Cumhurbaşkanı Gül, “Hakkımda bir yalan yaymak istiyorlar” iddiasıyla, kendisi için “Annesinin kökenine bir bakın” diyen CHP milletvekili Canan Arıtman hakkında 1 YTL’lik manevi tazminat davası açtı. Gül’ün etnik kökenleri konusunda açıklama yapmasına sebep olan iddiaları ileri süren Arıtman ise, bugün de “Nüfus kütüklerinden köken belli olmaz” diyerek ısrarlı tavrını sürdürdü.
CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman, 1915 olayları için başlatılan “Özür diliyorum” kampanyasına tepki göstermediği gerekçesiyle Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü eleştirmiş, “Tabii ki destekler, annesinin kökenine bir bakın” demişti.
Gül'ün 'Müslüman ve Türk'üm' açıklamasının ardından Arıtman, bugün bir yazılı açıklama yaptı. Arıtman'ın yazılı açıklaması şöyle:
"Cumhuriyetin 85. yılındayken bile ülkemizin bazı bölgelerinde hala her iki kız çocuğundan biri nüfusa kayıtlı değildir. Ailesindeki ölmüş çocukların nüfus kâğıtlarıyla yaşamını sürdüren çok sayıda vatandaşımız vardır. Osmanlıda ise tamamen beyana dayanılarak hatta çoğu kez sonradan Müslüman olan gayri Müslimlere yeni nüfus kaydı çıkartılırken, bizzat devlet tarafından bu kişilerin baba adı olarak Müslüman isimlerinin yazıldığı bir ülkede hiç birimiz soyağacıyla etnik kimliğimizi ispat edemeyiz. Bugün soy bağı, etnik aidiyetin bilimsel ve hukuki tek geçerliliği DNA bilgileridir. Ben kimsenin DNA raporlarının peşinde değilim. Ülkemdeki her yurttaşın inandığı, ait olduğunu hissettiği etnik kökenini iftiharla söyleyebilmesini, bundan gocunmamasını istiyor, kökeninden dolayı ayrımcılığa tabii tutulmamasını diliyorum. Kendini Türk olarak hisseden, algılayan bir yurttaş olarak kendi vatanımda ayrımcılığa uğradığımı, ikincilleştirildiğimi, başka etnik kökenlerin üste çıkarıldığını algılıyorum. Ne de olsa Türk’üm demenin ayıp olduğu, Atatürk’ü sevmenin gericilikle eş tutulduğu bir ülkede yaşıyoruz.
Emperyalistlerin ülkemdeki iş birlikçileri ile bize dayattıkları geleceği kabul etmiyorum. Ülkemin etnik ve dinsel temelde bölünüp, parçalanmasına, toprak kaybetmesine, emperyalistlerce sömürülmesine gücümün yettiğince karşı duracağım.
Cumhurbaşkanından başlayarak sade vatandaşımıza kadar "Uyan Ey Milletim, Uyan ve Diren" diyorum.
Cumhurbaşkanından tek bir dileğim var: Çıkıp dimdik desin ki, “Türk Milleti hiçbir soykırım suçu işlememiştir. Yüce milletimize pek çok milletin özür borcu vardır ama bizim kimseye özür borcumuz yoktur. Türk vatandaşı kimliğini kullanarak özür dilemeye kalkan diasporanın imzacıları yaptığınız iş yanlıştır, bu ülkenin geleceğine benzin dökmektir, yapmayın"
Zor bir şey istediğimi sanmıyorum. Bu Cumhurbaşkanının Anayasal görevidir. Bu görev yapılmazsa Anayasa suçu işlemiş olur ve istifa etmesi gerekir.
Bazı bilgi, belge ve tanık ifadelerinin mahkeme tutanaklarıyla devletin arşivlerine geçmesinden üzüntü duyarım ama Sayın Cumhurbaşkanının bana dava açması kendi takdirleridir.
İyi bir sosyal demokrat olarak aynı zamanda Kemalist’im. Partimin ilkeleri olan Altı Ok’a sımsıkı bağlıyım. Bu oklardan birini oluşturan Atatürk Milliyetçisiyim. Atatürk Milliyetçiliğinin ne anlama geldiğini bilmeyenler öncelikle bunun anlamını öğrensinler ki kafatasçı, ırkçı olmadığımı, "Ne Mutlu Türk’üm Diyene" anlayışında olduğumu algılayabilsinler.
Numaracı Cumhuriyetçilerin, liboşların, dönek solcuların, diasporanın köşelerdeki kalemşorlarının saldırısına uğrayacağımı, tezgâhlarına çomak soktuğumu, nasırlarına basılmış gibi feveran edeceklerini biliyordum. Atatürk’ün anasına hakaret edenlere ses çıkarmayanların Ermeni diasporasına destek vermeleri beklenen tutumdur.
İmza kampanyası bir siyasi proje olup, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin resmi politikasına tamamen zıt ve Ermeni ırkçılarının savunduğu politikayla aynıdır. Sadece Milletime ve Cumhurbaşkanına bunu hatırlatma gereği duydum. Ellerindeki medya vasıtasıyla haksız bir şekilde bana ırkçı, kafatasçı, Nazi gibi nitelemelerle hakaret ve iftira atanlara dava açacağım. Beni bu şekilde yıldıramazlar, dimdik ayaktayım, arkamda duran, beni destekleyen yüce milletime minnettarım.
Sadece TBMM’de ettiğim yemin gereği vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü korumaya çalışıyorum. Hiç kimsenin, bana ettiğim yeminin anlamını ve haddimin sınırlarını hatırlatmaya kalkması haddi değildir.
Atatürk’ün Nutuk’taki öğüdünü, vasiyetini hatırlamakta, hatırlatmakta fayda var: “Efendiler, sırası gelmişken, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki öz cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an geri kalmasın!"
Buradaki kanındaki ve vicdanındaki öz cevherin ırkçılık anlamına gelmediğini belirterekten Atatürk’ün ileriyi çok iyi görebilen bir lider olduğunu ve işaret ettiği yoldan ayrılmamamız gerektiğini bir kez daha yineliyorum. "