Sporda 1923’leri arayan Türkiye
29 Ekim sabahı, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilan edildiği saatlerdi.
Arif Kızılyalın29 Ekim sabahı, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilan edildiği saatlerdi. Ülke yeni baştan dizayn edilmişti. Tanzimat’la başlayan yenileşme fikri, Atatürk’ün imzası ile gerçek şeklini bulmuştu. Peki, bu yeniden kurulan ülkenin, gençliği için Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ne tür bir ‘kalkınma’ politikası uygun görmüştü... Aslında Atatürk’ün kafasında şekillenen ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin sporla ilgili temelleri, Cumhuriyet’in ilanından çok önceleri, 1915’te Çanakkale Savaşı ikliminde ‘Miralay’ rütbesi ile Genç Kuruluşlar Sorumlusu kimliğiyle atılıyordu. Atatürk’ün o günlerdeki raporu şöyleydi:
-Yeni neslin fikri ve bedeni eğitimi için genç dernekleri ve izcilik ele alınmalıdır.
-Gençler 12 yaşından itibaren esaslar dahilinde yetiştirilmelidir.
-Beden eğitimi okullarda programlı olmalıdır.
-Spor kulüplerinde sağlığın korunması, spor fizyolojisi ele alınmalıdır.
-Spor kulüp başkanları siyasetin dışında kalmalıdır.
-Beden eğitimi ders saatleri arttırılmalıdır.
Ve Cumhuriyet kurulduktan sonra bu görüşler üzerinde Türk sporu şekillenecekti. 29 Haziran 1938’de kabul edilen Beden Terbiyesi Kanunu şöyle özetlenmişti: “Her çeşit spor faaliyetlerini, Türk gençliğinin milli terbiyesinin ana unsurlarından saymak lazımdır. Türk gençliğinin kültürde olduğu gibi spor sahasında da idealine ulaştırılması için Yüksek Kurultayın kabul ettiği Beden Terbiyesi Kanunu’nun tatbikine geçildiğini görmekle memnunuz.” Elbette Atatürk’ün 1924 Paris Olimpiyatları’na kendi hesabından yaptığı ödeme ile takım gönderdiğini; güreşe, yüzmeye, küreğe, barfikse, binicilik ve at yarışına ne denli önem verdiğini anımsatmakta fayda var. Hatta, 1924 yılında yayımlanan yasa ile köylerde güreş, cirit ve atıcılık gibi branşları özendirici hükümlere yer verilmesini sağlayıp, 1930 yılında çıkarılan Belediye Yasası’na da yerel yönetimlere “çocuk bahçeleri, spor alanları, yerel ihtiyaçlara uygun stadyumlar yapmak ve işletmek” gibi yükümlülükler getirmişti. Yine 1932 yılında talimatıyla kurulan halkevlerinin faaliyetleri arasına sporu da ekletmişti Ulu Önder. Çünkü spor milli bir meseleydi... Ne yazık ki 94. yaşına yürüyen Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk’ün yıllar öncesinden bıraktığı mirasa sahip çıkmadı. En önemlisi, “Spor-siyaset” ilişkisi dengelenemediği için, spor özellikle AKP iktidarı sonrası, yerel ve genel yönetimlerin oyuncağı oldu. Atatürk’ün ısrarla dikkat çektiği altyapılar kurutuldu, gençlik, sporun aktif bölümünden pasife geçti, beden dersleri bile müfredatta eğreti biçimde kalınca ülke gençliği sadece izleyici kimliğine büründü, yarışmacı branşlar ithal sporculara bağımlı hale geldi. Görüldüğü üzere Türkiye 2017 son baharında bırakın 1923’ü, 1915’in bile gerisinde kaldı...