Sudan: Anlaşma başarılı olabilir mi?
Sudan, hem büyük hem de stratejik öneme sahip bir ülke, dolayısıyla her an istikrarsızlık riskiyle karşı karşıya.
MUSTAFA K. ERDEMOLAfrika Birliği ve Etiyopya’nın aracılık ettiği anlaşma, 2022’de genel seçimlere hazırlanmak için 39 aylık bir geçiş süresi öngörüyor. Bu süre zarfında, altı sivil ile beş askerden oluşan ortak bir Egemenlik Konseyi, uzlaşmayla belirlenmiş bir devlet başkanı ile sivil başbakanı belirledi. Doksan gün içinde de bir Yasama Konseyi oluşturulacak.
Bu anlaşma elbette önemli bir adım, ama halen ordunun elinde siviller aleyhine fazlasıyla güç var. DGK reform taleplerinin sivillerin yer alacağı bir hükümetle yaşama geçirebileceğini düşündüğü için askerlerle uzlaştı. Bu uzlaşının başka nedenleri de vardı elbette. GAK da başta Afrika ülkelerinden olmak üzere uluslararası baskıyla karşı karşıya kaldı. Suudi Arabistan, BAE ve Mısır’ın diplomatik çabalarının yanında bir de ülkedeki rejim değişikliğinden memnun olmayan kesimlerin darbe yapma ihtimalleri uzlaşma sürecini hızlandırdı.
Tabii ki anlaşmaya eleştirel yaklaşanlar da var, ki haklılar. Ordu mensuplarının ilk 21 ay boyunca ortak konseye başkanlık edecek oluşu, alınan kararları veto hakkına sahip olması, bu eleştirilerin başlıca nedeni.
Olası zorluklar
Öncelikle ÖDGK, sokakta süren şiddetin yanı sıra iç çekişmeler nedeniyle de sıkıntılı bir süreç yaşıyor. İçindeki birliği sağlayıp, gerçek bir birleşik cephe oluşturamazsa anlaşma da bundan olumsuz olarak etkilenir. Bir de Sudan Devrim Cephesi var; Cephe, barış ile demokratikleşmenin birlikte olması gerektiğini savunuyor. Demokratikleşme için ilk adım da seçkinlerin lehine olan seçim sisteminin değişmesi cepheye göre. Cephe, anlaşma dışında tutulan silahlı hareketler için de çözüm bulunması gerektiğini savunuyor.
Asıl zorluk ‘derin devlet’
Geçiş hükümetinin karşılaşacağı en büyük zorluk, eski rejim tarafından tam otuz yıl boyunca oluşturulan “İslamcı derin devlet”in elindeki askeri güvenlik sistemi dahil yüzlerce kurumu, bunların ekonomideki kilit noktalarını kontrol altına almak olacak. Derin devleti etkisizleştirmenin yolu, kapsayıcı bir ulusal ordunun kurulmasından, istihbaratın iç politikadaki gücünün azaltılmasından, yani köklü bir reformun gerçekleşmesinden geçiyor. Derin devletin en etkili kurumu olan RSF’yi (Rapid Support Force- Hızlı Destek Gücü) kontrol etmek mümkün olursa reformları geçirmek de daha kolay olacak.
Çad ve Nijer’in yanı sıra Darfur bölgesindeki Janjaweed Arab milislerinden oluşturulan RSF, hem Sudan’ı hem de tüm bölgeyi istikrarsızlaştırabilecek disiplinsiz bir milis gücü. Bir başka zorluk da gençler ile kadınların yeni yönetim yapılanmasında doğru şekilde temsil edilmelerini sağlamak. Gençler ile kadınlar devrimin itici gücü idi, ancak DGK’nin karar alma organlarından büyük ölçüde dışlandılar. Bu güçlerin, diğer marjinal grupların da elbette siyasi sürece dahil edilmesi, Sudan’ın demokratik dönüşümü için bir hayli önemli.
Ülkenin siyasi/ekonomik yeniden yapılanması öncelikli kuşkusuz. Ancak unutulmamalı, hem büyük hem de stratejik öneme sahip bir ülke, dolayısıyla her an riskle karşı karşıya. Ama bölge ülkelerinden farklı olarak son derece canlı bir sivil topluma sahip, çoğulculuk yanlısı bir halkı var, dolayısıyla düşünülen reformları gerçekleştirebilmesi için büyük bir şansa da sahip.
Bu anlaşma sürmezse kaos yeniden başlayabilir, ülke yeniden askeri diktatörlüğe dönebilir.