Siyasi sorumluluk ahrete muhalefet cezaevine...

OHAL hukuku, hem kendisini yasama denetiminden kurtardı, hem de seçilmişlerin üzerinde baskı kurdu...

Sinan Tartanoğlu

FETÖ ile mücadelenin siyasi propagandası, “hainler devletin en ince kılcal damarına kadar işlemiş” söylemi üzerine oturtuldu. “Kılcal damarlardaki FETÖ’nün siyasi sorumluluğu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Allah dedikleri için müsamaha gösterdik. Bu hain örgütün yüzünü ortaya dökememenin üzüntüsü içindeyim. Hem Rabbime, hem milletimize verecek hesabımız olduğunu biliyorum. Rabbim de, milletim de bizi affetsin” sözleri “ahrete” bırakıldı. Ancak, “kılcal damarların röntgenini” çok önce çeken, bunu yaptığı için zaten uzun süredir baskı altında nefes almaya çalışan toplumsal muhalefet, yine “terörle mücadele” adı altında hedef tahtasına oturtuldu. KHK’ler ile kurulan yeni rejimde, cemaatin röntgeninin; “kılcal damarlar”dan, “atardamarlar”a, hatta kalbe ve beyne kadar başarı ile çekilip çekilmediği, “kanın ne kadar” temizlendiği, aradan geçen 1.5 yılın sonunda hâlâ en büyük soru işareti...

Temsilde OHAL

OHAL hukuku, hem kendisini yasama denetiminden kurtardı, hem de yerelde ve merkezde seçilmişlerin üzerinde baskı kurdu. Darbe girişiminden ve OHAL ilanından önce anayasada yapılan bir değişiklikle, milletvekillerinin değişiklik tarihinden önceki dokunulmazlıkları kaldırıldı. Milletvekilleri üzerinde kurulan “dokunma” baskısı OHAL ikliminde giderek katlandı. HDP’nin hemen her milletvekili en az bir kere gözaltına alınıp, ifadesine başvurulup serbest bırakıldı. HDP eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın tutuklanması ile tırmanan sürecin son aşamasında, 9 HDP’li vekil tutukladı. Son yasama dönemine 59 milletvekili ile başlayan HDP’nin sandalye sayısı çeşitli gerekçelerle 53’e düştü.

Dokunulmazlıkların kaldırılması, milletin oyları ile seçilmiş milletvekillerinin tutuklanması kapıyı yeni bir KHK düzenlemesine açtı. KHK ile milletvekillerinin soruşturulması konusuda bir usul değişikliği yapıldı. Vekil soruşturmalarında yetki alanı daraltıldı. Seçimden önce veya sonra suç işlediği iddia edilen milletvekilleri hakkında tüm cumhuriyet başsavcılıklarının elinde tuttuğu kovuşturma ve soruşturma yetkisi sadece Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na verildi.

Seçilmiş yerine kayyım

Demokratik yollarla seçilmişlerin üzerindeki OHAL baskısı sadece vekiller üzerinde kurulmadı. İçişleri Bakanlığı’na KHK ile seçilmiş belediye başkanının yerine kayyım atama yetkisi verildi. Bunun için seçilmiş belediye başkanının terör suçları nedeniyle görevinden uzaklaştırılması, tutuklanması yeterli görüldü. Bu yetki ile 106 belediyeye kayyım atandı. Bunların 93’ü HDP’li, 9’u AKP’li, 3’ü MHP’li biri de CHP’li oldu.

Diyarbakır Kayapınar Belediyesi’ne KHK yetkisi ile atanan kayyım, Uludere’de 34 sivilin bombalanarak katledilmesi anısına yapılan anıtı kaldırttı. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne atanan kayyım, şehir tiyatrosunun aralarında 25 yıldır oyunculuk yapanların da bulunduğu tiyatrocuların sözleşmelerini feshetti.

Muhtarlığa bile kayyım

Manisa’nın Salihli ilçesindeki Gaffar Okkan Mahallesi muhtarı Kamuran Kocaman, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Manisa mitingine katılmadığı gerekçesiyle görevinden alındı, yerine görevlendirme yapıldı.

CHP milletvekili Enis Berberoğlu’nun da tutuklanması ile tutuklu vekil sayısı 10’a çıktı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu vekil tutuklamalarına tepki için Ankara’dan İstanbul’a “Adalet Yürüyüşü” başlattı. Yürüyüş, İstanbul’da dev bir Adalet Mitingi ile sona erdi. Daha sonra Çanakkale’de geniş kapsamlı Adalet Kurultayı düzenlendi. Ancak hükümet, “bitmeyen OHAL”de Adalet talebini bile olumsuz karşıladı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise yaşanan süreç karşısında “devlet aklının” nasıl çalıştığını “Sizin 15 Temmuz’dakilerden ne farkınız” var sözleri ile ortaya koydu.

