Şöhrete giden yol sosyal medyadan geçer

Bozlu Art Project’te açılan ‘Sosyomanya’ sergisi sosyal medya üzerinden insan psikolojisiyle ilgili ilginç saptamalar yapıyor.

Emrah Kolukısa

İzlemiş olanlar hatırlayacaktır, sosyal medyanın ve teknolojinin insanlar üzerindeki çeşitli etkilerinden hareketle yazılan çarpıcı senaryolarıyla kültleşmiş “Black Mirror” dizisinin ilk bölümü, İngiltere başbakanının bir domuza tecavüz edişi üzerine kurgulanmıştır. İşte o unutulmaz bölümdeki domuz şu günlerde Nişantaşı’ndaki Bozlu Art Project’in çatısı altında, yine sosyal medyadan hareketle düzenlenmiş “Sosyomanya” başlıklı bir karma sergide karşımıza çıkıyor. Çağatay Odabaş’ın o ikonik domuz imgesiyle ürettiği işi her ne kadar diziyi izlememiş olanlar için çok bir şey ifade etmiyor olsa da, izleyenler ve az çok bu meselelere (sosyal medya, bağımlılık, iletişim/sizlik vb.) kafa yoranlar için korneadan beyine yansıdığı anda birçok çağrışımı da uyandıracaktır şüphesiz.

‘Haz Dolabı’nın içindekiler

Sosyomanya”da sosyal medyanın bağımlılık tarafına konsantre olan bir diğer iş de bir süredir sanal âleme ve sanalın kendisi üzerine dair işler üreten Ali Alışır’a ait. “Haz Dolabı” adını verdiği yerleştirmesinde Alışır, bir ecza dolabının içindeki ilaç ve tıbbi malzemeyi sosyal medyanın bir izdüşümüne dönüştürerek nasıl bir sosyal hastalığın pençesinde kıvrandığımızı hatırlatıyor bize. Sabah, öğle ve akşam birer doz aldığımız bu ilaçlardan bağımsız yaşayanımız kaldı mı sahi? Ve bu bağımlılık aslında şöhret ya da en azından fark edilmek üzerine geliştirdiğimiz saplantının bir uzantısından başka neye tekabül ediyor hayatımızda? Sorular çok, yanıtlarla yüzleşebilmek ise cesaret istiyor elbette.

Gözetleme delikleri

Beyza Boynudelik’in “Duvar”ı ise sosyal medyanın bireyler üzerindeki bir başka etkisini irdeliyor. Sosyal medya üzerinden birbirini “takip” eden insanların bir noktadan sonra röntgenci konumuna düşüşünü vurgulayan “Duvar”da 100’e yakın kapı gözetleme dürbünü var ve her birinden baktığınızda farklı bir imgeyle karşılaşıyorsunuz. Tıpkı Instagram’da gördüğümüz her bir fotoğrafla tanıdığımız/ tanımadığımız onlarca insanın hayatına baktığımız gibi, kapıdaki deliklerden de farklı hayatlara bakarken yakalıyoruz kendimizi. Boynudelik başka bir çok işinde de kullandığı bu metafor için “Hem ötekiyle ilişkimiz, ama sınırlı, aslında çok yakın görünen ama fazlasıyla mesafeli bir ilişkiyi de temsil ediyor; hem de kendi olanaklarına bakmadan, ötekinin olanaklarını sürekli kontrol eden, neredeyse kontrol delisi haline gelmiş kentli insanı da ifade ediyor” diyor. Şurası bir gerçek, artık bilaistisna herkesin cebinde bir telefon var ve bu yine de daha çok iletişim halinde olduğumuzu göstermiyor. Sosyal medya ile olan ilişkimiz de biraz Andy Warhol’un şöhret kehanetinin bir yansımasına dönüşmüş durumda. Herkes bol miktarda ‘like’ alıp Instagram’da 15 dakikalığına ünlü olmak istiyor. Ama bir gün değil mümkünse her gün! “Sosyomanya”nın tüm bu çağrışımlara açık ve meseleyi farklı yönlerden irdeleyen yapısı en azından bu anlamda ilgiye değer. Sergi 26 Ağustos’a dek Bozlu Art Project’te görülebilir.

Sergide kimler var

Küratörlüğünü Özlem İnay Erten’in yaptığı sergi, günümüzde patolojik seviyeye varan sosyal medya kullanımının bireylerin iç dünyasındaki yansımaları ve toplumsal ilişkilere etkisine odaklanıyor. Ali Alışır, İlgen Arzık, Beyza Boynudelik, Özgür Demirci, Utku Dervent, Evren Erol, Çağatay Odabaş, Meliha Sözeri, Berkay Tuncay ve Semih Zeki’nin yapıtlarının yer aldığı sergi, sosyal medya kavramına sanatçıların gözünden bir bakış sunuyor.