Sınav?..

cumhuriyet.com.tr

Aydınlığın bilgesi İlhan Selçuk'un 30 Nisan1982  tarihli yazısı:

PENCERE

Sınav?..

Gazetedeki odamda birkaç arkadaşla söyleşiyorduk. Herkes kendine göre eleştiriler yapıyordu. Uzun süre bu eleştirileri dinleyen biri sordu:

- Peki, ne yapalım; 11 Eylüle mi dönelim?

Bir suskunluk oldu.

Hani şeytan geçti derler ya, o biçim bir sessizlik sırasında, bir başkası, düşünmüş taşınmış kafasında yeni bir soru hazırlamıştı:

- 11 Eylüle dönmek isteyen var mı?

İkinci bir suskunluk dönemi başladı. Kim isteyebilirdi 11 Eylüle dönmeyi? Böyle soruların yanıtları kişilerin durumuna göre değişebilir. Terör eyleminden ötürü ağır cezada yargılanıp ölüm cezasına çarptırılan biri 11 Eylüle dönmek istemez mi? Ya da 24 Ocak+12 Eylülformülleriyle bağdaşmayıp fabrikasını yeniyetme bir girişimciye satmak durumunda kalmış işadamı 11 Eylül öncesini özler mi? Toplumdaki çeşitli kesimlerden değişik yanıtlar gelebilir; soruyu çarpık mantıktan kurtulmak için, şöyle sormalıyız:

- 11 Eylüle dönmek olası mı?

Yanıt:

- Hayır.

*

Aynı suda iki kez yıkanılamayacağını insanoğlu İsadan bin yıl önce biliyordu; artık 11 Eylüle bir daha dönülemeyeceğini söylemek gereksizdir. Buna karşılık günümüzde her eleştiriyi ya da toplumun yeniden düzenlenmesi yolundaki her isteği Peki, 11 Eylüle mi dönmek istiyorsunsorusuyla yanıtlamak da mantıksızlıktır.

Yaşananlar geride kalır.

Aynı kadınla iki kez evlenen erkek, iki ayrı kadınla evlendiğini bilmelidir. Kadın da bilmelidir ki ikinci kez nikâh masasına oturduğu adam ilk evliliğini yaptığı kişi değildir.

Hayat insanı değiştirir...

Toplumları da.

Ne var ki bu değişimin koşullarını iyi değerlendirmek gerekir. 12 Eylülden geriye dönmek olasızsa; 12 Marttan, 27 Mayıstan, 14 Mayıstan geriye dönmek de olası değildir. Toplumsal birikimleri bir karatahta üzerindeki beyaz tebeşirden çizgiler gibi ıslak bezle silemeyiz. Böyle bir şey yapmak isteyenin tarih bilinci yok demektir.

*

Ama insanın elinde kuşkusuz bazı olanaklar da bulunmaktadır. Eline tarihsel bir fırsat geçiren kişi ya da kişiler belirli -bir ölçüde- yetkilerini kullanmakta özgürdürler. Gazi Mustafa Kemal, kişiliğinde odaklaşan tüm gücünü Türkiyeyi devrimci bir atılımla ileriye doğru götürmek ve çağdaşlaştırmak için kullanmıştır. 12 Martta ise elinde yetki bulunan ünlü bir kişinin şu sözü tarihe geçti:

- Sosyal uyanış ekonomik gelişmeyi aştı; bu uyanışı dizginlemek gerekiyor.

1920’lerin Türkiyesinde toplumun sosyal uyanışı cumhuriyetçilik bilincini mi içeriyordu? Atatürk kişisel ağırlığını ve saygınlığını sosyal uyanışı daha büyük uyanışlara yöneltecek yetkiyle kullanmasaydı Atatürk olabilir miydi?

*

11 Eylüle artık dönülemez.

Ne var ki 12 Eylülden sonra yeniden biçimlenen Türkiyenin varoluşunda herkes isteklerini, özlemlerini, ağırlığını, yetkilerini bir doğrultuda kullanacaktır. Bireyin kimliğini tarih önünde saptayacak ölçüt böylece belirecektir.

Kim bilir?

Belki tarihe bile gerek kalmayacak; çok kısa yaşam süresinde kimlik sınavı sonuçlarını verecek ve her şey hayatımızda saptanacaktır.

(30 Nisan1982 tarihli yazısı)