Suların ısındığı bölge
KKTC’li siyasi aktörler Doğu Akdeniz ve adanın geleceğini Cumhuriyet’e yorumladı
MİNE ESENTürkiye ile KKTC’nin egemenlik hakları, doğal zenginliklerin adil paylaşımı çağrılarına karşı Avrupa, Amerikan hatta Ankara’nın yakın müttefiki Katar’dan dev enerji şirketleri Güney Kıbrıs Rum Kesimi, diğer bölge ülkeleriyle petrol-doğalgaz arama, sondaj konusunda çoktandır ittifakta. Güney Kıbrıs-Yunanistan-İsrail cephesi enerji işbirliğine Mısır, Ürdün, Lübnan hattını da ekleme adımlarıyla bölgede savunma, siyasi güç ekseni oluşturma çabasında. Paris yönetimi Güney Kıbrıs’a askeri konuşlanmayı gündeme getirirken Washington siyasetinde Güney Kıbrıs’ın silahlandırılmasına, ABD’den Ankara’nın uyarılmasına yönelik çağrılar yankı buluyor. Bölgeye iki sondaj gemisi gönderen Ankara’ya ise AB’den yaptırım kartı tehdidi gösteriliyor.
Tüm bu alarm zilleri çaldırtan başlıklar arasında biz de rotayı Doğu Akdeniz mücadele sahasının merkezindeki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne (KKTC) çeviriyoruz. KKTC’de iç gündem de parçalı bulutlu. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Başbakan Ersin Tatar-Başbakan Yardımcısı aynı zamanda Dışişleri Bakanı Kudret Özersay cephesi arasındaki görüş ayrılıklarının yönetimde kriz yaratıp yaratmayacağı tartışmaları bir yana, adada Kıbrıs çözümünde federal sistem önerisinin geçerliliğinin kalmadığını, iki devletli modeli savunanlarla buna muhalefet edenler, enerji sondaj krizinin daha da alevlenebileceğinden, uluslararası izolasyonla birlikte ekonomik darboğazın ağırlaşacağından kaygı duyanlar dikkat çekiyor.
Ada halkı her zamanki gibi umutlu, güler yüzlü ama onlarca yıllık uluslararası tecrit, tek taraflı adımların yarattığı bezginlik de ortada.
KKTC hükümetinin yıllardır kapalı olan Maraş’ı açma yönünde ön çalışma yapılacağı açıklaması ise hararetli tartışmaları da beraberinde getirdi. Haliyle de KKTC’de yeni kurulan koalisyon hükümetinin başbakanı Tatar, Dışişleri Bakanı Özersay, eski Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı Turgay Deniz ile yaptığımız ayrı ayrı görüşmelerde konuların merkezinde Doğu Akdeniz’de gerilimin artması, Kıbrıs müzakerelerine yönelik gelişmeler, ekonomik açılımlar, Ankara ile ilişkiler odak noktası oluyor.
KKTC Başbakanı Tatar, Türk toplumunu yok sayan taraflara ‘biz de varız’ mesajı verdi:
Hakkımıza saygı duy
KKTC Başbakanı Ersin Tatar, Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin Doğu Akdeniz’de hak iddia etmesi ne kadar doğru ise kendilerinin de hak iddia etmesinin en az onlarınki kadar doğal olduğu vurgusu yapıyor. Rum Kesimi’ne yönelik AB desteğine de atıfla, “Gerçekten bir uzlaşı istiyorlarsa var olan gerçekleri, egemenlik haklarımızı göz ardı etmeyecek, görüşlerimizi yok saymayacaklar” diyor.
Güney Kıbrıs’ın uluslararası enerji şirketleriyle birlikte tartışmalı bölgelerde yürütülen sondaj faaliyetlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? AB-ABD’nin baskısı sürerken Türkiye’nin arama, sondaj faaliyeti yapan iki gemisi de bölgede...
Türkiye ile uzlaşı içindeyiz
TATAR - Doğu Akdeniz’deki durum Türkiye ile birlikte yürütülen bir meseledir. KKTC olarak bizim de egemenlik haklarımız vardır. BM kararları da adada iki ayrı halk olduğuna saygı duyuyor. Hal böyleyken bir taraf Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin haklarını göz ardı ederek tek taraflı olarak şirketlerle sondajlar yapıyor. Artık bu saatten sonra biz de diyoruz ki, madem sen yapıyorsun, meydan okuyorsun, hukuk tanımıyorsun, benim haklarıma saygı duymuyorsun, ben de arayacağım. Sondaj faaliyetlerine yönelik bizim tek başımıza böyle bir gücümüz yok. Zaten Rumların da yok, onlar da firmalarla anlaşmalar yapıyor. Biz de Türkiye ile yapıyoruz. Türkiye’nin de bölgede hakları var, Yaklaşık 80 milyonluk büyük bir ülke, bölgede en uzun sahili olan ülke. Adada Türk-Rum nüfus yaklaşık bir milyon, boyuna göre konuşmalı...