Kadınlara OHAL

DİSK, KESK, TMMOB ve TTB üyesi kadınların öncülüğünde 90’a yakın sivil toplum örgütünün imza koyduğu “Olağanüstü Hal’in ‘olağan’ hale gelmesine alışmıyoruz” sloganlı kampanyasında açıklanan rakamlara göre, en az 21 bin 409 kadın kamudan ihraç edildi. İhraç edilen akademisyerlerin 1409’u kadın. Kayyım atanan belediyelerdeki 44 belediye eşbaşkanı kadın görevden alındı. 33 belediye eşbaşkanı kadın tutuklandı. 50’den fazla kadın kurumu kapatıldı. 6 milletveklii kadın tutuklu.

İnsan Hakları Ortak Platformu’nun raporuna göre OHAL KHK’leri ihraç edilen 116 bin 250 kamu görevlisinin 21 bin 944’ü yani yüzde 18.9’u kadın. Aynı rapora göre ihraç edilen akademisyenler içindeki kadın oranı da aynı.

“Devamı niteliğindeki” kavramı, OHAL mevzuatının belki de en tartışmalı alanı oldu. “15 Temmuz darbe teşebbüsü ve terör eylemi ile bu eylemin devamı niteliğindeki eylemler...” ifadesi ile başlayan çok sayıda düzenleme yapıldı. Bu eylemler sırasında şehit olanların çocukları ve kardeşleri askerlikten muaf tutuldu. Yine bu eylemler sırasında yaşamını yitiren kamu görevlilerinin çocukları ve kardeşlerinden biri de askerlikten muaf tutuldu. Yine darbenin, terör eylemlerinin ve “devamı niteliğindeki eylemlerin” bastırılmasında görev alan kamu görevlilerinin hukuki, idari, mali ve cezai sorumlulukları kaldırıldı. OHAL doğrultusunda karar alan kamu görevlilerinin herhangi bir hak ihlali iddiası karşısında dokunulmazlığı sağlandı. Daha sonra devlet görevlileri için getirilen sorumsuzluk genişletildi. Darbe teşebbüsü, terör eylemleri ve bunların “devamı niteliğindeki” eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişilerin hukuki, idari, mali ve cezai sorumlulukları kaldırıldı. Ayrıca “süper yetkili, işlevsiz aklama kurulu” OHAL Komisyonu üyeleri de aldıkları kararlardan dolayı sorumsuzlukla donatıldı. Tüm bu KHK düzenlemelerindeki “devamı niteliğinde...” ifadesinin belirsizliği, siyasi bir tartışma ortamını tetikledi. Ancak hukuk alanındaki her belirsiz düzenleme gibi geleceğe yönelik kuşkularını artırdı.

15 Temmuz sonrasında yaşanan işkence iddiaları, sadece insan hakları örgütlerinin raporlarına, Meclis’e sunulan dilekçelere yansıdı. Etkili bir yargılama yapılmadığından, KHK’nin kamu görevlilerine sağladığı dokunulmazlık nedeniyle hiç kimse işkence suçundan sanık sandalyesine oturtulmadı. Örneğin Trabzon’da gözaltına alınan ve gözaltında polisin fiziki ve sözle şiddetine maruz kalan bir vatandaş savcılığa şikâyette bulundu. Şikâyet, kamu görevlilerinin dokunulmazlığını sağlayan KHK düzenlemesi gerekçe gösterilerek işleme konulmadı.

İçişleri Bakanlığı 129 kişi hakkında vatandaşlıktan çıkarma listesi yayımladı. Aralarında Fethullah Gülen, HDP milletvekilleri Faysal Sarıyıldız ve Tuğba Hezer ile eski HDP milletvekili Özdal İçer’in de bulunduğu listede, ismi yazılı olanların 3 ay içinde Türkiye’ye dönmemeleri durumunda vatandaşlıktan çıkarılacakları ilan edildi. Ancak her iki listenin yayım tarihinin üzerinden 3 aydan çok daha fazla süre geçti.

Cüppeler ‘güvenlik devletinin postalları’ altında

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi önünde çekilen bir fotoğraf, OHAL’in kurduğu “güvenlik devletinin” akademi üzerindeki baskısını net bir şekilde gösterdi. Akademisyenlerin ihraç edilmesine karşı Ankara Üniversitesi’nde bir buluşma düzenlenmek istendi. İhraç edilen akademisyenleri okula almayan polis, hocalarla birlikte milletvekilleri, öğrenciler ve mezunlara da sert bir şekilde saldırdı. Okula alınmayan hocaların cüppeleri, polis postalları altında ezildi.

