Soner Yalçın: İnadına yazacağız

Tutuklu yargılandığı Odatv davasında 682 gün sonra tahliye edilen gazeteci-yazar Soner Yalçın, ''İçimde kimseye karşı bir kin yok, kimseye karşı bir nefret yok ama içimde büyük bir öfke var'' dedi.

cumhuriyet.com.tr

Gazeteci-yazar Soner Yalçın, İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği tahliye kararının ardından 1 yıl 10 aydır tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi'nden çıktı. Çıkışta Yalçın'ı, oğlu Aren Yalçın, eski eşi ve avukatı Feza Kutanoğlu ve kız arkadaşı Halide Didem Kurt'un da aralarında bulunduğu yakınları ve arkadaşları coşkuyla karşıladı.

SONER YALÇIN TAHLİYE EDİLDİ/FOTO GALERİ

Medya mensuplarının yoğun ilgi gösterdiği Soner Yalçın, cezaevi çıkışında kalabalık dolayısıyla yürümekte zorluk yaşadı.

Gazetecilere açıklama yapan Soner Yalçın, çok başka duygularla buraya geldiğini, başka sözler söylemeyi planladığını ancak söylemeyeceğini ifade etti.

Yalçın, ''İçimde kimseye karşı bir kin yok, kimseye karşı bir nefret yok ama içimde büyük bir öfke var'' dedi.

Soner Yalçın, tutuklu sanık Yalçın Küçük ve diğer sanıklara işaret ederek, şunları kaydetti:
''75 yaşındaki bir Yalçın Küçük'e bu yapılmaz. Bu insan bir bilim insanı. Bu insanın kitapları dünya üniversitelerinde konuşuluyor. Bu insanın hepinizin boyu kadar kitapları var. Ben niye dışardayım, Küçük niye içeride? Arkadaşlar, lütfen bunun peşini bırakmayın. Sadece Prof. Dr. Küçük değil, burada Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu da var. Bu insan bir rektör. Bu insan binlerce insana ameliyatlarla hayat vermiş. Bu insan kanser. Bu insan işte böyle bir evladını kaybetmiş. Ve bu insanı içeride tutmakta neden inat ediyorlar? İşte Prof. Dr. Mehmet Haberal. Yazıktır, ayıptır, bu ülkenin vicdanı nerede? Sadece birkaç tane onurlu gazeteciye mi kaldı bu? Nerede ülkenin gazetecileri, öğretim üyeleri nerede? Bir tek biz değiliz. Hepiniz ayağa kalkın.''

Bu davanın sadece Odatv davası olmadığını söyleyen Yalçın, ''Biz Odatv davasında Ergenekon'u yazdığımız için... Ben oradaki insanların büyük çoğunluğunu tanımam. Tanıdıklarımla da mahkemelik olmuşum. Ama bir gerçek var. Gazeteci gerçeğin yanında durur. Hakikate aşkla bağlıdır. Size sesleniyorum meslektaşlarım; Bu dönemde gazetecilik yapacaksanız buradaki zulmü görün'' diye konuştu. Gazetecinin sadece gerçeğin yanında duracağını vurgulayan Soner Yalçın, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Biz gazeteciler, kendimizi iktidarlara, cemaatlere beğendirmek zorunda değiliz. Böyle bir sorumluluğumuz ve zorunluluğumuz yok. Kimseden izin alarak yazmayız. Biz kimseden izin alarak düşünmeyiz. Özgürce düşünür ve özgürce yazarız. Birileri Yalçın'ı ve diğer yürekli, onurlu gazetecileri cezaevine atarak, kalemini eğeceğini, kalemini kıracağını düşünebilir. Ama biz öyle olmayacağız. Çünkü biz cezaevinde yatmayı, zindanda kalmayı Namık Kemal'den öğrendik. Biz bu vatana hasret içinde sürgünde yaşamayı Nazım Hikmet'ten öğrendik. Biz Aziz Nesin'den, Sabahattin Ali'den, Rıfat Ilgaz'dan inadına gazete çıkartmayı öğrendik. Biz Abdi İpekçi'lerden, Uğur Mumcu'lardan, Bahriye Üçok'lardan, Hrant Dink'lerden, Ahmet Taner Kışlalı'lardan, Hablemitoğlu'dan ölmeyi öğrendik. Ama bize yenilgiyi öğretemeyeceksiniz. Biz yenilgiyi öğrenmeyeceğiz ve inadına yazacağız.''

