"Siyasi operasyon olduğu çok açık"
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, "İrticayla Mücadele Eylem Planı"nın ıslak imzalı aslının ortaya çıkarılması konusunun ihbar mektubunu yazanı aşan bir iş olduğunu ifade ederek "Ortada büyük bir siyasi planlamanın olduğu, siyasi operasyonun yürütülmekte olduğu çok açık" diye konuştu.
cumhuriyet.com.trCHP Genel Başkanı Deniz Baykal, belgenin içeriğine ilişkin bir yorumda bulunmadığı eleştirileri hakkında ise "Bu, belgenin kendisi kadar önemli ve farklı organizasyonun, bir siyasi kampın, bir siyasi hesaplaşma karargâhının, bir suçlama merkezinin müthiş imkânları da kullanarak faaliyet halinde olduğunu bize gösteriyor, ben bunu görüyorum" diye konuştu.
Baykal, "Sözünü ettiğiniz karargâh, iktidar eksenli bir karargah mı?" sorusunu ise "İktidarın himayesi içinde olduğuna hiç kuşku yok. İktidarın aldığı kararlarla bu faaliyeti götürme imkânını buluyor, başka türlü mümkün değil" diye yanıtladı.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, CNN Türk televizyonu'nda katıldığı Gündemin Rengi programında Rıdvan Akar'ın sorularını yanıtladı. Akar'ın domuz gribi aşısı tartışmalarını nasıl değerlendirdiği sorusu üzerine Baykal, Türkiye'de kamuoyunu bu konuda yönlendirmeye öncülük etmek istemediğini açıkladı. Başbakan'ın domuz gribi aşısı olmayacağını açıklamasını da eleştiren Baykal, şöyle konuştu:
"Türkiye'deki sağlık otoriteleri bunu öneriyorlar. 'Hayır olmayın' demek anlamına gelecek tavır takınmak yakışır mı? Ana muhalefete yakışmaz, gerisini bilemiyorum. Bu, yanlış bir şey. Zihinleri karıştırmak doğru bir şey değil. Aşılanırsın, aşılanmazsın bu, senin bileceğin iş. Bireysel kararın. Aşılamamak gerekiyorsa o zaman kaldır aşıyı. 'Bu yanlış' de, 'Bunun yan etkilerini Türkiye'ye taşıyamayız' de. 'Buna fırsat veremem' de. Hem kampanya açıyorsun. Bakan bu konuda bir yoğun çalışma içine giriyor. Çok ağır bir yük de ülke olarak üstleniyoruz. İthalat yapmışız. İnsanlar hastalanıyor, ölüyorlar. Ne olacak? 'Ben yapmayacağım.' Sen yap, yapma, niye engelliyorsun bunu?"
"Aşı olup olmayacağımı açıklamak istemiyorum"
Baykal, aşı olup olmayacağını açıklamak istemediğini belirterek "Belki ben yanlış yapıyorum, benim yaptığım yanlışın bedelini niye başkaları da ödesin? Bedeli ortada. Nedir gerçek? Dünya Sağlık Örgütü bunu yapın diyor. Türkiye'deki Tabipler Odası böyle söylüyor, sağlık otoriteleri böyle söylüyor. Ortada bir resmi politika var. Ve insanlar ölüyor, ölmeye devam ediyor. Dün 15'te bıraktık, bugün kim bilir ne oldu?" diye konuştu.
Baykal, bu konunun siyasi mizah ve tartışma konusu haline dönüştürülmemesi gerektiğini belirterek, bunu siyasi amaçla kullanmak istemediklerini ifade etti. Baykal, aşı konusunda herkesin kendi kararını vermesini istedi.
Baykal, Kürt açılımı görüşmesinin TBMM'de 10 Kasım'da yapılmaması gerektiği konusunda Hükümet'i uyardıklarını, ancak şu ana kadar tarihin değiştirileceği yönünde bir işaret almadıklarını bildirdi. Baykal, Meclis'teki görüşmede daha önce olduğu gibi sadece iyi niyet beyanları yapılacaksa bu durumda bir katkı vermelerini gerek olmayacağını ifade etti.
