Sırada tarih var

Türkiye’nin dört bir yanı tarihi zenginliklerle bezeli. çağlar öncesinden gelen bu zenginliği ne kadar görüyor, ne kadar tanıyoruz sorusu ise ne yazık ki o kadar da tatmin edici değil. Ege’nin yeni yeni adı duyulmaya başlanan iki antik kentini, Nysa ve Teos’u sizler için gezdik. Önce Nysa...

Emrah Kolukısa

“Bir Afrodisias değiliz belki, ama bizim de yabana atılmayacak güzelliklerimiz var”. Bu sözler zeytin ağaçlarıyla çevrili olağanüstü bir doğanın içinde bizleri binlerce yıl öncesinden selamlayan Nysa Antik Kenti’ndeki arkeolojik kazıların başkanı Prof. Dr. Serdar Hakan Öztaner’e ait. Yaklaşık 25 kişilik bir grup halinde bir yandan yörenin en meşhur gözlemecisi Hayriye Ana’nın pişirdiği leziz yemekleri yiyor bir yandan da hocanın anlattıklarını dinliyoruz. “Afrodisias başka bir ligde tabii, Premiere ligde, ama biz de yavaş yavaş yükseliyoruz” diye devam ediyor ve ekliyor Hakan hoca, “Ben özellikle konuşuyorum ki yemeklerden yemeyeyim,, pandemi sırasında biraz kilo almışım”. Latife yapıyor elbette, ama bir yandan da haklı galiba, önümüze gelen her şeyi yiyip bitirdiğimiz gibi en son gelen tahinli gözlemeden tekrar tekrar istememek için zor tutuyoruz kendimizi. O kadar mutluyuz ki, bıraksalar bir zeytinin gölgesine kıvrılır, binlerce yıl önce Menderes Havzası’nın iki yakasına kurulan Nysa’ya karşı huzur içinde dalıp gideriz…

Nysa’nın en iyi korunmuş yapılardan biri olan Tiyatro, yaklaşık 73x99 m'lik bir alanı kaplıyor. Geç Hellenistik Dönemde (MÖ 1. yy'ın 2. yarısı) inşa edildiği düşünülen tiyatro, yarım daire formunu 12 derece aşan bir oturma alanına sahip. Nysa Tiyatrosu, diğer Anadolu antik tiyatroları gibi Anadolu-Roma tiyatroları karakteristik özelliği taşımaktadır.

Aydın’ın Sultanhisar ilçesine bağlı Nysa’daki kazılar 200 hektarlık bir alana yayılan antik kentin farklı bölgelerinde sürüyor ve şu sıralar ekibin özellikle konsantre olduğu bölüm kentin doğusundan batısına uzanan Sütunlu Cadde… Sütunlu Cadde’yi ve oradaki son gelişmeleri sona bırakan Hakan hoca öncelikle kentin tiyatrosuna götürüyor bizi ve yapının muhteşem akustiğini test edelim diye portatif bir hoparlörden “O Sole Mio” çaldırıyor. Pavarotti’nin sesi Erken Roma döneminde yapıldığı tahmin edilen tiyatroda yankılanırken Hakan hoca da kendini tutamayıp eşlik etmeye başlayınca tam bir müzik şölenine tanık oluyoruz ve o bir kaç büyülü dakika boyunca sessizce çağlar ötesine uzanıyoruz adeta.

Grubu peşine takan Hakan hoca Tekkecik deresinin aktığı (şimdi kupkuru dere yatağı ama kasım ayında gelirseniz aktığına da şahit olabilirsiniz) yatağın üzerine inşa edilmiş köprünün altındaki 1800 yıllık tünelden geçiriyor bizi. “Dışarısı 30 derecenin üzerinde olabilir ama tünelin içi en fazla 18 derecedir” diyen hoca tünelin çıkışında yukarı tırmandırıyor bizi ve yine yemyeşil floraya sahip bir başka yoldan Sütunlu Cadde’ye doğru götürüyor. Burada yılın heyecan verici buluşunu paylaşacak bizimle.

Yaklaşık 14 metre ön cephe genişliği olan ve havuz derinliği 2,5 metreye ulaşan, Roma döneminde insanların serinlediği anıtsal çeşme M.S. 2. yüzyıla tarihlendiriliyor.

