"Suç ve suçlu yaratılmak isteniyor"

Emekli Orgeneral Saldıray Berk, gizli bir tanığın gerçek dışı ve hayali ifadeleriyle bir eğitim seminerinin hiçbir zaman düşünülmeyen bir darbe toplantısına dönüştürülmeye çalışıldığını kaydetti.

cumhuriyet.com.tr

CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner ile emekli Orgeneral Saldıray Berk'in de aralarında bulunduğu 11 sanığın terör örgütü üyeliği suçundan yargılanmalarına Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nde öğleden sonraki oturumda devam edildi. Daire Başkanı Hüseyin Eken, İlhan Cihaner hakkındaki soruşturmanın milletvekili seçilmesinden önce başladığına dikkat çekerek, Cihaner'in durumunun Anayasa'nın 14. maddesindeki istisnalar içinde yer aldığını belirtti. Eken, davanın yasalara uygun şekilde kovuşturma prosedürü doğrultusunda Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildiği gerekçesiyle Cihaner hakkında istenen yargılamanın durdurulması talebinin reddedildiğini açıkladı. Eken'in ara kararı açıklamasının ardından söz alan Avukat Kazan, Cihaner'in tebligat adresinin TBMM ve CHP Genel Merkezi olduğunu, bundan sonra gerekli yazışmaların bu adreslerden yapılmasını istedi. Eken'in Cihaner'in neden gelmediğini sorması üzerine Kazan, usul ve işlemler konusundaki talepleri çözüme kavuşmadığı için Cihaner'in duruşmaya katılmadığını belirtti.

"Dava suç ve suçlu yaratılmak için açıldı"

Savunma için söz alan emekli Orgeneral Saldıray Berk, hakkındaki suçlamalara ilişkin tek bir somut delil bulunmadığını, iddiaların kendisinin suçlu çıkarılması için hazırlanmış iftiralardan oluştuğunu kaydetti. Emir ve yasalara göre yapılan faaliyetlerin suç olarak gösterildiğini kaydeden Berk, Genelkurmay Başkanlığı'nca hazırlanan 500 sayfayı bulan idari soruşturma raporunun iddiaların gerçek dışı olduğunu ortaya koyduğunu dile getirdi. Gizli bir tanığın gerçek dışı ve hayali ifadeleriyle bir eğitim seminerinin hiçbir zaman düşünülmeyen bir darbe toplantısına dönüştürülmeye çalışıldığını belirten Berk, seminere katılanların açık ifadelerinin göz ardı edildiğini de sözlerine ekledi. Erzincan dışında iç güvenlik faaliyetlerinin yürütüldüğü köyleri ziyaret ettiğini belirten Berk, hiçbir köyün mezhebiyle ilgilenmediğini söyledi. Gelen ödenekler ve harcamaların denetim altında ve belli olduğunu anlatan Berk, devletin imkanlarının başka bir yere harcamak iddiasının da asılsız olduğunu vurguladı. Berk, kendisi hakkında hiç bir delil toplanmadan, gerçeklere dayanmayan, tamamen iftira üzerinden suç ve suçlu yaratmak çabalarıyla bu davanın açıldığının altını çizdi. Soruşturma makamlarının lehe olabilecek hiçbir delil toplamadığını da söyleyen Berk, davanın suç ve suçlu yaratılmak için açıldığını kaydetti. Berk, muhabere araçlarının Üzümlü İlçesine yürütülmesiyle kendisinin bir ilgisinin bulunmadığını, ilgili tabur komutanlığının planlı faaliyetleri çerçevesinde muharebe araçlarının yürütüldüğünü kaydetti.

Berk'in ardından söz alan Avukatı Zeynel Yüksel ise davanın bir tek gizli tanığın anlatımıyla açıldığını belirterek, soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcısının taraflı davrandığını ve eksik soruşturma yaptığını savundu. Yüksel, savcının ilgili yerlerden gerekli belgeleri istemesi durumunda darbe toplantısı olduğu iddia edilen toplantının yasal bir eğitim semineri olduğunun ortaya çıkacağını belirtti.

