Şoför Nebahat değil, Çalıkuşu!
Ramazan Kılıç’ın yazıp yönettiği küçük bir köydeki kadın öğretmeni anlatan “Servis” filmi, dünyanın en önemli medya gruplarından Canal+’ın “Kısaların En İyisi” programına seçildi. Bundan öncekileri de saydığımızda 12 uluslararası ödülle yoluna devam ediyor.
Emel Seçen- Bu kadar genç yaşta, bir kısa metraj filme ne kadar çok şey sığdırmışsınız, insan biriktirdiklerini yansıtır, bunların içinde yaşamınızda benzer süreçler var mı?
Filmdeki olaylar çocukluğumda benim de başımdan geçti. Bunun dışında, Nebahat’i çok yakından tanıyorum. Ablam da idealist bir öğretmen. Şu anda Van’da çalışıyor ve öğrencileri için yapamayacağı şey yok. Kendisini ziyarete gittiğimde öğrencileri ve toplumla ilişkisini gözlemlemiştim. Hem onları hem de hayatımda yaşadığım benzer deneyimleri “Servis’in hikâyesinde birleştirdim. Dolayısıyla, ortaya sıcak ve samimi bir hikâye çıktı.
- Sinema yapıyorum, diyenlerin bile unuttuğu, üç yıl önce kaybettiğimiz Sezer Sezin’i, filmin açılışında kullanıyorsunuz. Ve 1960 yapımı, Metin Erksan filmi, nereden aklınıza geldi?
Üniversitede öğrenciyken Metin Erksan filmlerini ders kapsamında çok tartıştık ama filmin bir bölümünü kendi filmimin açılışında kullanmamın başka bir nedeni vardı. Metin Erksan’ın Sezer Sezin’in oynadığı Nebahat karakterinin şoför olabilmesi ve kendini topluma kabul ettirebilmesi için erkekleşmesi gerekiyordu. Film aslında toplumsal cinsiyet eşitsizliği açısından çok şey söyler, bu nedenle “Şoför Nebahat” filmindeki o sahne de filmin hikâyesine çok hizmet ediyordu. Ayrıca iki film ve iki karakter arasındaki zıtlığı da ortaya koymaya çalıştım. Servis’teki Nebahat karakteri “Şoför Nebahat” filmindeki karakterin tam tersi. Kadın kimliğini koruyarak bir mücadele alanı yaratıyor, onun “Şoför Nebahat” filmindeki gibi erkekleşmesine gerek yok. O, zaten kadın olarak çok güçlü ve bunu da kadınlığıyla ön plana çıkarıyor. Kısacası, Nebahat’in servisi kendi kadın kimliğiyle sürmesini istedim, bunu yaparken de erkekleşmesine asla izin vermedim.
KISA FİLM FESTİVALİ
- Kısa bir film için çok ödül. Nasıl gelişti süreçler; heyecan, paylaşma, karşılama?
İlk, 2019’da Adana Altın Koza Film Festivali’nde gösterildi ve En İyi Kurmaca Film Ödülü’nü aldıktan sonra bizim için başka bir süreç başladı. Filmin görünürlüğü artmıştı. Düşünce ve fikirlerini paylaşan herkes filmi çok sevdiğini belirtiyordu. Bu da bizim için en büyük gurur kaynağı. Dünya sahnesine çıkmamız ise Clermont-Ferrand Uluslararası Kısa Film Festivali’nin Uluslararası Yarışma’sına seçilmemizle başladı. Bu festival dünyanın en büyük kısa film festivali, dolayısıyla film profesyonellerinin gözü bu festivalin yarışma bölümü üzerinde. Bu festivalde yarışmaya başladığımız anda Oscar, BAFTA, GOYA ve Avrupa Film ödülleri sertifikalı festivallerden de teklifler geldi. Film, kendini bambaşka bir alanda bulmuştu ve ardından da ödüller gelmeye başladı.
- Eğitim politikalarının yanlışlığı birçok toplumsal sorunu doğuruyor. Bizzat tanık olduğum, başkente bir saat mesafede Kastamonu’da “birleştirilmiş sınıflar” da aynı sizin filmin içinde geçtiği gibi bir soba, bir kara tahta, bir kitaplık ve hatta tuvaleti bile dışarıda köy okulları var. Öğrenciler 1, 1.5 saatlik yolu, yaz-kış yürüyerek aşıyor. Öğretmen kendi aracı ile alabildiği kadar öğrenciyi götürüyordu. Sizin filminizde bir dilekçe ile talep edilen, şoförü olmadığı gibi ön camı da çatlak bir minibüs tahsis ediliyor. Filmi bürokrasiyi eleştirmek için mi çektiniz?
