Sinan Cömert'ten 'Bin Tanrılı Ülkeye Bisikletle Yolculuk'

Sinan Cömert, “Bin Tanrılı Ülkeye Yolculuk” kitabının içeriğine dair bilgi verirken ‘Hayatta dokunduğum şeyleri bir şekilde anlatabilmekti tek derdim’ diyor. Yazar-gezgin; içinde bisiklet, gezi, doğa, mitoloji ve tarih olan bir kitabı okurla buluştururken satırlar arasında gezinenleri harekete geçirmeyi arzuluyor.

Adalet Çavdar

İki ayak, iki pedal…

Size garip gelebilir ama benim gerçekten hiç bisikletim olmadı. Bunu yazmamın nedeni hikâyenin trajikliği değil, gerçekten öyle. Biz üç kız kardeş bisiklete binmeyi hiç öğrenmedik, neden bilmem öğrenmek için de hiç çaba sarf etmedik ama yolda olmanın, yolculuk yapmanın her hâlini her daim sevdik.

Sinan Cömert’in yazdığı Bin Tanrılı Ülkeye Bisikletle Yolculuk’un kapağını görünce insanda fantastik roman havası uyandırıyor. Kapak tasarımını Halil Ural’ın yaptığı kitabın illüstrasyonları Fehmi Yurt’a, fotoğraflarıysa Sinan Cömert ve Vedat Özer’e ait.

Cömert, açılışı Ernest Hemingway’in cümleleriyle yapmış: “Bir ülkenin kıvrımlarını en iyi bisikletle öğrenirsiniz. Tepeleri inerken ve çıkarken pedal çevirip terinizi akıttığınız için onları olduğu gibi hatırlarsınız. Oysa bir motorlu araçla giderken sadece yüksek tepelerin farkına varabilirsiniz. Dolayısıyla üzerinden geçtiğiniz toprakları bisikletle olduğu kadar iyi hatırlamazsınız.”

Bu cümleler aynı zamanda Bin Tanrılı Ülkeye Yolculuk kitabının içeriğine dair bilgi veriyor. “Hayatta dokunduğum şeyleri bir şekilde anlatabilmekti tek derdim” diyor Cömert. İçinde bisiklet, gezi, doğa, mitoloji ve tarih olan bir kitabı okurla buluştururken satırlar arasında gezinenleri harekete geçirmeyi arzuluyor.

 

MADDE MADDE YOLLAR

İlk okuduğum kitaplardan biriydi Küçük Kara Balık ve bana gitmeyi öğretti sanırım. İnsan başka dünyaların merakında düştüğünü sanıyor yola çıkarken ama aslında tek merak ettiği ve bulmak istediği şey kendisi. Yolculuğa çıkınca seyrettiğiniz genelde kendinizsiniz, dünya bir âlem ve kendi yansımanızı bir şekilde kaydediyorsunuz. Ayak izleriniz birer hikâyeye dönüşüyor zaman içinde ve kaybolmak en güzeli. İnsan, aklının kılavuzluğunda yaşarken kendisini bilinmez bir güzergâhın içinde bulduğunda benliğini keşfediyor yeniden. Uzun seyahatlerde yolunu kaybetme durumu, şehir hayatında kaybolduğunuzda, gideceğiniz yeri ve kendinizi bulmayı da kolaylaştırıyor.

Sonuçta artık bir şekilde dünyanın bir yerinde sadece kendinizle kalmayı becerdiyseniz o ânı sonsuza kadar hatırlarsınız. “Siz biraz fazla düşünüyorsunuz” demiş Küçük Kara Balık. “Durmadan düşünmenin yararı yok. İlerlemek istiyorsak harekete geçmeliyiz.” Cömert’in okura hatırlattığı bu cümleyle birleşiyor her şey, bir tembel icadı olan bisikletle ilerlemek istiyorsanız tek yapmanız gereken pedal çevirmek.

On üç ayrı başlıkla anlatıyor gezdiği yerleri Cömert. “Toroslar”, “Bursa”, “Sinip”, “Kapadokya”, “İznik”, “İzmir”, “Ankara”, “İstanbul”, “Ege kıyıları”, “Rumeli”, “Istranca Dağları”, “Arnavutluk” ve “Yunanistan” rotalarında bisikletle yapılabilecek yolculukların yanı sıra gezdiği yerlerin tarihini, doğal güzelliklerini ve yaşamlarını da anlatmış yazar. Bütün bu bilgiler fotoğraflar, illüstrasyonlar ve haritalarla âdeta üç boyutlu hâle gelmiş.

