‘Soğuk Savaş’ laf arasında söylendi

Bazı cümleler tek bir kişinin ağzından çıkar...

Mustafa Kemal Erdemol

Winston Churchill (solda) ve Bernard Baruch (sağda)

Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla birlikte bittiği ilan edilen Soğuk Savaş’ı uluslararası aktörler arasında gerilim arttığında her defasında yeniden başlatan çevreler var bildiğiniz gibi. Sovyetler sonrası benim hatırladığım birkaç başlatılmış Soğuk Savaş var. Şimdi de Joe Biden’ın Vladimir Putin’e “katil” demesiyle birlikte yeniden başlattılar Soğuk Savaş’ı meraklıları.

Kan yok, silah yok, birbirini boğazlamak yok dolayısıyla soğuk ama yine de bir “savaş”tır şu Soğuk Savaş” dedikleri. Başlangıç, bitiş tarihleri vardır, buradan bakılınca da bir “dönem” olarak değerlendirilir. 

UNUTULMAZLAR

Oysa yukarıdaki tanıma uygun bir “savaş” hali, sıcağının yaşanmadığı her dönemde olmuştur,olacaktır da. Biden yersiz bir laf etti diye başlayacak olan bir şey yoktur elbette. Güçler arası paylaşım kavgasında bu tür gerilimler, gelgitler olur. Sınıf savaşının devletler düzeyinde yansıması budur. Soğuk moğuk savaş var işte, hep vardı. Yeniden yeniden ilan etmenin anlamı yok.

Herkesin diline pek yapışmış olan Soğuk Savaş tanımı, Batı ile Sovyetler Birliği arasında aşağı yukarı 1945’ten 1991’e kadar süren gerginlik dönemini ifade eder. Ben kendimi bildim bileli duyarım bu tanımlamayı. Çoğu tarih olup gitti ama o meşhur Soğuk Savaş döneminin figürleri bile hâlâ hafızamdadır. Konuyla ilgili okuduğumuz kitaplarda bu adları gördük çünkü, silinmez bir biçimde de yerleşti aklımıza. Şöyle bir zorlayınca Allen Dulles’i anımsadım örneğin. CIA Başkanı idi bu Eisenhower döneminde. Kardeşi de aklımdadır, John Foster Dulles, o da Eisenhower döneminin Dışişleri Bakanı’ydı. Haliyle Başkan Dwight D. Eisenhower’ı da biliriz.

Başka kimler var? Ülkesi Vietnam’ı “sıcak bir savaş”la bağımsızlığına kavuşturup, ABD saldırılarına karşı koruyan Büyük Ho Chi Minh de bir Soğuk Savaş dönemi figürüdür, ki pek severiz. Sonra, elbette Başkan John F. Kennedy, Soğuk Savaş’ın diğer cephesini temsil eden Sovyet lideri Nikita Kruşçev, Douglas McArthur, azılı antikomünist Joseph McCarthy, Mısır lideri Cemal Abdülnasır, Başkan Richard Nixon, Harry S. Truman. Belki daha da vardır ama benim kuşağımın mensupları öncelikle bu isimleri bir çırpıda sıralayabilir. Biz de “Soğuk Savaş” dönemi içinde doğmuş, dönemin bittiği söylenen sonunu da görmüş bir kuşağız ne de olsa.

KİMİN AĞZINDAN ÇIKTI?

İyi de bu bu deyimin mucidi kim? Nasıl ortaya çıktı? Bazı cümleler, sözcükler vardır, tek bir kişinin ağzından çıkar ama milyonlarca insanın diline düşer. Bazen öylesine söylenmiş bir cümle ya da sözcüktür ama olmadık bir biçimde tarihsel bir ana denk düşer ki, söyleyen bile bunun hafızalara kazınıp, bir durumu kolayca ifade eden klişe bir deyime dönüşeceğini tahmin bile edemez. Ağzından çıkan bu cümle hâlâ canlı, hâlâ kullanılıyor ama Bernard Baruch’u anımsayan pek yok. Bu deyimi ona borçluyuz.

Döneminde bir kaç başkana danışmanlık yapmış bir multimilyonerdi bu zat. 1947’de Temsilciler Meclisi’nde yaptığı bir konuşmada “kendimizi kandırmayalım, bir Soğuk Savaş’ın ortasındayız” dediğinde konuşmasını dinleyen, yakın arkadaşı, dönemin en çok okunan gazetecilerinden Walter Lippmann, New York Herald Tribune’daki köşesinde hemen kullandı bu deyimi. O gün bugündür (Soğuk Savaş bitse de) ABD ile Rusya (öncesi Sovyetler Birliği) arasındaki siyasi askeri rekabet gerginliğe dönüştüğünde durum hep bu deyimle ifade edilir oldu.

Siyasi literatüre enteresan katkıları olan İngiliz devlet adamı Winston Churchill de tanırdı Baruch’u. 1931’de ABD’de onu ziyarete giderken bir taksi çarpmıştı hatta Churchill’e. “Soğuk Savaş” gibi hem dilimize hem de siyasi literatüre artık iyice yerleşmiş “Demir Perde” tanımını 1946’da kazandıran da Winston Churchill’di bildiğiniz gibi. Kastettiği sosyalist ülkelerdi.

Soğuk Savaş, pek çok sinema filmine de konu oldu. Michael Caine “The Ipcress File” (Ani Tehlike) filminde.

KOLAYCI İFADELER

Koskoca bir dönem bu iki kavram etrafında şekillendi. Tanımlamalar elbette ideolojik bir amacı da yansıtan bu deyimlerle yapıldı. Dolayısıyla o dönemi ifade etmek için fazla zahmete girmek istemeyenler, gerçeklerin de üstünü ustaca örten bu kalıplarla yorumladılar koskoca dünyayı. Baruch ile Churchill gibiler “Soğuk Savaş ya da “Demir Perde” diyerek, kendi kamuoylarını, bağımsızlık savaşlarını, antiemperyalizmi görmelerini de engelleyerek, bu deyimlerle oyaladılar.

Baruch, nedense zamanının çoğunu Beyaz Saray’ın karşısında bulunan Lafayette Parkı’nda geçirirdi. Yanına kim gelirse onlara dünya ahvalini anlatırdı. Parkta o kadar çok zaman geçirdi ki 1960 yılında, 90. doğum günü hediyesi olarak o parkta adına bir bank yaptılar. Hâlâ durur orada. 1965’te öldü. Laf arasında ettiği o deyim hâlâ kullanılıyor. Biden’ın Putin’e ettiği laf Soğuk Savaş’ı başlatır mı diyorlar şimdi. Baruch yaşasaydı bu yeni duruma başka bir deyim uydururdu belki.

Eski söylemlerle nereye kadar?