Öncelikle Sütunlu Cadde’nin tam anlamıyla kazılıp ayağa kaldırılması yaklaşık üç yıl daha sürecek, bunu Hakan hocanın söylediklerinden anlıyoruz. İkincisi caddenin bir kısmı burada yıllardır var olan karayolunun altında kalıyor ve jeofizik veriler olumlu sonuç verince buranın kamulaştırılması ve civarda yaşayanlar için yeni bir yol yapılması gerekmiş. “Hocam siz de hep bizim yolları kazıyorsunuz” diyormuş civar köylüler. Ama başka çare yok, gerçekten de cadde biraz daha kazılınca büyükçe bir taş blokla karşılaşmış kazı ekibi. Bu noktada Hakan hoca bazı fotoğraflar gösteriyor bize ve ne bulduklarını tahmin edebilecek miyiz diye bizi küçük bir sınavdan geçiriyor. Kimileri bir lahit diye tahmin yürütüyor kimileri bir heykel, ya da hamam… Bir kaç fotoğraf daha gösteriyor hoca, kazının sonraki aşamalarına ait ve yapı gitgide büyürken kafaların iyice karıştığını anlayıp kısa kesiyor: “Anıtsal bir çeşme!”. Yüzeyden derinliği 2 metreyi geçen kazı büyük ölçüde tamamlanmış ve sonraki dönemde döşenmiş tesisat boruları bile bulunmuş. Nymphaion Çeşmesi çok yakında tüm görkemiyle karşımıza dikilecek gibi. 2020’nin Nysa’daki flaş gelişmesi bu işte. Üzeri tamamen kapalı bir arazinin altından çıkan bu devasa çeşmeyi görüp de heyecanlanmamak mümkün mü?

Nysa Antik Kenti kazısının başkanı Prof. Dr. Serdar Hakan Öztaner.

Bu arada arazideki zeytin ağaçlarının akıbetini de anlatıyor Hakan hoca. Öyle ya, bazıları yam da kazılan noktaların üzerinde duruyor ve kazı sırasında ne olduklarını insan merak ediyor. “Biliyorsunuz zeytin ölümsüzdür. yani zeytin ağacını doğru şekilde yerinden alıp başka yere diktiğinizde yeniden yeşillenir, zeytin verir. Biz de örneğin sütınlu cadde üzerindeki de dahil olmak üzere bazı ağaçları yerinden alıp başka antik kentlere yolladık. Şimdi mesela Laodikya’da (Denizli’de bir antik kent) iki ağacımız var”.

Sütunlu Cadde...

SÜTUNLU CADDE 2013’TEN BERİ KAZILIYOR

Sütunlu Cadde’nin doğu kesiminde caddeden Forum alanına ve Çarşı Bazilikası’nagirişi sağlayan “Anıtsal Giriş”, Çarşı Bazilikası’nın tribunal kısmının 66 metre güneyinde, 2013 yılındaki kazılar sırasında saptanmış. İş Bankası’nın da sponsorluk yaptığı bu kazılar sonucu 23 metrelik bölümü açığa çıkarılan “Anıtsal Giriş” üç adet kapıya sahip olup sekiz sütunlu dört aediculalı (ya da ‘edikül’; üzerinde üçgen alınlık olan nişlere deniyor) cephe mimarisine sahip.

NASIL GİDİLİR?

Nysa Antik Kenti’ne gitmenin kestirme yollarından biri, tabii eğer Ege dışından geliyorsanız, önce uçakla İzmir’e gitmek. Orada Aydın’a kara yoluyla ulaşmanız yaklaşık 1,5 saatiniz alır. Aydın terminalinden Sultanhisar ilçesine giden otobüsler sizin işinizi görecektir. Yok eğer kendi aracınızla geliyorsanız Denizli-Aydın karayoluna çıkıp yine Sultanhisar tabelalarını takip edeceksiniz. Yolun sonlarında üzerinde “Sadece Nysa Antik Kenti’ne gider” yazan tabelalar karşılayacak sizi; vardınız bile… Bu arada şunu da belirtmekte fayda var, Nysa’da engelli dostu parkurlar sayesinde kentin tüm önemli yapılarını yakından görebiliyorsunuz.