Sistem birkaç yılda bir değişiyor ama...

“Din ve Eğitim’’ tartışması hiç bitmiyor! Aileler ve öğrenciler, “Din dersi zorunlu olmasın, istemiyoruz’’ diyor, bu dersin zorunlu olmasının insan haklarına aykırılığı teziyle özellikle Alevi yurttaşların başvuruları sonucunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde davalar kazanılıyor ama devlet anne - babaya, “din eğitimini ille de ben vereceğim istesen de istemesen de’’ dayatmasından asla vazgeçmiyor!

Figen Atalay

Bir de üstelik bu dersin önemi giderek artırılıyor, son yıllarda merkezi sınavlarda din dersi sorusunu yapamayan -isterse matematik, fen sorularının tamanını doğru yanıtlasın- istediği okula yerleşecek puana kavuşamıyor.

İsteğe bağlı olmalı

Eğitim Reformu Girişimi 2004 yılında din ve eğitim ekseninde bir tartışma başlatmış ve 2007 yılında da “Türkiye’de Din ve Eğitim: Değişim İhtiyacı’’ başlıklı bir rapor hazırlamıştı.

Din eğitiminin “isteğe bağlı’’ olması gerektiği vurgulanan raporda, bu dersin okullarda “zorunlu’’ ya da “seçmeli’’ olarak okutulmaması gerektiği belirtilmiş, “isteğe bağlı din eğitimi’’nin de örgün eğitim çerçevesinde planlanması önerilmişti. Bu dersi verecek öğretmenlerin maaşları için de devlet bütçesinden herhangi bir pay ayrılmaması gerektiği vurgulanmıştı.

Bu raporun üstünden 12 yıl geçti. Yeni açıklanan lise programında neredeyse tüm dersler seçmeli olurken, din dersi tüm sınıflarda “zorunlu ortak ders’’ olarak yerini daha da sağlamlaştırdı.

AİHM kararları

Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Hüseyin Güzelgül, şunları söyledi:

“Türkiye’nin de içinde bulunduğu 48 ülkenin altına imza attığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu konuda mahkûm ettiği karara rağmen, sorun katmerleştirilerek devam etmektedir. Bizler zorunlu din dersleri kaldırılsın mücadelesi verirken, matematik, fen gibi derslerin seçmeli olup din derslerinin zorunlu olması Türkiye’nin ne derece çağdaş, laik eğitim verdiğinin göstergesidir. Günümüz toplumuna bakıldığında, dindar bir nesil yetiştirelim derken, bilgiden yoksun, ahlak ve edep değerlerini kaybetmiş, ayrıştırıcı bir nesil yetiştiğini görmek hiç de zor değil. Din ve inanç özgürlüğünü hiçe sayan zorunlu din dersleri bir yandan Alevi çocukları üzerinde baskı ve asimilasyon aracına dönüşmüşken, diğer yandan da toplumun bütün kesimlerini tek yanlı bir din eğitimine tabi kılarak, Türkiye toplumunun tümünü dinsel esaslara göre yeniden şekillendirmeye çalışmaktadır.”