Siyaset dünyasında KHK sarsıntıları
Pek çok sivil toplum kuruluşunun ve muhalefet partisinden 2017’nin son günlerinde çıkartılan 695 ve 696 sayılı KHK’lere itiraz sesleri yükseldi. Sayı olarak fazla olmasa da, özgül ağırlığı yüksek isimler açık biçimde tepkilerini duyurdular, iktidar sözcüleri de hayli erken ve çok sert karşılıklar verdi. Olay bu haliyle bile kulisleri hareketlendirmeye yetti.
Kemal Can2017’nin son günlerinde çıkartılan 695 ve 696 sayılı KHK’ler, en canlı gündem maddesi olarak gelecek yıla aktarılacak gibi görünüyor. Ama 2018’de sadece içeriğiyle değil, siyaset dünyasında yarattığı hareketlenmeyle de tartışılmaya aday. Pek çok sivil toplum kuruluşunun ve muhalefet partisinin verdiği tepkinin yanında, iktidar partileri AKP ve MHP içinden de düzenlemeye itiraz sesleri yükseldi. Sayı olarak fazla olmasa da, özgül ağırlığı yüksek isimler açık biçimde tepkilerini duyurdular, iktidar sözcüleri de hayli erken ve çok sert karşılıklar verdi. Olay bu haliyle bile kulisleri hareketlendirmeye yetti.
Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, sosyal medya hesabından “KHK’nin yazımındaki hukuk diliyle bağdaşmayan muğlaklık, hukuk devleti anlayışı açısından kaygı vericidir. İleride hepimizi üzecek olaylara ve gelişmelere fırsat vermemek için gözden geçirileceğini ümit ediyorum” dedi. Bülent Arınç tarafından paylaşılan, Saadet Partisi’nin hararetle desteklediği Gül’ün bu çıkışını Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “üzücü” bulduğunu söyledi ve “açıklama aldığı retweetlerle süreci çok farklı bir yere doğru işletmiştir” değerlendirmesi yaptı. Başbakan Yıldırım da, “düzeltme olmayacak” diye kestirip attı.
Kaya’nın çıkışı
Genel Başkan Yardımcılığı da yapmış ülkücü gelenekten MHP milletvekili Atilla Kaya, Twitter hesabından “İslamda ‘Adalet’ sadece Müslümanlar değil tüm insanlar içindir. ‘Adalet’in sınırlandırılamazlığı tanımı gereğidir. ‘Yandaşlara adalet, karşıtlara zulüm’ uğrunda Meclis’i, Yargı’yı devre dışı bırakanlar, ‘Mutlak Adalet Sahibi’ni devre dışı bırakmak için de mi KHK çıkaracaksınız?!” yorumunu paylaştı. MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman da, kendi milletvekilini CHP çizgisine gelmekle suçlayıp “Atilla Kaya’ya ne olmaktadır? Neden rahatsız olmuştur” dedi.
Sular ısınıyor mu?
Bahçeli - Davutoğlu atışması ve Arınç - Gökçek kapışması hariç, iktidar saflarında son zamanlarda açık tartışmalara ve bu seviyede verilen tepkilere pek rastlanmıyor. Rahatsızlıklar daha dolaylı ve kapalı dile getiriliyor, cevaplar da daha alt seviye sözcülere havale ediliyor. Tartışma “nifak” suçlamalarıyla durdurulup olayın üzeri hızla örtülüyor. KHK tartışmasında, Erdoğan’ın “süreci farklı yere doğru işletmek”ten bahsetmesi ve bazı AKP’lilerin Gül’e tepkiyi “ihanet” suçlamasına vardırabileceklerini ima etmeleri, Bahçeli’nin uyarıları bile “FETÖ’cülükle” damgalaması, alışılmış duruma pek uymuyor.