Filmi bürokrasiyi aşmak için çekmedim, sadece var olan bir hakikatin ortaya çıkmasına vesile oldum. Bir sanatçı olarak bu hikâyenin anlatılması gerektiğini düşündüm. Çünkü ancak hikâyeler aracılığıyla empati kurabilir ve birbirimizi anlayabiliriz. Dünyanın her yerinde benzer sorunlar yaşayan insanlar var. Belki de filmin bu kadar karşılık görmesinin sebebi budur. Söz ettiğiniz sorunlar hâlâ yaşanıyor, mekân araştırmaları sırasında baktığımız bazı köy okulları bunu çok net gösteriyordu. Bu durumun düzeltilebilmesi için bir yönetmen olarak üzerime düşen şey bir film çekmekti ve ben de çektim.
- Film içinde Hasan Hüseyin Korkmazgil sözleri ve Ahmet Kaya, bestesi ve yorumu ile: “Öyle Bir Bir Yerdeyim Ki” kullanılıyor: “Dostum dostum, güzel dostum. Bu ne beter çizgidir bu. Bu ne çıldırtan denge. Yaprak döker bir yanımız. Bir yanımız bahar bahçe...” Yani çaresizlik...
Neden bu şarkıyı kullandığımın yanıtını çok güzel özetlediniz aslında. Çok da sevdiğim bir şarkı ve Nebahat’in içinde bulunduğu durumu çok güzel anlatıyor. Yaşanan tüm o çaresizlik içinde hâlâ bir umudun varlığı şarkıyı kıymetli kılıyor benim için. Servis’in hikâyesinde de buna benzer bir durum var. Nebahat’in bir yanı yaprak dökerken, bir yanı da bahar bahçe aslında...
CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ
- 1969’larda doğuya öğretmen olarak atanan öğretmen, okulda tahta bulamayınca kapıdan tahta yapıyor. Yaratıcılığı ve çözümü hem aldığı eğitimde hem de kendinde bulabiliyor. Bu kadın olunca farklı. Filminizde müfettişin dediği gibi: “Öğretmen deyince kelli felli bir adam çıkacak sandım.” Sizce çözüm ne?
Bence sorun toplumda var olan toplumsal cinsiyet eşitsizliği. Bir çözüm istiyorsak bu eşitsizliği ortadan kaldırmamız gerekiyor. Söz ettiğiniz diyalogda da bunu vurgulamaya çalıştım. Toplumda bazı meslekler sadece erkeklerle anılır bir hal almış durumda. Bunun çok saçma olduğunu göstermemiz lazım, böyle bir şey yok. Var olan tek şey, işini iyi yapan “insan”lar, o kadar. Mesleklere ve rollere bu açıdan yaklaşmamız, onları cinsiyetten arındırmamız gerektiğine inanıyorum. Ancak bu şekilde daha iyi bir toplum oluruz.
- Filminizde dağlarda adeta mahsur kalmış bir kadın öğretmenin öğrencilerine öğretmek ve çözüm yolu arayışını sunarken aslında kadın olmanın ötesinde, bu üretkenliğine önce kendinden başlaması gerektiğini vurguluyorsunuz. Doğru mu?
Kesinlikle! İlk önce kendimizi tanımamız gerekiyor. Toplumda var olan problemleri çözmek istiyorsak değişime de kendimizle başlamalıyız. Önce kendimiz olmalıyız ki başkaları da bizi iyi anlayabilsin, aslında ne söylemek istediğimizi kavrasınlar. Aksi taktirde bir iletişim kopukluğu meydana geliyor. Dolayısıyla, üretkenliğe ya da bir işi başarmaya giden yol, kendini tanımaktan ve anlamaktan geçiyor.
DERVİŞ ZAİM, HOCAM...
- Filminizde Derviş Zaim’e de teşekkür ediyorsunuz, desteği oldu mu, yoksa idolünüz mü?
Derviş Zaim üniversiteden hocam. Fikirlerine ve düşüncelerine çok kıymet verdiğim bir isim. Her yazdığımı kendisine okuturum, ne mutlu bana ki o da hiç kırmadı beni. Filmin senaryo aşamasında da desteği çok büyüktü. Ondan gelen yorumlar beni de filmi de çok geliştirdi.
- Sizden uzun metrajlı film ne zaman izleyebileceğiz?
İlk uzun metraj film projeme hazırlanıyorum. Planladığımız gibi giderse 2021’de çekmek istiyorum.