Baykal, Mayıs ayında yaptığı PKK'nin dağıldığı, silahlarını bıraktığı ve bir daha silah kullanmayacağı ortaya çıkarsa elbette o zaman gerekli insani, siyasi ve hukuki adımlar atılır" açıklamasının anımsatılması üzerine bu konuda bir açılım yapılabilmesinin temel koşulunun terörün bırakılması, silahlardan vazgeçilmesi, silahlı mücadele yönteminin kabul edilemez olduğunun inandırıcı bir şekilde ortaya konması noktasına gelinmesi olduğunu vurguladı.
İspanya, İngiltere örneklerinde de Hükümetlerin silahlı mücadele bırakılmadan müzakere yoluna girmediklerini belirten Baykal, "Bugün basında Kandil'den 'Öcalan'la temas kurulmazsa biz yeniden silaha sarılırız' diye açıklama var. Böyle müzakere olur mu? Silah, terör tehdidi altında müzakere götürüyoruz. Yanlış olan bu, işin temeli bu" diye konuştu.
"Hükümet PKK ile teması kesip bölgeye sahip çıkmalı"
Akar'ın "Siz Hükümet'e ne önerirsiniz bu saatten sonra?" sorusunu ise Baykal şöyle yanıtladı:
"Hükümet'in bu açılımı bırakıp yeni bir yorum yapması, PKK ile teması kesmesi ve vatandaşına, bölgeye sahip çıkmasıdır. Öte yandan PKK'yı etkisizleştirecek, giderek zaten güçsüzleşmeye başladı, bir tecrit süreci işliyor, o süreci daha da geliştirecek uluslararası işbirliklerini geliştirecek, Irak'la, ABD ile bir işbirliği, uzlaşma, temas arayışıyla bu konuyu çözme yaklaşımının yanlış olduğunu görmek, bölgeye sahip çıkmak, bölgenin insanlarına yönelik yapıcı, pozitif, önemli, büyük projeleri devreye koymak. O bölgedeki işsizlik oranı zaten dünyanın en büyük ikinci işsizliği olan Türkiye ortalamasının çok üzerinde. Olağanüstü yüksek bir işsizlik var. Bunu seyretmek mümkün mü? Terörle mücadele etmek işsizlikle mücadele etmektir o bölgede. O bölgedeki işsizlikle mücadele etmeye Türkiye'nin imkânları elverişlidir. Oradaki çatışma için harcadığınız kaynakların bir kısmını buraya ayırsanız çok şey yapabilirsiniz."
Akar'ın "CHP güneydoğu seçmenine neden ulaşamıyor?" sorusu üzerine Baykal, bu durumun CHP ile ilgili olduğu kadar bölgeye hâkim olan siyaset kültürüyle ilgili bir konu olduğuna dikkat çekti. Baykal, bölgede siyasetin ırk ve kimlik ekseni ile din ekseni olmak üzere iki temel eksende temellenmeye başladığını belirterek "Bizim bu iki eksenle de ilgimiz yok. Biz sosyal demokrat bir parti olarak doğru olduğuna inandığımız düşünceleri söylüyoruz ve bunlara dayalı politika götürüyoruz. Umut ediyoruz ki bölgenin şartları bu iki eksende siyaset yapmanın uygun, geçerli olmadığını herkese gösterecektir, kanıtlayacaktır ve o bölgedeki insanlar da Türkiye'nin diğer bölgelerindeki insanlar gibi farklı bir şekilde siyaset yapma noktasına geleceklerdir. O zaman daha etkili işbirlikleri, diyaloglar geliştireceğiz. Biz Türkiye'nin ulusal bütünlüğü temelinde siyaset yapıyoruz. Ayrıştırma temelinde değil, din temelinde değil. Bunu bölge de biliyor, biz de biliyoruz. 'Biz bunlardan bakıyoruz' deyince saygıyla karşılıyoruz" diye konuştu.
"Başbakan çağrı yapılmadığını bilerek 'teslim edin' diyor"
Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlandığı ve üzerinde ıslak imzasının bulunduğu öne sürülen "İrticayla Mücadele Eylem Planı" hakkında Başbakan Erdoğan'ın Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'a "Zanlıları teslim edin" çağrısı yapmasının ardından Çiçek'in ifadeye çağırılmadığının ortaya çıkmasını ise Baykal, "Önce zanlıları teslim edin' dedikten sonra bir çağrı yapılmadığı ortaya çıkmış değil, Başbakan çağrı yapılmadığını bilerek 'zanlıları teslim edin' diyor. Vahim bir manzara, hiç tartışma götürmez, izah edilmesi imkânsız, çok garip, kabul edilemez bir dağınıklık tablosuyla karşı karşıyayız" dedi.
