Siyasetin göbeğine, çizgiyle keskin vuruşlar! Şükran Soner'in yazısı...

Turhan Selçuk'u evrensel karikatür sanatında öncül yapan keskin çizgilerinde, terazisinin bir yanında yetenek, sınırsız emek, diğer yanında dünyayı yutmada sonsuz kötülük, oburluk karşısında, ezilenin saflarında duruşu, savaşmayı seçmiş aydınlanmacılık var…

Şükran Soner

KESKİN ÇİZGİLER, GÜÇLÜ ANLATIM!

Tudem Yayın Grubunun, üç kitap olarak kurguladığı Turhan Selçuk seçkisinin ilk kitabı olan Siyaset'in Göbeği'nin sayfalarını çevirirken, çizgilerin gücünü içime çekmeye, sindirmeye çalışırken, ister istemez insan olarak yakından tanımanın şansının da bilincinde olarak, kimi ülkemizin de anlamlı dönemeç noktalarından anlar, enstantaneler canlanıyor.

Ülkemizin dönem tarihlerinde milyonların yaşamını altüst etmiş gelişmelerinin, sonuç sentezlerinin, dünyayı, yaşananları birkaç düz keskin çizgi ile anlatabilme gücüne hayranlığım katlanıyor…

Sonra Turhan Selçuk'un özel yaşamında da aslında ne kadar az cümle kurarak, ne kadar net, sakin duruşuyla, belirsiz gibi görünen bakışı, duruşları, dokunuşlarıyla çok şeyi birden anlatmış olduğunu anımsıyorum…

Son sahne, tekerlekli sandalye ile sokağa çıkmayı reddettiği son yılarının üzerine, ölümünden önce son görüşüm; Aylarca hastanede yatan İlhan Selçuk'u görebilmek uğruna Amerikan hastanesine geliş ziyaretinden…

Dayanamayıp sevinçle takılmak istemiştim; “Şeytanın bacağını kırdınız, artık sokağa çıkabilir, gazeteye bile gelirsiniz” demeye kalkışmıştım… Parmağı ile gözünü tutarak “pışrık” işaretiyle yanıt verdi. “Hastanede kalışı çok uzadı, İlhan'ı çok özlemiştim. Dayanamadım.” demekle yetindi.

GÖBEKLİNİN YÜRÜYÜŞÜ, HAL VE GİDİŞ!

Turhan Selçuk'un, siyasetin göbeğinden seçilmiş karikatürlerinin pek çoğu eski kuşaklar için anı tazeleme işlevi de yapacak. Elbette bağımsız kalkınmış Türkiye yolunu gösteren tabelanın tersine işçinin sırtına binmiş, gözlerini kapatmış göbeklinin yürüyüşü… Altında “Hal ve Gidiş Sıfır” satırı ile anlatılmış olacak. Gardarop Atatürkçüleri ile Banknot Atatürkçüleri, aynı göbekliler içinden, farklı tarihlerin gündemlerinin başlıkları ile bağlantılı olarak çıkacak.

Birçok karikatürün altında da, ülkemizdekilerden ayrı olarak farklı tarihlerde dünyanın ünlü mizah yayınları, ülkelerinde yayınlanmış örnekleri tarihleriyle kayıt altına alınmış olarak yayınlanmışken, uluslararası alınmış ödülleri de görülecek…

Muhalefette iken halkın arasında dolaşmış göbeklilerin, iktidara geldikten sonra silahlı korumalar arasında geçişleriyle, faşistleşen kimlikleri vurgulanacak... Tetiği çekenin, öldürdüğünün cenazesinin kaldırılmasında yürümesi canlandırılacak... Haçlı seferleri ile 6.Filo gelişlerinin arasındaki bağ çizgilerine yansıyacak…

Dünyanın pek çok ülkesinde de yayınlanmış, ödül almış, küçük balıkların birleşerek, büyük balığı yutabilecekleri, umut aşılayan 21 Şubat 1957'de Dolmuş'ta yayınlanmış karikatürü de seçkilerin içindeki yerini alacak…

SELÇUK KARDEŞLERİN OLAĞANÜSTÜ DAYANIŞMASI

Turhan Selçuk'u ilişkin çağımızın teknolojisiyle yansıtılmış sayısız çalışmalardan en önemli olanlarının özetlerini de gözden geçirmemek, geçmişini yakından bilenleri sorgulamamak olmazdı. Adana lise yıllarından başlayan biri çizginin, diğeri yazının ustası iki kardeşin ortak geçmişlerindeki ortak çabaları görmemek olanaksız.