KHK etrafındaki tartışmalar, bir süredir Abdullah Gül çevresinde bir hareketlenme olduğu, temasların yoğunlaştığı kulisleriyle hemen birleştirildi. Meral Akşener’in çıkışında olduğu gibi, “Acaba iktidar bloğunda bir çatlak oluşabilir mi?” sorusu güncellendi. Referandum sürecinde olduğu gibi daha geniş bir muhalefet koalisyonu olasılığı yeniden tartışılmaya başlandı. Gül’ün siyaset sahnesine dönüp dönmeyeceği hakkında çok somut bilgiler yok. Hatta KHK tartışmasını sürdürüp sürdürmeyeceğini de bilmiyoruz. Fakat siyasette olasılıklar bazen mevcut durumdan daha etkili olabiliyor.
Gül, Cumhurbaşkanlığı döneminde, AKP ve genel kamuoyunda güvenilirlik ve popülarite bakımından Erdoğan ile yarışabilecek anket sonuçlarına ulaşabiliyordu. Görev süresi biterken, Gül’ün daha çok oyu olduğunu ölçen araştırmalar bile yayımlanmıştı. Fakat Gül, Erdoğan’ın açık rakibi olarak hiç tartıya çıkmadı, bunun ölçülebileceği hamlelerden de uzak durdu. Ayrıca, son yıllarda “Erdoğan’ı savunmaya” endeksli iktidar stratejisinin, tabanı ve AKP teşkilatını çok değiştirdiğini de unutmamak gerek. Dolayısıyla, Gül’ün gücünü ne kadar korumuş olarak sahneye çıkabileceği ciddi bir soru.
Aktör etkiler mi?
Dışarıdan gelen seslere kapalı, bu sesler yükseldiğinde daha çok içine kapanan iktidar seçmenine ulaşabilecek siyasi aktör aranıyor. Ama bu seçmen, seçenek var diye kolay tercih değiştirmiyor, ancak rahatsız olunca tanıdık seçenek aramaya yöneliyor. 2009’daki yerel seçimler, 7 Haziran 2015 seçimi ve referandum, rahatsızlığın tercihlere yansıdığı örnekler. Dolayısıyla, “aşırı ihtiyatlı” bir aktörün sahneye çıkmasının, açık bir muhalefet veya “yanlışın etkili, güçlü ve ısrarlı biçimde” gösterilmesi gayretine girmeden “buradayım” demekle yetinmesinin ne kadar etkili olacağı da başka bir soru.
Gül’ün inisiyatifi
Meclis’ten çekilme dahil daha etkili bir direniş tarzını zorlayabilecek muhalefet, Adalet Yürüyüşü’ndeki dinamiği yeniden harekete geçirmeyi deneyecek CHP, KHK dolayısıyla cesur çıkışlar yapan İyi Parti’nin vites büyütmesi önümüzdeki yılın siyasi gündemini ateşleyebilir. Diğer yandan, İyi Parti’nin kopması sonrasında, MHP’nin iktidara verdiği kurumsal desteğin hâlâ tabanın ve -Atilla Kaya’da olduğu gibi- kadrolarının tamamı tarafından kabul görmemesi de önemli bir nokta. Abdullah Gül’ün inisiyatif alarak kendi çıkışını yapmasıyla, mevcut muhalefetin “çatı adayı” olarak öne sürülmesi arasında çok fark olacaktır.
Abdullah Gül’ün Erdoğan’ın iki dudağı arasında çıkabilecek bir etiketlemeyle “öteki” sayılmaktan kurtulacak gücü olup olmadığını tam bilemiyoruz. İyi Parti örneğinde olduğu gibi mevcut muhalefet pastasına ortak olmaktan fazlasını getirip getiremeyeceği de henüz ölçülmüş değil. Fakat ister kendi çıkışını yapsın, ister muhalefetin vitrinine yerleşsin önemli bir hareket yaratma potansiyeli olduğu düşünülebilir. Elbette, Gül’ün yine sessizliğe çekilmesi gibi güçlü bir olasılık ve bir parti olmaktan iyice uzaklaşan “AKP içinden bir şey olmaz” fikri de hâlâ masada.