Bu işin ihbar mektubunu yazanı aşan bir iş olduğunu ifade eden Baykal, "Bu, bir iyi niyetli, ülkenin hukuki düzenini sarsacak bir yanlışlıkla ilgili belge elde etmiş olan insanın sorumluluk duygusu içinde yetkili mercilere bunu aktarma çabasını aşan bir iş. Ortada büyük bir siyasi planlamanın olduğu, siyasi operasyonun yürütülmekte olduğu çok açık" diye konuştu.
Fotokopi belgenin ortaya çıkmasının ardından 4 buçuk ay geçtiğini ve bu süre zarfında askerlerin sivil yargıda yargılanmasını öngören "gece yarısı yasasının" çıktığını anımsatan Baykal, ıslak imzalı olduğu söylenen belgenin ihbar mektubu ve yeni bir belgeyle gönderildiğini kaydederek şunları söyledi:
"Anlaşılıyor ki bir merkez var, bu merkez bir siyasi planlamanın içindedir. İyi niyetli, tek başına bir kişinin bir belge aldığı ve vicdani kanaatle 'Olmaz böyle bir şey, ben buna alet olamam, bunun örtbas edilmesine izin veremem, bunu savcılığa intikal ettireceğim' diye harekete geçmiş olduğunu düşünmek artık giderek güçleşiyor. Zaten o ihbarı yapan kişi postaya attığını söylüyor. Türkiye'de bu kadar tarihi önemi olan, orijinal bir belgeyi postayla göndermeyi, bu riski kim alır Allah aşkına? 'Canım bunlar işin usulü, sen belgenin esasına gel.' Belgenin esasına gelelim, ne gerekiyorsa yapalım, yapın. Ama bu, belgenin kendisi kadar önemli ve farklı organizasyonun, bir siyasi kampın, bir siyasi hesaplaşma karargâhının, bir suçlama merkezinin müthiş imkânları da kullanarak faaliyet halinde olduğunu bize gösteriyor, ben bunu görüyorum."
Baykal, Akar'ın "Sözünü ettiğiniz karargâh, iktidar eksenli bir karargah mı?" sorusunu ise "İktidarın himayesi içinde olduğuna hiç kuşku yok. İktidarın aldığı kararlarla bu faaliyeti götürme imkânını buluyor, başka türlü mümkün değil. İktidar hayretler içinde 'Bunlar nereden çıktı?' deme konumunda değil. Kanunu kim çıkarıyor? İktidar çıkarıyor. 4 buçuk ay kim bekliyor? Bu bekliyor. Bu karargâhla bunun kopuk olduğunu düşünmek mümkün mü?" diye yanıtladı.
Bugün ölümünün 3. yıldönümü olan eski Başbakan Bülent Ecevit hakkında Baykal, "Ahlaklı ve dürüst yaşamayı kişisel olarak, çevresindekiler için bir şey söylemek mümkün olmayabilir belki zaman zaman; ama, kendisi bakımından çok onurlu, ahlaklı, örnek, saygın bir siyaset adamı. Ben şahsen ve CHP Sayın Ecevit'le yol arkadaşlığı yaptık yaşamımızın önemli dönemlerinde. Onu hep saygıyla, onurla yaşatıyorum gönlümde. Allah rahmet eylesin" diye konuştu.
Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) Yönetmeliğiyle ilgili olarak Baykal, yönetmeliği önce mahkemeye taşıyacaklarını, konuyu da Meclis'e taşıyacaklarını bildirdi. GDO konusunun yönetmeliklerle sürdürülemeyeceğini belirten Baykal, bu konuda Biyogüvenlik yasasının çıkartılması gerektiğini vurguladı.
Baykal, erken seçim beklentilerinin de olmadığını, iktidarın da erken seçimi göze alma şansının kaybolduğunu açıkladı.