Sivil toplum her yerde olsun diye...
Beş sivil toplum kuruluşu ve beş hikâye. “Sivil Hikâyeler” belgeseli, bireysel hikâyeler üzerinden STK’lerin Türkiye’deki etkinliğini sorguluyor. Sivil Toplum Geliştirme Derneği tarafından hazırlanan belgeselle ilgili yönetmen Şebnem Top, proje tasarımcısı Zehra Çelenk ve STGM Başkanı Levent Korkut’la konuştuk.
cumhuriyet.com.trSivil Toplum Kuruluşu ucu fazlasıyla açık bir mecrayı tek kavram içinde toplama çabası aslında. Türkiye’de farklı beğenilere ve hak arama mücadelelerine hitap eden birçok STK mevcut. Sivil Toplum Geliştirme Derneği, bu potansiyelin ülke çapında, farklı çerçevedeki sorunlar karşısında nasıl bir işlerlik kazandığına dair bir belgesel hazırlamış. “Sivil Hikâyeler” beş farklı öykü üzerinden STK’ler ile toplum arasındaki ilişkiyi sorguluyor.
STK’larla bağlantılı beş hikâyeden oluşan belgeselin yönetmeni Şebnem Top ve proje tasarımcısı Zehra Çelenk, fikrin STGM’den çıktığını söylüyor. Proje yavaş yavaş şekillenmeye başlayınca, tanıtım filmini aşan bir yapım ortaya çıkarmak için işe girişmişler. İnsana dair hikâyeler STK’leri iyi yönleriyle olduğu kadar kötü yönleriyle de izleyicinin karşısına çıkarıyor. Karadeniz’deki sahil yolunun kumsaldan geçmeyeceği tartışmaları sırasında STK’lerin etkinliğinin sorgulandığı hikâye, Trabzonlu bir balıkçının üzerinden anlatılıyor. Balıkçı Temel Çabuk, “Trabzon’daki adamla denizi olmayan kentteki bir adamın farkı olmalı” diyor ve Trabzon halkının duyarsızlığından yakınıyor. Diğer taraftan aynı sorunla mücadele eden Ordu halkının STK’lerle bir arada tüm kent yetkililerine karşı mücadelesi sahil yolunun deniz kenarından geçmesine engel oluyor. Ordulu aktivist Enis Ayar, vali, belediye başkanı ve ilgili tüm kişilerin katıldığı toplantıda yetkililerin, yolu sahilden geçiremeyeceklerini anladıklarını söylüyor. Henüz dört yaşındayken çalışmaya başlayan Pınar ve Veysel Sevindik için STK’ler destek yerine köstek olmuş. Çünkü gündüzleri çalışmak yerine 75. Yıl Çocuk Merkezi’nde resim yapmışlar. Sonrasında babalarından azar işitmemek için de gece geç saatlere kadar çalışmak zorunda kalmışlar. Bir STK’nin hedef kitlesinin sorunlarını anlamaması üzerine bir örnek.
Katılımcı olmak...
Sivil Hikâyeler Belgeseli’nin ortaya çıkmasına önayak olan STGM’nin başkanı Levent Korkut’a göre Türkiye’deki maddi imkânsızlıklar tıpkı siyasi partiler gibi STK’lerin de yanlış bir gelişim süreci izlemesine sebep oldu. Belgeselde işaret edilen sorunlar da temelde bu sonuçların izini taşıyor. Bir siyasi parti ya da ideolojinin uzantısı olmaması gereken STK’lerin çoğu ister istemez, belli partilerin yan kuruluşu gibi işliyor. Ancak bu kurumların henüz emekleme döneminde olduğunu da ekliyor, kesintili demokrasi tarihimizin gelecekte izleyeceği yön açısından STK’lerin katılımcı bir rol üstlenmesinin çok önemli olduğunu düşünüyor. Hem katılımcı olmak hem de insanları katılımcı olmaya teşvik etmek. Toplum içinde kendini göstermek isteyen dört ev kadınının bir STK sayesinde katılımcı bir rol üstlenme hikâyesi de bunu anlatıyor.
Birbirinden çok farklı mecralara yönelen STK’leri belli bir platform içinde toplamak doğru mu? Bu soruya en iyi cevap verecek isimlerden biri olan Levent Korkut, STGM olark böyle bir amaçlarının olmadığını söylüyor. Ancak seslerini daha iyi duyurabilmeleri için iletişimde oldukları tüm örgütlere destek verdiklerinin de altını çiziyor. Ne yazık ki Türkiye’de nüfusa göre STK sayısı hâlâ bir hayli az. Dolayısıyla etkinlik alanları da sınırlı. Bayburt’un bir köyünde yıllardır çığ ve toprak kayması tehdidi altında yaşayan insanlar adına konuşan köy muhtarı Adil Uzunhan, seslerini duyurabilmek için köy halkı olarak yıllardır mücadele etmelerine karşın bir sonuç alamamaktan yakınıyor. Ve devam ediyor: “Devlet bize biraz daha ilerde yeni evler yaptı ama burada insanlar fakir ve ödeyecek güçleri yok. Yine de ömür boyu borç ödeyecek olsalar da oraya gitmek zorundalar. Sorunlarımıza destek olmaları için duyarlı vatandaşlarımıza ulaşmaya çalıştık. Ancak bir sonuç alamadık. Belki onlarda haklıdır sonuçta bir insan yaptığı yardımın karşılığında reklamını yapmak isteyebilir. Ancak burası bizim için çok özel biryer olsa da başkaları için önemli olmayabilir.”