, döndü dedi ki, ‘Sen bizim gözbebeğimizsin, senin böyle bir hakkın yok’ dedi. Siyasi partiler; büyüklüğün küçüklüğün olduğu partilerdir, sorumluluğun olduğu alanlardır, bir akademik merkezdir, bir esnaf ocağı gibidir, aile yuvasıdır. Siyasi partilerde elbette insanlar yanlış, eksik yapabilirler. Siyasi partilerde büyükler der ki, ‘Sakın bir daha böyle bir şey yapmayın.’ Olayın üstü kapatılır gider. Aksi takdirde kötü savunulan bir şey haline gelir. Bu yanlış bir şey”
İzmir’de tutuklanan ve dün serbest bırakılan CHP’li İl Başkan Yardımcısı Banu Özdemir’in de Adana Yüreğir’de tutuklanan Eren Yılıdırm için de Soylu, “Hata yapmıştır, hata yaptığını ilk önce tespit etmesi gereken kendi partisinin büyükleridir” dedi.
ADANA’DA KAYMAKAMI ELEŞTİRDİ
Adana’daki olay için “Bir kaymakam soğanların arabadan arabaya nakledilmesine tanıklık etmek için durur mu? Durmuş işte” diyen Soylu, belediye ve kamu araçlarıyla naklin yapıldığını söyledi. Soylu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bunlar da bir siyasi partinin temsilcileri. Bir gençlik heyecanıyla gelmişler, sonra iş başka bir tartışmaya dönmüş. Kaymakam orada, polis orada. Bir arbede çıkmaya başlıyor. Böyle bir duruma sebebiyet vermek bile başlı başına yanlıştır. Siyasetin görevi o değildir. Ufuk açmak, hizmet etmektir”
'ADANA’DA SİLAH ÇEKİLMEDİ'
Soylu, Yıldırım konusunda “Belki o çocuğun heyecanla yaptığı işe büyükleri ‘keşke yapmasaydı’ dese, ondan sonra başka tartışma olur muydu” dedi. Soylu, olayda silah çekilmediğini de savundu:
“Yok yok silah hadisesi falan yok ya. Böyle bir görüntü de yok, durumda yok da şöyle bir durum var. O esnada kaymakama yönelik bir hal söz konusu olunca, kaymakamın koruma polisi orada müdahale ediyor. Sonra o da darp ediliyor zaten”
'HEPİMİZ ÖGRENİYORUZ'
Vefa destek grubunun oluşumunun ardından belediyelerin ekmek dağıtımının önlenmesinin son bulduğunu belirten Soylu, “Hepimiz öğreniyoruz” dedi. Hadi Özışık’ın, “Çok şaşkınım, dilinizi çok yumuşak buldum” sözlerine ise “İş siyasi mücadeleye gelince sertleşiyor” dedi.
'YA KİM YAPACAK DARBEYİ'
1960 darbesinin arkasında ABD’nin olduğunu belirten Soylu, “15 Temmuz’un arkasında kimin olduğu ap açık belli” dedi. Soylu bugün sokakların hareketlendirilmesi için bir endişeye gerek olmadığını söyledi.
“Böyle bir fobiye gerek yok” diyen Soylu, böyle bir çaba içinde olanları hayalkırıklığına uğratacaklarını söyledi. Soylu, CHP’ye yöneltiler darbe suçlamaları ve olasılığı hakkında da şunları söyledi:
“Ya kim yapacak darbeyi? Allahını seversen kim yapacak darbeyi?Kim yapacak darbeyi. Türkiye’de darbe teorisi üzerinden siyaset üretmeye çalışanlar Türkiye’nin bugününden kopuklar zaten”
'NOYAN'I VE KADINLARA YÖNELİK TEHDİDİ TAKİPTEYİZ'
Soylu Türkiye’nin özgürlükler ülkesi olduğunu da savunarak şunları söyledi:
“Ankara-İstanbul seçimi oldu bitti. Anamuhalefet partisi bunu kazanabildi. Demokrasi meselesini dünyada en iyi yönetebilen ülkelerden bir tanesiyiz biz. Bizim siyasi partimizden insanlar ayrıldılar, siyasi parti kurdular. Bir özgürlük alanı olmasa bu kurulabilir mi? Bütün özgürlük alanı var”
Yazar Sevda Noyan’ın ölüm tehdidi ve muhalif kadınlara yönelik tehditler konusunda neden yargıya götürülecek sürecin başlatılmadığı sorusuna Soylu, şu sözlerle yanıt verdi:
“Biz toplumsal bütünleşmeyi zedeleyebilecek her hali takip ederiz. “ diyen Soylu, gerekli hukuki prosedürlerin yerine getirildiğini söyledi.
15 TEMMUZ’U ANLATMADI
Soylu 15 Temmuz günü TRT’de yaşadıklarını anlatmayacağını da belirterek, “O gecenin masumiyeti hep bizde kalsın” dedi.
15 Temmuz günü ilk olarak Çankaya Köşkü’ne gittiğini anlatan Soylu, Çalışma Bakanı olarak kapıdan içeri girer girmez, “Bizim dışımızda kim gelirse gelsin öldüreceksiniz” dediğini söyledi.
'ÖFKE KONTROLÜNE İHTİYACIMIZ VAR'
Hırsızlık, uyuşturucu kaçakçılığı gibi konularda Bakanlığının başarılı olduğunu rakamlarla anlatan Soylu, Adana’da Suriye’li mülteciyi öldüren polisin silah kullanmasının anımsatılması üzerine şunları söyledi:
“Bizde kurallar nettir. Kural aşımı olduğu zaman bizim öfke kontrolüne ihtiyacımız var. Bir, hepimizin, polis ve jandarma teşkilatı için söylüyorum, teşkilat olarak öfke kontrolü yapmamız lazım. İki standartlar ve prensipler bellidir. Bunun dışına çıkılamaz.”
