Sinop'un koridorlarında
Sinop'ta yaşamış düşünür Diyojen'e gönderme yapan bienalin teması "Gölgenin Bilgeliği: Bozulmuş bilgi çağında sanat" başlığını taşıyor. Bienalin kurucusu Prof. Melih Görgün, 40'a yakın sanatçının dahil olduğu bienali Sinop'a sahip çıkarak ve bunu yaparken de yapıyı bozmadan, eklektik olmadan yürüttüklerini söylüyor.
cumhuriyet.com.trÖzellikle Sinopluların dahil olduğu bir bienal Sinopale. Türkiye’nin İstanbul’dan sonra ikinci bienali, yerel halkın sanat üretimine aktif olarak katılmasıyla da ön plana çıkıyor. 1 Ağustos’ta başlayan atölye çalışmaları, çalıştaylar, seminerler ve gençlik ve çocuk etkinlikleri sonrasında, önceki gün Sinopale 4’ün ana sergisi “Gölgenin Bilgeliği”nin Sinop Tarihi Cezaevi Çocuk Islahevi’ndeki açılışında yapılan konuşmalarda da hep bu konuya vurgu yapıldı.
Sinopale’nin kurucusu ve bir Sinoplu olan Prof. Melih Görgün, Sinopale’de 2006’dan bu yana uluslararası etkinlikler içinde kente ait kent üzerinden çalışmalar yürüttüklerini söylüyor. Ulusal ve uluslararası 40’a yakın sanatçının bu yıl dahil olduğu bienali Sinop’a sahip çıkarak ve bunu yaparken de yapıyı bozmadan, eklektik olmadan yürüttüklerini ekliyor.
“Sinopale yerel, ulusal ve uluslararası işbirliğini hedefliyor. Bugüne kadar tüm sanatçılar burada üretmiş oldukları çalışmalarında Sinop’a ait olan bilgileri kullandı. İşlerinde Sinoplularla buluşup etkileşim ve diyalog içine girerek ürettiler” diyor. Küratörlerden Beral Madra da Sinopale’nin kavramsal çerçevesi, demokratik işleyişi, çoklu işbirlikleriyle büyük kentlerde gerçekleşen bienaller karşısında bir alternatif olduğunu belirtiyor. Madra ve Görgün ayrıca bienal sonrası bienalin bütçesinin açıklanacağını vurguluyor. Bunu sürecin bir gerekliliği olarak görüyorlar.
Sinopale’nin kavramsal çerçevesi bu yıl da Avusturya’da yaşayan sanatçı, küratör Işın Önol tarafından yazıldı. Sinop’ta yaşamış düşünür Diyojen’e gönderme yapan “Gölgenin Bilgeliği: Bozulmuş bilgi çağında sanat” bienalin teması.
Bienalin diğer küratörleri ise Aslı Çetinkaya, Elke Falat, Dimitrina Sevova, Janet Kaplan, Sean Kelly, Associazione E, Jacqueline Heerema ve Ana Riaboshenko.
Gölge üzerine 2002’den beri çalışan Önol, “Bir yandan Sinop’taki enerji projeleri ve politikalar... İnsanın aşırı üretme ve tüketim hırsı... Diyojenin antik çağdaki duruşu ise kendi hayatında her şeyi azaltmaya yönelik” diyor.
Önol ile 12 Eylül’e kadar sürecek sergiyi geziyoruz. Karanlık, aydınlık, ışık, bilgi gibi kavramlarla ön plana çıkan, cezaevinin dokusu ve kullanılan ışığın da etkisiyle etkileyici bir hal alan mekândaki çalışmalar da bienalin kenti nasıl sarıp sarmaladığının göstergesi. Örneğin Evelina Domnitch ve Dmitry Gelfand, çalışmalarında sizi karanlık bir oda içinde 5 dakika bekletiyor. Çünkü ancak gözleriniz karanlığa alışınca işi görebiliyorsunuz.
Cezaevleri üzerine çalışan Ashley Hunt ise video çalışmasında Sinop Cezaevi’nde 12 Eylül döneminde yatmış mahkûmların belleklerindekini cezaevinin koridorlarına yansıtmış, Monica Drozynka şehri gezerek insanların nefret ettikleri şeyleri Sinoplu kadınlarla birlikte bir kumaş üzerine nakış olarak işlemiş...
Aynı zamanda müzisyen olan Vietnamlı sanatçı Quynh Dong Sinop’un tanınmış simalarına şarkı söyleterek her biri için klip çekmiş, 400 seramik silahtan oluşan çalışmasında ise İnsel İnal seramikleri Sinoplu çocuklara boyatarak ıslahevinin duvarlarına asmış.