Ahmet Necdet Sezer'den ''geçmiş olsun'' telefonu

Gazetecilerin yürürken görüntü alma çabaları karşısında, ''Müdürleriniz kızar, bu kadar görüntüye gerek yok'' ifadesini kullanan Yalçın, daha sonra, Silivri'de görülen ''Ergenekon'' ve ''Balyoz'' davalarını takip edenler tarafından kurulan çadırı ziyaret etti.
Çadıra doğru yürürken Yalçın'ı telefonla arayan 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, ''geçmiş olsun'' dileklerini iletti. Sezer ve Yalçın yaklaşık 5 dakikalık bir görüşme yaptı.
Yürüyüş sırasında Soner Yalçın'ın yanında bulunanlar, İzmir ve Gençlik marşlarını okudu. Ayrıca, ''Yeminler edildi yıkılacak Silivri'', ''Soner burada, yurtseverler nerede?'' ve ''Mustafa Kemal'in askerleriyiz'' sloganları atıldı.

Çadırda bekleyenler tarafından karşılanan Yalçın'a çay ikram edildi. Burada bir süre oturan Yalçın, uzatılan mikrofonlara, ''26 yıllık gazeteciyim, bunun 15 yılını televizyonlarda geçirdim. Söyleyeceğimi çıkarken söyledim'' dedi. Soner Yalçın ve beraberindekiler daha sonra Silivri'den ayrıldı.

Oy çokluğuyla tahliye

İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi, Odatv' davası kapsamında tutuklu yargılanan gazeteci-yazar Soner Yalçın'ın oy çokluğuyla tahliyesine karar verdi.

İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada, sanık ve avukatlarının taleplerinin alınmasının ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre mahkeme heyeti, tutuklu sanık Soner Yalçın'ın, ''atılı suçun niteliği ile tutuklulukta geçirdiği süre dikkate alındığında, tutuklama koruma tedbiri yerine diğer koruma tedbirlerinin uygulanmasının bu aşamada sanık için yeterli olacağını nazara alarak'' tahliyesine karar verdi. Karar, oy çokluğuyla karar verdi.

Dava gergin başladı

İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 3’ü tutuklu 13 sanıklı Odatv davasının 15. oturumu gergin başladı. Gazetecilerin, siyasilerin, sivil toplum örgütü temsilcilerinin yoğun ilgi gösterdiği dava, 30 kişilik küçük bir salonda görüldü. Mahkeme, davaya katılan sanık avukatlarına bile sınırlama getirmek istedi. Uygulamayı protesto eden avukatlar, bir süre duruşmaya katılmadı. Salona alınmayan gazetecilerin tepkisi üzerine de koridordaki iki güvenlik noktası kaldırıldı. Gelen herkes salona girmek isteyince de kapıda izdiham yaşandı. Salonda sessizliğin sağlanması için uzun süre çaba harcayan Mahkeme Başkanı Mehmet Ekinci, “Diğer salonun görüntü sistemi yenileniyor. İdare bize bu salonu tahsis etti” dedi. Kapıya yığılan izleyicileri salondan çıkarmayı başaramayan Ekinci, avukatlar gelmeden duruşmayı başlattı. Bir süre sonra salona gelen avukatlar öfkeliydi. Yalçın Küçük’ün avukatı Hasan Fehmi Demir, “Avukatlar salona giremiyor” denilince Ekinci, “giremezsiniz tabi” diyerek, kalabalıktan, avukatlara yol vermelerini istedi.

“Hedef Başbakan”

Odatv’nin sahibi, tutuklu gazeteci Soner Yalçın, “Ülkemizde zalim bir kötülük var. Örgütlü ve devlet içinde yuvalanmış durumda. İnsanları itibarsızlaştırıyor, hapse attırıyor” dedi. Başbakan’ın bile dinlendiğini ifade ederen Yalçın şöyle devam etti: “Bu tertipçiler, Deniz Baykal’a kaset komplosu, 10 MHP’liye seks kasedi komplosu kuranlardır. Kim oldukları bellidir. Böylesine bir tertip, sırtını devlete dayamadan tezgahlanabilir mi? Asıl derin devlet bu. Bunları yazdığımız için bize de komplo kurdular, hapse attırdılar. Tertipçilerin yeni hedefi Başbakan Erdoğan.”

 

Yalçın MİT’e ve emniyete seslendi

Tertipçilerle hesaplaşacaklarını belirten Soner Yalçın, “Silivri kampında esir tutuyorsunuz diye düşünmeyecek, araştırmayacak, yazmayacak değiliz. Dünden daha kararlıyız. 2 yıllık bu zorlu süreç irademizi çelikleştirdi” dedi. MİT ve Emniyet teşkilatına seslenen Yalçın, “Soruşturma sırasında ölen Kaşif Kozinoğlu’na yapılanların hesabını sormazlarsa yazıklar olsun. Polis teşkilatı, bir kitap yazdığı için sanık yapılan Hanefi Avcı’ya yönlelik tertibi ortyaya çıkarmazsa onlara da yuh olsun. Bu boynunuzun borcudur” diye konuştu. Mahkemeden, sahte delil üreten, devet içindeki bu örgütlü kötülüğün ortaya çıkarılmasına yardımcı olmasını isteyerek, “Bu ülkede ‘hakimler varmış’ dedirtin. Adalet adına bu ülkenin umudu olun”dedi. 