Ardından Adana’daki olayın anlık geliştiğini belirten Soylu, “Olmaması gereken bir olay olmuş” diye konuştu. Polisin silah kullanımı ve kendisini koruma hakkı konusunda bir haksızlığa uğratılmayacağını vurgulayan Soylu, kürekle vurarak kulağı kopartılan polisin vatandaştan kaçtığı görüntüler için de şunları söyledi:
“Bizim müdahale prensiplerimiz var . Yeter ki bu prensiplere uysunlar, hiç bir problem olmaz. Problem müdahale prensiplerini aşarsak olur. Orada bence vurmamakla doğru yapmış” dedi.
Kadın polis sayısının Avrupa ortamalarına göre düşük olduğunu belirten soylu 2-3 bin kadın polis daha almaya ihtiyaç olduğunu belirtti.
KORONA TERÖRDEN ÇOK YORDU
“Terör mü yoksa korona mı size yordu” sorusuna korona yanıtını veren ve bakanlığın 104 genelge çıkarttığını belirtten Soylu, “Korona yorduğu için mi istifa ettiniz” sorusuna şöyle yanıt verdi:
“Benimkisi bir sorumluluktu. İyi yapabildiklerimizi anlatıyoruz, yapamadıklarımızı da bazen söylüyoruz. Ama ben bir sorumluluk olarak gördüm bunu”
'HAVET DİYEMEZSİN'
Marketlere yığılma görüntülerinin anımsatılması ve “Sizi istifaya ne götürdü” sorusunun sorulması üzerine Soylu, şöyle yanıt verdi:
“Hükümetin üzerine ve cumhurbaşkanının üzerine böyle bir sorumluluk bırakmak istemedim”
Kamuoyu baskısıyla mı yoksa Erdogan’ın “geri dön” sözleriyle mi istifadan vazgeçtiğinin sorulması üzerine de Soylu şu sözlerle yanıt verdi:
“Şunu ifade edeyim. Biz aldığımız her kararda risk üzerine karar alıyoruz. Binlerce operasyon yaptık biz. Bu operasyonlarda üç-beş sivil hayatını kaybetse ne yapacağız? Bizim bakanlığımız, kılıç üzerinde yürünen yerdir. Bizim meselemiz karar almaktır, bedeli ödenmesi gerekiyorsa ödemektir. Ama bizim meselemiz, 'havet'li bir yer değildir. Hem hayır hem evet diyemezsin. Karar almak zorundasın.”
'BU İŞİ KABUL ETTİM, NE KADAR YAPARSAM'
Soylu sürekli karar alması gerektiğini ve bunun sorumluluğundan kaçamayacağını da belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu işi yapmak da var, karnım da var, sırtım da var. Yarın belkii başka bir şey olacak. Bu sefer gitme diyenler teşekkür edecekler belki. Tamam sağolasınız allah razı olsun diyecekler belki. Bizim işimiz böyle bir iş, riskli bir iştir. Ben bunu kabul etmiş birisiyim, ne kadar yaparsam. Bir ay yaparım, 5 ay yaparım, 10 ay yaparım, onu bilmem. Ama buradaki meseleyi böyle görmek lazım.”
'EMPATİ YAPMAK GEREK'
“Bizim yapmamız gereken herkesten daha fazla empati kurmak” diyen Soylu, “Herkesten fazla devlet aygıtını birbiriyle iyi işler hale getirmeliyiz” dedi.
“Kürt düşmanı” suçlamalarıyla ilgili HDP’nin ve PKK’nın “şeytanlaştırma çabasında” kendisini seçtiğini belirten Soylu, bugün bölgede bugün huzur olduğunu savundu.
'HDP'Yİ KÜRT DÜŞMANI OLMAKLA SUÇLADI'
“Bunlar PKK’nın sosyetesi olmuşlar. Hayatları güzel. Meclisteler, mebus maaşlarını alıyorlar, keyifleri yerinde” diyerek Soylu, HDP’yi de suçladı, ve Kürt düşmanı olmadığını belirtti.
HDP’lilerin elini neden sıkmadığının sorulması üzerine Soylu, HDP’ye oy verenlerin hepsinin PKK’nın idelojisini desteklemek için oy vermediği belirtti:
”Bizim görevimiz PKK ideolojisine sahip olmayanların oradan ayrılmasını temin edebilmektir. Bunun için siyasal çaba sarf etmektir”
'CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN İLE ÇALIŞMAK NASIL?'
Bakan Soylu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile çalışmanın nasıl olduğunu şu sözlerle anlattı:
“Çok rahat çalışılacak bir insandır. Politika belli zaten, bu çerçeve içerisinde havuza atar. Orada yüzmeyi de mücadeleyi de öğrenirsiniz. İhtiyaç olduğu zaman çekip çıkarır, destek de atar. Aynı zamanda büyük bir tecrübe. Sayın Cumhurbaşkanımız bir gerçekleştirilemeyecek denileni başarmış bir lider. Ülkesi adına iddiaları, hedefleri var. O hedeflere ayak uydurmak zorundasınız, dinlenmeye yönelik değil çalışmaya yönelik hedefler.”
Bakan Soylu Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bünyesindeki özel güvenlikçilerin süreklilik talebine ilişkin “Toplum Yararına Çalışma programından sağlanıyorlar. Onun kendine ait bir sürekliliği söz konusu değil. Bu bir çalışma biçimi değil toplum yararına bir program. İnsanları programdan istifade ettirmek, aynı zamanda kamunun bir ihtiyacını gidermek için oluşturulmuş bir şey” diye konuştu.