Cömert’in her bölümün başında yaptığı alıntılar, hareket edeceğiniz bölgeye dair ufak bir edebi alıntı niteliğinde. Ne zaman gideceğinizi, yolda yanınıza ne almanız gerektiğini, neyi yapmadan, nereyi görmeden ve neleri yiyip içmeden dönmeyeceğinizi de madde madde yazıyor.

Kadim Kilikya-Toroslar ile başlıyor Cömert yolları anlatmaya. Cicero’dan bahsediyor ara sıra ve anlatmaya, Kız Kalesi’ni arkalarına alıp gördüklerini devam ediyor. Toroslar’da doluya yakalanıp doğada olmanın macera anlamına geldiğini bir kez daha anlayarak Silifke’ye doğru devam ediyorlar seyahate. Ardından Bursa’yı anlatmaya başlıyor yazar, en sonunda Hemigway’in Mudanya’ya yolculuğuna da değiniyor. Sonra Sinop; “Zeus’un çocuğu” ve “gökyüzünün köpeği” diye tanımlanan Diogenes’in memleketi… Filozofları ve onların hikâyelerini aktarırken Sinop Cezaevi’nde bir dönem yatan yazarlardan alıntılar yapıyor.  

 

“İNSANDAN ÇOK DOĞAYA İNANANLARIN YOLCULUĞU”

Kitabı bölüm bölüm ve daha uzun anlatmayı elbette isterdim ama o kısım Cömert’in maceralarını merak edenlere kalsın. Yazar, sadece gezip gördüğü yerleri değil, oranın insanını ve yaşam tarzını anlatmakta oldukça başarılı. Dili ve yazımı, hikâyeciliğe çok yatkın olan yazarın bu üslubu seyahat kitabı dışında başka bir alana evirilecek mi, bunu da bize zaman gösterecek.

Cömert kendini biraz gezdirmek biraz deneyimlemek ve bunu başkalarına aktarıp insanları bir şekilde harekete geçirmek ya da hiç yoktan o güdüyü bir şekilde akıllarına düşürmek için yazmış kitabı. Pandora’nın Kutusu açıldığında, olması gereken yer neresi ise orada olmayı hayal edip durmuş, iki teker üzerinde çekip gidemeyeceğinin bilinciyle hayatının bir kısmını kaçıp bir yerlerde geçirebileceğine ve hengâmede yaşarken gitmeye ya da gittiği yerleri hayal ederek yaşabileceğine kendini ikna etmiş. Cömert, “insandan çok doğaya, buluta, denize, serçeye, balığa güvenen ve inananların yolculuğu” olarak tanımlamış seyahatlerini.

Zaman harcanan ve karşılığında ömürden vererek parayla satın alamayacağımız pek çok şeyi genellikle sadece maddi kazanç için gözümüz kapalı yok sayıyoruz. Oysa hayat kısa ama yollar uzun ve yolculuk, şehirde kazanılan ya da kazandığımızı sandığımız pek çok şeyden çok daha kıymetli. Son zamanlarda özellikle yürüme üzerine yazılan felsefe ve gezi kitapları, insanlara pek çok şeyi tekrar düşündürmeyi amaçlıyor. Büyük şehirlerin gürültülerinde yaptığımız her şeyi çok önemseyip büyüterek yaşadığımız hayatlarda, iki ayak ve iki pedal bambaşka kapıların varlığını kanıtlıyor âdeta.

Evrendeki sonsuz ihtimalin büyüsü ile kaybolabilir insan ve “keşfetmek” çocukluktan sonra kaybedip yeniden bulmak için çaba sarf ettiğimiz en güzel özelliğimiz. Güneş elbette her yerde doğuyor ama toprağın rengi şehirden şehre değişiyor. İnsanların fiziksel özellikleri, coğrafyanınkine göre gelişiyor. Sadece Türkiye’yi bile bir ucundan bir ucuna dolaşsanız yaşadığınız yüzyılın, zamanın ve ülkenin aynı olmadığını görüyorsunuz. Üşenmeden, etrafa gören gözlerle bakmak isteyenler için Bin Tanrılı Ülkeye Bisikletle Yolculuk kitabı pek çok hayalin kapısını aralayabilir.   

 

Bin Tanrılı Ülkeye Bisikletle Yolculuk / Sinan Cömert / Paris Yayınları / 374 s.