"Bu dava şahsıma yapılmış bir komplodur"

Erzincan Jandarma İl Eski Komutanı Recep Gençoğlu ise kendisine yöneltilen terör örgütü üyeliği suçlamalarını kabul etmeyerek, davanın şahsına yapılmış bir komplo olduğunu düşündüğünü söyledi. Gençoğlu ayrıca komplonun yapılma nedenlerinin araştırılmasını isteyerek, yapanların cezalandırılmasını istedi. İddianamede üzerine atılı suçların kendisinin Erzincan'daki görevine atanmadan önceki olaylar olduğunun altını çizen Gençoğlu, savcılığın eksik ve özensiz bir soruşturma yaptığını savundu. İsmailağa Cemaati ile ilgili yürüttükleri soruşturmada yaptıkları dinlemelerin tamamının yasal olduğunu ve imha edildiklerini aktaran Gençoğlu, gizli tanık "Efe"nin kimliğinin tutanaklarda deşifre olduğunu belirterek, sözlerine şöyle devam etti:
"Gizli tanık Efe'yi şahsen değil ama tanıyorum. Bana attığı iftiranın temelinde ise ABD'li altın madeni işleten bir firmanın temsilcisi bana gelerek 'şahısın rüşvet istediğini' söylemesi vardır. Bu temsilciye ben de 'beni ilgilendirmez başsavcıyı arayalım, ona söyleyin' dedim. Benim bu şahısla ilgili tasarrufum budur. Şikayet ettiğimi düşünerek Şenol Bozkurt'un yanına giderek 'Ergenekoncu diye şikayet edeceğim, sen de gizli tanık ol' demiş."

Gülen cemaatine yönelik yapılan soruşturma sırasında resmi dinlemeler gerçekleştirildiğini ancak bir suç unsuruna rastlanılmadığını belirten Gençoğlu, suçlanmalarından yaklaşık 1 yıl önce İsmailağa Cemaati soruşturmasını yürüttükleri dönemde, cemaat üyeleri arasında özellikle kendisine ve dönemin Başsavcısı İlhan Cihaner'e yönelik komplo kurulacağına ilişkin konuşmalar tespit ettiklerini de sözlerine ekledi. Gençoğlu, bu durumu Cumhuriyet Savcılığı ve Jandarma Genel Komutanlığı'na bildirdiğini ifade etti. Gençoğlu, 3. Ordu Komutanlığı ile jandarma arasında bir irtibat bulunmadığını, 3. Ordunun kendilerine görev veya talimat veremeyeceğini belirterek, bir albay ile bir orgeneralin arasında 'ahbap' ilişkisinin bulunamayacağını kaydetti.