Turhan Selçuk karikatürleri 1950 sonrası dünya basınında da yer alıyor. İki kardeşin birlikte mizah dergiciliğinde girişimleri 1952'de 41 Buçuk ile başlıyor, 1956 Dolmuş, 1958 Karikatür ile devam ediyor. Sonraki yıllarda kimi zaman aynı çatı altında günlük gazetelerde, karikatür dergilerinde buluşmak koşulu ile, aynı Babıâli çatısı altında sürüp gidiyor.

İşte bu olağanüstü kardeş dayanışmasına kökenlerine ilişkin, çocukluklarından beslenmiş damarlarına inmemizi sağlayan bir çalışmayı okurlarla paylaşmak ilginç olabilir…

RESSAM TEKCAN VE SELÇUK AİLESİ

Mimar Sinan Üniversitesinden, Ressam, Prof. Süleyman Saim Tekcan iki kardeşin ortak dostları. Aynı zamanda İstanbul Grafik Sanatlar Müzesinin, kısa adı İMOGA olan müzenin de kurucusu. Açılışı 8 Mart - 31 Mart 2011 olan, Turhan Selçuk üzerinden, ailesini kapsayan serginin öncesinde bize, Cumhuriyet ailesine özel bir sunum yapmıştı.

Belleğimde capcanlı, aile albümünden çok sayıda özel fotoğrafı bir araya getirmişti. Kapıda görkemli Abdülcanbaz portresi, heykeli. (Heykeli Turhan Selçuk'un doğum yeri olan Milas Turhan Selçuk Karikatürlü evine armağan etmiş.) Abdülcanbaz'ın portresini de bize, armağan olarak iletiyor. Virüs sonrası günlerde okurlarımızla paylaşmayı umuyoruz.

EN BÜYÜK AĞABEY ORHAN SELÇUK…

Şimdi Tekcan Hoca'nın, hiç unutmayacağım bir cümlesini paylaşmak istiyorum: Biz biri kız üç kardeşi Turhan ve İlhan Selçuk ile Ülfet Ertel'i tanıyoruz. Tekcan Hoca bizim tanıyamadığımız Orhan Selçuk'u gösterirken, “İnanmayacaksınız ama en büyük ağabey, karikatür ve yazı ustalığında ikisinin bileşkesi, belki de en yeteneklisiydi. İlhan'ın da benim de, o dönemin gençleri olarak yakalandığımız korkutucu bulaşıcı hastalık veremden ölmüştü.” dedi.

YÜZBAŞI SELAHATTİN BABADAN, KÜLTÜR ANADAN YADİGÂR

Selçuk kardeşlerde, Yüzbaşı Selahattin kimliği babadan; sanata, kültürün her rengine ilişkin eğitimin tohumları anadan yadigâr…

Fotoğraflar anne Hikmet Selçuk ile dört çocuğunun birlikte yaptıkları ortak kültür çalışmalarından sahneleri de yansıtıyorlardı. Piyano başında çalışmalardan, Fransızca kitap okuma, dil öğrenme çalışmalarına, elbette karikatür yazı çalışmalarının özgür sahnelerine uzanıyorlardı. Hocanın bizlerle paylaştığı üzere, ailenin kültürel eğitiminde ağırlıklı görev anneye bırakılmıştı.

Baba Kasım Selçuk askerdi. Savunduğu, çocuklarına da yansıtmaya çalıştığı değerlerini merak ediyorsanız; izlerini İlhan Selçuk'un Cumhuriyet'te yayınlanmış, sonra iki cilt kitap olarak basılmış Yüzbaşı Selahattin'in şimdi tıpkı basımı yapılan romanından da bulabilirsiniz.