“5 hainliği birden yapıyorum”

Tutuklu sanık Prof. Dr. Yalçın Küçük ise “Sizin iddianamenize göre, PKK’yı, Ergenekon’u, Odatv’yi ben yönetiyorum. Hatta CHP’yi de. AKP’nin de akıl hocasıyım. 5 hainliği birden yapıyorum. Bana dikkatli bakın böyle bir adam daha bulamazsınız” diye konuştu. KCK soruşturması şüphelisi, avukat İrfan Dündar’ın kendisiyle görüşmeye çalıştığını söyleyen Küçük, “Görüşmedim. ‘Seni Zekeriya Öz gönderiyor bana’ dedim. Benim için ajanları gönderiyorsunuz. Sonunda KCK davası açıldı, içinde ben yokum” dedi. Küçük’ün “Vijdan yok mu sizde” diye bağırması üzerine Mahkeme Başkanı, uyardı. Sesini alçaltarak devam eden Küçük, “Size göre ben doğuştan suçluyum. Bu davanın siyasi olduğu ne sizin takdirinizde ne de bizim iddiamız. İçine bakmak yeter” dedi. Dava devam ederken, koridordan, biri, tutuksuz sanık gazeteci Nedim Şener için, “Nedim dışarı gelsin” diye bağırdı. Bu ne böyle diye tepki gösteren Mahkeme Başkanı, “Gelemez, şu anda işi var” karşılığını verdi.

Avcı virüsleri anlattı

Tutuklu eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı ise TÜBİTAK raporundan yola çıkarak virüslerin Odatv bilgisayarlarına nasıl yüklendiğini anlattı. Bilgisayarlara yüklenen zararlı yazılımların, bilgisayar kullanıcısının yapabileceği her şeyi yapabildiklerini belirten Avcı, dava konusu word belgelerininin hiçbirinin bu bilgisayarlarda oluşturulmadığına ve değiştirilmediğine dikkat çekti. “Bu dosyalar suçun değil, bize yapılan iftiranın delilidir” diyen Avcı, Mahkeme Başkanı’nın sık sık konuşmasını bitirmesini istemesi üzerine, konuşmasını kısa kesmek zorunda kaldı.

Tarhan: Bu dava siyasidir

Duruşma öncesi Çağlayan Adliyesi önünde açıklama yapan Gazetecilere Özgürlük Platformu üyeleri bu davanın siyasi dava olduğunu, siyasi iktidara muhalif yazılar yazdıkları için tutuklanarak yargılandıklarını belirttiler.

Tutuklu gazetecilerin fotoğraflarının olduğu dövizleri yere bırakarak, “Hapisteki gazetecilere özgürlük” yazılı pankartı önünde açıklama yapan CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner, Ankara Milletvekili ve CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, İzmir Milletvekili Erdal Aksünger, Ankara Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Ümit Gürtuna, Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu, Avrupa Gazeteciler Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi, İngiliz Gazeteci Barry White, ile çok sayıda gazeteci katıldı. GÖP Başkanlığı ve Ankara Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Gürtuna açıklamasında meslektaşlarının siyasi iktidarın hoşuna gitmeyen yazılar yazdıkları için Türk Ceza Yasası ve Terörle Mücadele Yasası’na dayanarak ‘terörist’ suçlanmasıyla yargılandıklarını belirterek, “Bugün artık bu davada ‘tahliye’ ve ‘tutuksuz yargılama’ gibi kararlar, kamu vicdanını rahatlamaya yetmeyecektir” dedi. CHP Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan da, “Bugün kalbimiz Silivri’de ve Odatv davasında atıyor. Bu davalar siyasi davalar. Bütün siyasi davalar gibi bu davaların ipinin kimin elinde olduğunu biliyoruz. Ben bu tür davaları kurda kuzu postu giydirmek gibi görüyorum. Kuzunun postunu kaldırdığımızda, altından intikam çıkıyor. Rövanş, nefret, kin çıkıyor” diye konuştu. Feyzioğlu ise “Odatv’de gazetecilik yargılanıyor, gerçek tutuklular ise biz yurttaşlarız” diyerek, yurttaşların da artık bu yargılamaların farkına varması nedeniyle yargılamanın milletten gizlendiğini, küçük salonlarda yapıldığını söyledi. Feyzioğlu, “Bellerine bomba mı sarmışlar? Ellerine tüfek mi almışlar? Karakol mu basmışlar ki Terörle Müdadele Kanunu’nu ihlalden yargılanıyorlar”