‘Sözel’ aklama
Bilirkişiyi görmezden gelen soruşturma komisyonu bakanın sözüne itibar etmiş.
Emine Kaplan / CumhuriyetAKP’lilerin oylarıyla 4 eski bakanla ilgili Yüce Divan’a gerek görmeyen TBMM Soruşturma Komisyonu, aklama gerekçelerini İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 17 ve 25 Aralık soruşturmalarına verdiği takipsizlik kararına dayandırdı. Bilirkişinin bakanlarla ilgili “orantısız” malvarlığı saptamalarının görmezden gelindiği komisyon raporunda, bakanlarla ilgili tapelerin imha edilmesi gerektiği ve yok hükmünde olduğu savunuldu. Raporda, bakanlarla ilgili rüşvet eylemine yönelik bir delile ulaşılamadığı kaydedildi. TBMM Soruşturma Komisyonu’nun 197 sayfalık raporunda aklama kararı şu gerekçelere dayandırıldı:
Tapeler yok hükmündedir: Bakanlar, Meclis tarafından denetlenebilir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu ve emrinde çalışan Emniyet Organize Suçlar Şube Müdürlüğü tarafından yasaların hileli yollar denenerek aşılması suretiyle yetkisizhukuksuz olarak yürütülen soruşturma neticesinde 4 eski bakan hakkında düzenledikleri rapor ve ekinde yer alan iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması ve teknik araçlarla takip sonucu elde edilen bulgular yok hükmündedir. Hukuksuz-yolsuz işlemlere kapı aralamak yeni hukuksuzyolsuz işlemlere davetiye çıkarmak demektir. Bu nedenle yargı erkini kullananların bu bilinçle hareket ederek yasa koyucunun muradına uygun davranması elzemdir.
Rüşvet için yeterli şüphe yok: Bakanlara atfedilen suçlardan özellikle yolsuzluk olarak belirtilen rüşvet suçunun işlenebilmesi için taraflar arasında belirli bir işin yapılması veya yapılmaması konusunda bir anlaşma yapılmış olması gerekir. Yapılan soruşturmada her 4 bakana da isnat edilen fiillerin her biri ayrı ayrı değerlendirildiğinde bu fiillerde hukuka aykırı bir durum görülmemiştir. Dolayısıyla, rüşvet vermeyi ve almayı gerektirecek bir husus görülmemekle birlikte bir an için bunların hepsini bir tarafa koyduğumuz takdirde dahi rüşvet olarak bir para alışverişinin yapıldığı hususunda dava açmayı gerektirecek kadar yeterli şüpheye ulaşılamamıştır. Esasen yolsuzluk suçlarından sayılan zimmet, irtikap gibi fiillerin işlendiğine dair de hiçbir delil yoktur.
Çağlayan’ın kardeşine Habbani’den gelen para: Bilirkişi raporunda kardeşi Şenol Çağlayan tarafından Zafer Çağlayan’ın hesabına aktarılan 2 milyon 465 bin TL’nin şirket hisse devrinden kaynaklanan ve daha önceki mal bildirimlerinde alacak olarak beyan etmiş olduğu 4 milyon 736 bin 810 TL’nin bir kısmına mahsuben yapılan ödeme olduğu beyan edilmiş, ayrıca Rıza Sarraf’a ödediği saatin parası olan 660 bin TL’nin de alacağın geri kalan kısmından ödendiği beyan edilmiştir. Aynı kişiden aldığı piyanoya karşılık 40 bin Avro’yu daha önce mal beyanında bulunduğu listede yazılı olan eşine ait 47 bin Avro’nun 40 bin Avro’su ile ödediğini beyan ettiği, bu şekildeki savunmasının aksine Yüce Divan’a sevk edilmesini gerektirecek derecede yeterli şüphe oluşturan delil bulunulamamıştır.
Bakanın sözüne itibar ettik: (Sarraf’ın Kaan Çağlayan’a kuryeleri aracılığıyla sırt çantasında 2 milyon Avro, 2 milyon dolar, 1.5 milyon TL gönderdiği iddiası) Salih Kaan Çağlayan ile babası arasında irtibatın sağlandığı noktasında yapılan malvarlığı araştırmasında herhangi bir bulgunun elde edilememiş olması ve bakan bilgisi ve talimatı doğrultusunda paranın oğlu tarafından teslim alındığına yönelik başkaca delilin de elde edilememiş olması karşısında bakanın savunmasına itibar etmek gerekmiştir.
Muammer Güler ile ilgili iddialar: Malvarlığı konusunda anormal bir durum olmadığını, kızının malvarlığına kendisinin katkıda bulunduğunu, Sarraf’ın aleyhinde haksız bir yayın yapılacağını kendisine bildirmesi nedeniyle ilgili gazetelerin yetkililerini aradığını, bunun dışında herhangi bir haberin engellenmesi ve baskı yapılmasının söz konusu olmadığını beyan etmiştir. Dosya içinde mevcut diğer delillerin, tanık ifadelerinin ve bilirkişi raporlarının değerlendirilmesi sonucunda savunmaların aksine isnat edilen suçları işlediğine dair yeterli şüphe oluşmadığından Yüce Divan’a sevk edilmemesi yönünde kanaat hasıl olmuştur.
Bağış hakkındaki iddialar: (Menfaat karşılığında Rıza Sarraf’ın turizm belgeli bir otel kiralama girişimi ile yakınlarına vize alınmasına aracılık ettiği, Sarraf’la ilgili bir soruşturma olup olmadığı yönünde ilgili kurum ve kuruluşlarda araştırma yapılmasını sağladığı, hakkında çıkacak haberleri engellediği) Bu olaylarla ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Sarraf ve diğerleri hakkında rüşvet suçundan yapmış olduğu soruşturma neticesinde haklarında soruşturma yapılan şüphelilerin eylemlerinin rüşvet verme suçunu oluşturmadığı, esasen bu konuyla ilgili teknik takip ve dinleme kayıtlarının usulsüz, kanuna aykırı elde edildiği gerekçesiyle takipsizlik kararı vermiştir. Yaptırılan malvarlığı incelemesi sonucunda bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere dikkati çeken üç adet gayrimenkulün birisinin annesinden intikal ettiği, ikincisinin önceden satmış olduğu bir gayrimenkulün parasıyla satın alındığı, üçüncüsünün de bir inşaat şirketinden taksitle satın alındığı bildirilmiş, buna dair belgeler ibraz edilmiş olup bu savunmasının aksine kovuşturmayı gerektirecek yeterli şüpheye ulaşılamamıştır.
Bayraktar’la ilgili iddialar: (Menfaat ve örgütlü suç kapsamında kişiye özel imtiyazlı imar planlarını onaylattığı, imar planlarına aykırı olarak yapılan bazı projelerin usulsüzlüklerine göz yumduğu) İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, yapılan soruşturma sonucunda suç işlendiğine dair hiçbir delil elde edilemediği gerekçesiyle takipsizlik kararı verilerek, verilen kararın kesinleştiği anlaşılmıştır. Ayrıca, komisyonumuz tarafından yapılan soruşturma sonucunda da, soruşturma önergesinde yazılı fiillerin işlendiğine dair hiçbir delil elde edilememiştir.