Fikre, ifadeye, yazıya, basına kelepçe

12 Eylül döneminde 31 gazeteci tutuklandı. Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın yayımladığı son rakamlara göre, 15 Temmuz’un ardından başlayan olağanüstü yargılama döneminde 145 gazeteci ve medya çalışanı cezaevine konuldu. BİA Medya Gözlem Raporu’na göre, 122 gazeteci 2018’e hapishanede girdi. Gazeteciler “darbecilik”, “anayasal düzeni yıkmaya teşebbüs”, “Silahlı örgütlerle işbirliği ve yardım”la suçlandı. Bu suçlamalara “hakaret” ve “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlamaları da dahil edildiğinde tutuklu ve tutuksuz olarak toplamda, en az 520 gazeteci ve medya temsilcisi 237 ağırlaştırılmış müebbet ile 3 bin 672 yıl 6 ay hapis cezası istemiyle yargılanıyor. İnsan Hakları Ortak Platformu’nun son raporuna göre ise 1.5 yıllık OHAL döneminde toplam 200 medya ve yayın kuruluşu kapatıldı. Bunların sadece 25’i hakkındaki kapatma kararı kaldırıldı. Yani 175 medya ve yayın kuruluşu, 2018’e kapısındaki mühürle girdi. 67 gazete için kapatma kararı verildi, 17’si tekrar açıldı, 50 gazete hakkında verilen kapatma kararı devam ediyor. Kapatılan gazeteler arasında Taraf, Özgür Gündem, Azadiya Welat, Evrensel Kültür Dergisi de yer aldı.

Aralarında Dicle Haber ve Jin Haber’in de yer aldığı 6 haber ajansının kapısına kilit vuruldu. KHK listeleri ve KHK’nın verdiği idari yetki ile 37 TV kanalı kapatıldı. Sadece 4’ü yeniden açıldı, 33 TV hâlâ kapalı. Aynı yöntemlerle 41 radyonun sesi kesildi, 4 için kapatma kararı kaldırıldı, 37 radyo hala kapalı. Basın özgürlüğünün güçlendirilmesi için dünya çapında çalışmalar yürüten sivil toplum kuruluşu Sınır Tanımayan Gazeteciler’in yayımladığı, 2017 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ni göre Türkiye, geçen yıla göre 4 sıra daha gerileyerek 180 ülke arasında 155’inci sırada yer aldı. Böylece, Türkiye’nin “kara liste” olarak isimlendirilen en kötü durumdaki ülkelerin arasına girmesine sadace dört sıra kaldı. Türkiye bu sıralamada son 12 yılda 56 basamak birden düştü. Söz konusu endeksle ilgili açıklamada “dünyanın en büyük gazeteci hapishanesine dönüştüğü” belirtilen Türkiye için “en ürkütücü ülkelerden biri” ifadesi kullanıldı.

Akademiye darbe üstüne darbe

OHAL kararnameleri ile ihraç edilen binlerce akademisyenin yüzde 26’sı yardımcı doçent kadrosunda bulunuyordu. Yüzde 25’i araştırma görevlisi, yüzde 17’si doçent, yüzde 14’ü ise profesördü. Akademisyen ihraçları sonunda “5 Boğaziçi Üniversitesi, 2.5 ODTÜ” kapandı denilebilir. Devlet üniversitelerinde güvenceli kadroda görev yapan araştırma görevlilerinin gelecekleri üniversite yönetimlerinin kararına bırakıldı.

Doçent adaylarının doçentlik işlemleri durduruldu. Kararname ile ihraç edilip, kararname ile görevine iade edilen akademisyenin ihraç edildiği üniversiteye iade edilmesinin yolu kapatıldı.

Onlarca akademisyenini KHK rejimine “kaptıran” Ankara Üniversitesi, bir yandan “hocasız kalan derslerin planlamasını yapmakla” uğraşırken, bir yandan da emekli profesörler ile ilgili yeni bir adım attı. Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne yıllarca emek vermiş, duayen hocaların, dışarıdan ders vermesi engellendi, yıllarını akademiye vermiş emekli profesörler Büşra Ersanlı, Günay Göksu Özdoğan, Bilsay Kuruç, Cevat Geray, Sina Akşin, Ruşen Keleş, Seyhan Erdoğdu, Gülay Toksöz, Mesut Gülmez, Handan Çağlayan, Süheyl Batum’un dersleri elinden alındı ve üniversite ile ilişikleri kesildi.

‘Neyiniz eksik?’

Siyasi sorumluluğu “Rabbim de, milletim de bizi affetsin” sözleri ile üzerinden attı. Ancak cemaat ile ilgili endişelerini dile getiren muhalefete 15 Temmuz’a kadar kulaklarını tıkayan iktidar, 15 Temmuz’dan sonra hem “gerçeği yıllardır gören”, hem de şimdi OHAL rejimine karşı çıkanları terörist ilan etti. OHAL’in 10. ayında, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan çok tartışılan bir açıklama geldi. Erdoğan, hemen her toplumsal kesimden gelen ve giderek yükselen, “OHAL ne zaman kalkacak” sorusuna, “Kalkmayacak. Ne zamana kadar? Huzura, refaha kavuştuğumuz ana kadar. Neyiniz eksik? Fabrikalarınız mı çalışmıyor, işyerinize mi gidemiyorsunuz? Okullar mı kapalı? Neden olağanüstü hal kalksın” yanıtını verdi.

Yazı dizisinin birinci bölümü: 1.5 ay sürecekti, 1.5 yılı geçti… İşte OHAL’in ağır faturası