Sivil itaatsiz
“Sivil itaatsizlik” ne demek? Bu kavramı ben, hukuka, mantığa, en temel insan haklarına aykırı buyruklara, yasalara boyun eğmemek, karşı çıkmak, bu buyruk ve yasaların yasaklarını kabul etmeyip eylemde de bunu göstermek olarak anlıyorum.
Ataol Behramoğlu / Okuduklarım İzlediklerim Düşündüklerim1817-1862 yılları arasında yaşamış Amerikalı şair, düşünür, deneme yazarı ve eylemci (aktivist) Henry David Thoreau hem Walden Gölü çevresinde geçirdiği doğal yaşamını anlattığı Walden adlı yapıtıyla, hem de “Sivil İtaatsizlik” (Civil diseobedience) adlı makalesinde ileri sürdüğü bu ünlü kavramın yaratıcısı olarak ünlüdür.
“Sivil itaatsizlik” ne demek? Bu kavramı ben, hukuka, mantığa, en temel insan haklarına aykırı buyruklara, yasalara boyun eğmemek, karşı çıkmak, bu buyruk ve yasaların yasaklarını kabul etmeyip eylemde de bunu göstermek olarak anlıyorum.
Bu bakımdan “itaat”in, boyun eğmenin, aklın ve vicdanın kabul etmediğini kabullenişin, dilimizdeki çok ünlü bir deyimle de “emrin demiri kestiği” bizimki gibi toplumlarda bu kavramı özellikle önemsiyorum.
Demokratik kural, gelenek ve uygulamaların yerleşik olduğu toplumlarda “sivil itaatsizlik” kavramının belki fazla bir işlevi olmayabilir. Fakat herhalde yaşadığı dönemin Amerika toplumunu düşünerek ileri sürdüğü bu kavramı Thoreau, bugünümüzün Türkiye’si için de türetmiş olmalı…
Thoreau
***
Walden zevkle okunan bir kitap. 1854’te, yani yazar kırklı yaşların yaklaşırken yayınlanmış olan kitabın özgün adı “ Walden, y a da Ormanlarda Yaşamak”. Türkçe çevirinin(S.Çiftçi/kaknüs yayınları) W.Harding imzalı önsözünde Thoreau’nun yapıtının “Robinson Crusoe” , “Güliver’in Gezileri” gibi yapıtlarla benzerliklerine kısaca değinilmekte. Bunlarda doğruluk payları olmakla birlikte okumakta olduğunuz kitabın sayfaları ilerledikçe hem bir şairin, hem bir doğa ressamının , aynı zamanda da bir doğa bilimcisi ve filozofun özgün yapıtıyla karşılaşmış olduğunuzu görüyorsunuz…
***
Benim için metafor(mecaz), ilginç bir benzetme olmanın çok ötesinde, anlamsal bir derinliktir….
Bu anlamsal derinliğin, örneğin “düşünüyorum, öyleyse varım” gibi bir felsefe cümlesinin ötesine geçerek metaforu oluşturmasının gizemi ise, seçilen sözcüklerin birer kavram olmaları ötesinde çağrışımsal , simgesel özelliklere sahip olmalarındadır… Bu nedenle, Walden’ın son paragrafında yer alan “Sadece uyanık olduğumuz gün ağarır” gibi bir cümle, nice deneyimlerle ulaşılmış bir düşüncenin sonucundaki bir felsefe cümlesi olmasının yanı sıra, eşsiz güzellikte bir metafor, bir şiir cümlesidir…
***
Uyanık olmak…
Sadece bu kavram üzerine sayfalar, kitaplar, kitaplıklar dolusu yazılabilir… Yazılmıştır da…
Uyumaktayken gerçekten uyumakta mıyız? Uyumak nedir? Bilinçaltıyla, düşlerimizle ilgili bir başka konu…
Fakat bu konuya eğildiğimize, uyanıklık kavramını da irdelemek gerek miyor mu?
Nedir uyanık olmak?
Benim için( ve kuşkusuz Thoreau gibi bir şair- düşünür için) uyanık olmak kavramı, varlığının, var oluşunun bilincine, ve belki daha da çok duygusuna, duyumuna sahip olmaktır…
O zaman Descartes’ın felsefe cümlesini belki şöyle genişletebiliriz; Varım, çünkü düşünüyorum, aynı zamanda da şimdi, şu anda, var olduğumu, var olmakta olduğumu duyumsuyorum…
***
Bugün 12 Temmuz. Henry David Thoreau’nun doğumunun günü gününe 203. Yılı…
Bu sivil itaatsizin , şair ve düşünürün, yapıtı ve bize sunduğu yaşam deneyimi üzerine okuyup düşünmek , ona gönül dolusu selam göndermek için güzel bir fırsat