Biz burada Türk milletinin uzantılarıyız, birlik beraberlik içindeyiz. Türkiye ile uyumluyuz. Buradaki varlığımız Türkiye’nin bizi desteklemesine, buraya katkılarına bağlı. Fatih, Yavuz gemileri bölgede. Bunlar bizim Türkiye hükümeti ile bir uzlaşı içinde olduğumuzu gösteriyor. “Mavi deniz” dedikleri bu kavramlar, Doğu Akdeniz ve KKTC bu üçlü bir güçtür, potansiyeldir. Haklarımız hukukumuzu ancak bu çerçevede arayabileceğimizi, sürdürebileceğimizi düşünüyoruz. Bu bir pozisyon almadır. Yarın belki petrol, gaz bulunamayacaktır, ama ileride bulunabilir, ileride bu yetki alanları bizim milletimizin iradesinde alacağımız pozisyonlarla bizi daha güçlü yapacaktır.
‘Federal temelde çözüme zemin yok’
- Kıbrıs müzakerelerindeki tıkanmışlık ortada. Sizin yol haritanız bu konuda nedir? Sizce federatif sistem çözüm olasılığı rafa mı kalkmıştır?
Bizim anlayışımız şudur; 1974’lerden bu yana öyle böyle taraflar arasında görüşmeler sürüyor. Çeşitli BM genel sekreterleri geldi, Annan planından sonra gelinen son aşamalar arasında İsviçre’nin Crans-Montana kentinde 11 gün süren toplantılardan Türk tarafının gösterdiği bütün esnekliklere rağmen Rum tarafından hiçbir adım gelmemesi de var. Kıbrıs Türk tarafı da o gün tekrar o noktadan devam edilmesinin yanlış olacağı görüşünü dile getirdi. Sayın Çavuşoğlu’nun da bu yönde açıklaması olmuştur. Cumhurbaşkanı Akıncı da adaya dönüşünden sonra iki devlet olabileceğinden de bahsetmişti. Ancak şimdi yine federal temelli bir zeminde görüşmelerin başlayabileceği noktasında olduğunu söylüyor ama biz hükümet olarak baktığımızda fedaral temelde bir anlayışın tükenmekte olduğunu, zemin bulunmadığını düşünüyoruz. Çünkü tekrar başlasa aynı hayal kırıklığı yeniden yaşanacak.
Alternatiflerin de masaya gelmesi gerek. Bunun başında da AB çatısı altında iki devlet geliyor. Kuzeyde ayrı bir devlet var. Bu iki tarafın birleşmesinin, üniter yapı içinde var olmasının çok da mümkün olduğunu düşünmüyoruz. O nedenle halkları da kandırmayalım artık, Rumlar da bunu biliyor.
1974 öncesinin ünlü tatil merkezi yavaş yavaş açılacak
‘Maraş cennet olacak’
- Bakanlar Kurulu’nda bir anda yıllardır kapalı olan, bir dönemin dünyaca ünlü turizm merkezi Maraş‘ın açılması yönünde girişim başlatılacağı konusunda karar aldınız. Nasıl bir açılım öngörüyorsunuz?
Maraş, KKTC sınırları içerisinde ve bizim kendi güvenlik güçlerimiz tarafından korunmakta. Turizm olarak da açmayı isteriz. Maraş’a bir gecede açılım olmayacak, yavaş yavaş olacak. Orası bir cennet olacak.
Mülkiyet meselesinde ise burada Rumların yanı sıra Osmanlı döneminden kalan vakıf malları da vardır. Bunların tapularının büyük kısmı arşivlerde bulunmuştur. İngiliz döneminde gayri resmi bizden alınmış. Biz itiraz etmemişiz ama hak haktır, kaybolmaz. Vakıflar bunun takipçisidir.
Buranın Türk yönetimi altında açılmasını amaçlıyoruz. Tapu sahipliğinden o dönemden ABD şirketi varsa gelsin yönetsin, çalıştırsın otelini. Rum da aynı şekilde yapabilir ya da mal komisyonuna gidebilir, tazminatı isteyebilir, satabilir. Yatırımları hem Türkiye’den yatırımcılar, dünyanın her yerinde yaşayan zengin Kıbrıslı Türkler yapabilir. Netice itibarıyla bu olay KKTC’ye güç katmaktır, çünkü orası değerli bir yerdir. Dolayısıyla bizim turizm potansiyelimiz bu projeyle ikiye katlanabilir.1974’te turizm sektöründe birkaç otelimiz vardı. Şu anda 25 bin yatak kapasiteliyiz. Turizmde ciddi bir noktaya gelmiş bulunmaktayız. Ercan Havaalanı bitirildiğinde şu anda 2 milyon yolcu kapasitesi 8 milyona çıkacak. Ercan Havaalanı tamamlandığında göreceksiniz ki güneyde böyle havaalanı yoktur.
YARIN-
DIŞİŞLERİ BAKANI ÖZERSAY:
STATÜKO ÇARKINA ÇOMAK