Barajda bulunan mühimmat emniyete ait çıktı

Savunmasını yapan eski Erzincan İl Alay Komutanı Ali Tapan, Recep Gençoğlu'nun ardından Erzincan Jandarma İl Komutanı olduğunu, göreve başladığında İsmailağa Cemaati soruşturmasıyla ilgili hiçbir işlem kalmadığını ifade etti. Soruşturmanın ana dayanağının Dursun Çiçek'in hazırladığı iddia edelin "irtica ile mücadele eylem planını" isimli belgenin Erzincan'da uygulanması olduğunun altını çizen Tapan, "Dursun Çiçek belgesiyle bir eylem planı yapılmış ama eylem plandan önce icra edilmiş, böyle bir şey akla uygun değil" diye konuştu. Çatalarmut Barajı'nda jandarma bölgesinde bir mühimmat bulunduğu bilgisinin geldiğini anlatan Tapan, jandarma bölgesinde meydana gelen bir olaya genelgelere aykırı olarak polisin müdahale ettiğini söyledi. Gizli tanık olarak dinlenen 'X'in bir köy muhtarı olduğunu ifade eden Tapan, muhtarla yaptığı görüşmede, muhtarın 2 ay önce bir polisin kendisine mühimmat verip bir yerlere bırakma teklifinde bulunduğunu söylediğini aktardı. Gizli tanık olarak dinlenen 'X'in baskı ve tehditle ifade verdiğini söyleyen Tapan, Çatalarmut Barajında ele geçirilen mühimmatın makine kimya laboratuarlarında incelendiğini mühimmatların kutularının üzerinde "T.C. Emniyet Genel Müdürlüğü Ankara/Turkey" ibaresinin bulunduğunu söyledi. Bulunan mühimmatlar arasında yer alan el bombalarının MKE'nin raporuna göre, Emniyet Genel Müdürlüğü'ne tertip edildiğini savunan Tapan, 5.56 milimetre çapındaki mermilerin kullanıldığı silahların o tarihte Erzincan'daki hiçbir jandarma birliğinde kullanılmadığını, bu mermilerin kullanıldığı silahların o dönem sadece Erzincan il emniyet müdürlüğüne bağlı özel harekat timlerinde bulunduğunu öne sürdü. Tapan, "Ben 28 yıllık askerim, bu 28 yılın 20 yılı bilfiil terörle mücadeleyle geçmiştir ve gösterdiğim başarılardan ötürü üstün cesaret ve feragat madalyaları aldım. Böyle bir suçlama benim onuruma dokunuyor beraatımı istiyorum" dedi. Avukat Hüseyin Özarslan da mühimmatların herhangi bir sanıkla bağlantısının ortaya konmadığını, müvekkiliyle bağlantı kurulamayacağını söyledi.

"Gün kendini kurtarma günüdür, başkasını kurtarmanın hesabını yapma"

Erzincan Avcılar Kulübü Başkanı Yaşar Baş da savcılık ifadesine eklemeler yapıldığını, söylemediği şeyleri söylemiş gibi yazıldığını, kendisinin de psikolojik baskı altında imza attığını kaydetti. Soruşturmayı yürüten savcının kendisine, "Gün kendini kurtarma günüdür, başkasını kurtarmanın hesabını yapma, imzala çık git" dediğini savunan Baş, esnaflık yaptığını ve gizli tanık "Efe"nin kendisinden intikam almak istediğini savundu. Gizli tanık Efe'nin çevresinde güvendiği insanların hesaplarını kullanarak para transferinde bulunduğunu savunan Baş, "Efe'nin bölgede kaçak mazot işi yaptığını herkes biliyordu. Bundan dolayı yakalanmıştı bu nedenle "komutanları yakacağım diyordu" değerlendirmesinde bulundu. Baş, albaylarla darbe toplantısı yapıldığı iddia edilen bir kafede sadece eğlendiklerini, buradaki iddiaların gizli tanık olarak dinlenen kafenin garsonuna ait olduğunu ve bu toplantıya Dursun Çiçek'in ve Recep Gençoğlu'nun katılmadığını da söyledi.

"Gizli tanık ol dediler iftira atamam dedim"

Söz konusu iddiaların yaşandığı dönemde Erzincan'da Astsubay olarak görev yaptığını belirten Şenol Bozkurt, ise Recep Gençoğlu ile 1 yıl çalıştığını ve anlaşamadıklarını belirterek, "İsmailağa cemaatine yönelik işlem yapıldı. Aranacak evlerden birinde görevliydim. Bana savcılıkta suç yöneltilemeyince aramalarda usule uyulmadı denrildi bende tutanakları gösterdi. Sonrada bana 'gel sen de gizli tanık ol' dediler. 'Ben de her ne kadar Recep Albay ile aramız iyi değilse düzgün kişilere iftira atmayacağım' dedim" dedi. Örgüte yönelik operasyonlarda kullanılmak üzere tutulduğu söylenen evlerden birinin gizli tanığın kardeşine ait çıktığını kaydeden Bozkurt, "CMK 250'den sorumlu hakim ve savcılar beni fişlemiştir. Söylenenlerden sadece biri ispat edilirse ben kendi cezamı veririm. Gizli tanık Efe, görev yeri olan İliç'e gitmeyip sık sık yanımıza gelip oturduğundan askeri camiadan bir tek beni tanır, benim üzerimden Recep Gençoğlu, Saldıray Berk ve İlhan Cihaner'e atlamaya çalıştı" değerlendirmesinde bulundu. 2 yıl önce emekli olacağını ancak kendisine TSK'den atıldı dememeleri için emekli olmadığını belirten Bozkurt, "Şerefimle emekli olacağım. Davadan dolayı nöbetten düşemiyorum, nöbet tutuyorum. Zul duymuyorum ama bu konuyu iyice araştırın. Dursun çiçek ve Ergin Saygun'un Şömine kafeye götürmüşüm, Şömine kafenin sahibini çağırıp dinleyin" dedi.

