Sıra Geldi Mutluluk Endeksine..

İnsani gelişim düzeyi yüksek olan gelişmiş ülkeler insan mutluluğu sağlama ve sürdürülebilir yaşama ulaşma noktasında sınıfta kalıyorlar. Çevreye zararı da beraberinde getiren tüketim odaklı insani gelişmişlik anlayışıyla mutluluğa ve toplumsal refaha ulaşılamıyor işte.

cumhuriyet.com.tr

Gelecekteki insan yaşamı önemli olanın hayatta çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymayı başarmanın hakim olduğu, temel ihtiyaçların karşılandığı ama bu arada değerlerin öne çıktığı, paylaşmanın ve yardımlaşmanın rekabeti geçersiz kıldığı yeni bir anlayışa göre şekillenmeye başladı.

İnsanların harcandığı, kaynakların sorumsuzca tüketildiği bir sistem üzerine kurgulanmış bugünkü yaşam pratiğimiz, içinde yaşadığımız dünyayı sürdüremememize neden oluyor. Tüm sistem tüketmek üzerine kurulu. Çok şeye sahibiz ama eskisi kadar mutlu değiliz. Yetinme eşiğimiz giderek düşüyor, yetinmedikçe daha çok tüketiyoruz ve daha çok atık yaratıyor, dünyaya zarar veriyoruz.

Sürdürebilmek için tüm dünyada ve tüm ilgililerde, senkronize davranış değişikliği şart. Devletlerden başlayarak, şirketler ve bireyler düzeyinde planlı bir değişim sürecinin başlatılması gerekiyor. Bu formatla sürdüremediğimiz dünyayı daha yaşanabilir hale getirmek için tüm sistemi kuran ve parçası olan tarafların harekete geçip planlı şekilde davranış değişikliğini oluşturmaları gerekiyor.

Farkındalık yaratmak ve davranış değişikliği oluşturmak için yeni kavramlar yaratılıyor. Ekolojik ayakizi, sudaki ayakizi, yoksulluk ayakizi (poverty footprint), sürdürülebilirlik standartları, mutluluk endeksleri vs gibi.

Belki de ilk kez tüm taraflar bu kadar iletişim içinde, bu kadar birbirini etkilediğinin farkında. Sistemin tüm parçalarında bir hareketlenme var, neredeyse büyük bir projenin çözüm ortakları gibiyiz...


Gelişmişlik ve Mutluluk

Ülkelerin gelişmişlik göstergesi, toplumlardaki refah düzeyinin GSMH’ye endekslenmesinden, bireylerin mutluluk seviyelerinin ölçülmesine doğru evrilmiş durumda. Bireye düşen milli gelir düzeyi yeter düzeyde kriter olarak görülmemeye başlandı artık. Dünya nüfusunun yarısından fazlasının günde 2.50 USD’den az gelirle yaşadığını göz önünde bulundurursak, refah düzeyini sadece gelir seviyesi ile ölçemeyiz.

2006 yılında başlatılan Mutlu Gezegen Endeksi (Happy Planet Index (HPI), www.happyplanetindex.org), gelişmiş ülkelerde dahi gelir eşitsizliğinin giderek arttığını ortaya koyuyor ve insan mutluluğu ve toplumsal refahın aslında sağlıklı ve güzel hayat tecrübeleriyle dolu bir hayattan ibaret olması gerektiğine vurgu yapıyor. Tabii buna ulaşmaya çalışırken de doğal kaynaklardan fedakarlık yapmıyor olmak gerekiyor. Yani sağlıklı ve mutlu hayatlarla ekolojik verimliliğin dengede olması gerekiyor. Mutlu Gezegen Endeksi işte bu amaca ulaşma derecesini ölçüyor.

Araştırma sonuçlarına bakıldığında, dünyada toplumsal refahın en yüksek olduğu ülkelerin en zengin ülkeler olduğu görülüyor. Ancak doğaya en çok zarar veren ve bugün sürdürülebilirlik sorununu konuşuyor olmamızın nedeni de yine bu ülkeler.. Başka insanların ve doğal kaynakların harcanması üzerine kurulmuş bir mutluluk anlayışı.. İnsani gelişim seviyesi yüksek ama çevreye verilen zarar da bir o kadar yüksek..

143 ülke ile yürütülmüş araştırma sonuçları, ekolojik ayak izinin çok daha düşük olduğu daha fakir ülkelerde de yaşam tatmini ve yaşam sürelerinin yüksek olabildiğini ortaya koyuyor. Bu da gösteriyor ki doğaya zarar vermeden iyi bir hayat yaşanabilir aslında. Endekste en yüksek skoru kaydeden (100 üzerinden 76.1 ile) ülke Costa Rica. Hem uzun yaşam süresi ve yüksek yaşam tatmini, hem de 2.3 (global hektar) ekolojik ayak iziyle çevreye zarar vermeden de refah düzeyinin yüksek olabileceğinin göstergesi..

En düşük skor 16.6 ile Afrika’dan Zimbawe’ye ait. Türkiye 41.7 ile listede 98. Sırada..

Zengin ve gelişmiş ülkeler listede ortalarda yer alıyor.. En yüksek skora sahip Avrupalı ülke, 50.6 ile 43. Sırada olan Hollanda.. İngiltere 74. Sırada.. ABD ise 114. Sırada..

İlginç sonuçlar.. İnsani gelişim düzeyi yüksek olan gelişmiş ülkeler insan mutluluğu sağlama ve sürdürülebilir yaşama ulaşma noktasında sınıfta kalıyorlar.

Çevreye zararı da beraberinde getiren tüketim odaklı insani gelişmişlik anlayışıyla mutluluğa ve toplumsal refaha ulaşılamıyor işte.

İnsanları ve doğal kaynakları sömürerek sürdürülebilir yaşama hizmet etmek mümkün değil. Çok şeye sahip olarak mutluluğa ulaşamıyoruz..

“No Impact Man” kitabı yazarı Colin Beavan az kullanarak değil, “iyi” kullanarak çevrecilikle insanın tüketim isteğinin buluşabileceğini savunuyor. Yanlızca hayat kalitemizi artıracak kaynakların kullanımına odaklansak, gezegenimizi kurtarabileceğimizi iddia ediyor..

Önemli olan hayatta çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymayı başarmaktır. Bunu başarabilen toplumlar sürdürülebilir yaşam örneklerini oluşturacaklar.