"Evimde bulunan CD içindeki liste ben tutuklandıktan 1 ay sonra hazırlanmış"

Sanık Ahmet Saraçlar ise operasyon kapsamında evinin arandığını, evindeki bilgisayarda haber sitelerinde okuduğu haberlerin imajlarının alınarak iddianameye konulduğunu ve haber okumakla suçlandığını, istihbaratçı olduğu için PKK ile ilgili haberleri de okuduğunu ifade etti. Sanık Orhan Esinger ise suçlamaları kabul etmeyerek, kendisinin bulunmadığı bir sırada evinde arama yapıldığını belirtti. Esinger, "Benim evimde bulunduğu söylenen CD'yi daha önce görmedim. O, CD'yi ben hazırlamadım, içeriğini kesinlikle kabul etmiyorum. CD içeriğinde Saldıray Berk'le ilgili rapor olduğu belirtiliyor. Bir astsubay bir orgeneral hakkında rapor tutabilir mi? Hem o raporu ne yapacağım üstüm olan Berk'e mi sunacağım. Üstelik CD içinde yer alan bir dosya 18 Aralık 2009'da hazırlanmış ama beni 18 Kasım 2009'da yani liste hazırlandıktan bir ay önce tutukladılar. Bu durum bilirkişi raporlarıyla da tespit edilmiş durumda" diye konuştu. Sanık Nedim Ersan ise suçlamaları reddederek, döşenen mayının patlaması ile şehit olan 9 askerden kendisinin sorumlu tutulduğunu bu durumunda kendi sorumluluğunda olmadığını belirtti. Ersan'ın avukatı, PKK'nın döşedifği mayınla şehit edilen 9 askerin durumunun bile Ergenekona sokulmak istendiğini, ölenler arasında erin de yarbayında bulunduğunu ve bu durumun askerler arasında üzüntüyle karşılandığını kaydetti. Sanık Astsubay Murat Yılmaz ise kendisine suçlamalar yönelten 2 gizli tanığında emrinde görev yapan korucular olduğunu ve kendisine bir ihtilaf sırasında onlardan yana tavır almadığı gerekçesiyle iftira atıldığını kaydetti. Yıldız görev yaptığı yerde hiçbir şekilde etnik çatışma yaşanmadığını anlatarak, beraat talebinde bulundu.

Cihaner'e çağrı kağıdı

Daire, yargılamaları durdurulan sanık 3 MİT mensubu için Başbakanlığa yazılan kovuşturma izni istenmesine ilişkin yazının cevabının beklenmesine karar verdi. Dursun Çiçek ve Serdar Öztürk'ün yargılandığı davanın bu dava ile birleştirilmesi yönündeki talebini reddeden Daire, duruşmada ifadesi alınan Nedim Ersan dışındaki sanıkların duruşmalardan vareste tutulmalarını kararlaştırdı. Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın 19 Mart 2010 tarihli İdari Tahkikat Raporu'nun Genelkurmay Başkanlığı'ndan istenmesini kararlaştıran Daire, duruşmada ifade vermek üzere sanıklar İlhan Cihaner ve Ersin Ergut'a çağrı kağıdı gönderilmesine karar verdi. Daire, duruşmayı 14 Eylül 2012 tarihine erteledi.