Şimdi de Van
Mart ve Nisan arasındaki 40 günde 15 kadın hayatlarına son vermek suretiyle öldürüldü!
Emel Armutçu2015 Türkiyesi.
3 Mart’ta 23 yaşındaki İclal Tavukçu, karnına ateş ederek…
6 Mart’ta 27 yaşındaki Asya Akbulut tandır evinde boynuna ip geçirerek… 13 Mart’ta, 17 yaşındaki lise öğrencisi Fatmanur Tosun, banyoda tülbentle kendini asarak…
24 Mart’ta, 19 yaşındaki Leyla Karaduman, yüksek bir yerden atlayarak; aynı gün henüz 15’indeki Dilan Colan, babasının pompalı tüfeğiyle boğazının alt tarafına ateş ederek…
25 Mart’ta, erken yaşta evlendirilen 19 yaşındaki Nazime Salen, sığınma evinden ailesinin yanına döndüğü gece babasının silahıyla karnına ateş ederek…
27 Mart’ta 24 yaşındaki Kadriye Çırak, kömürlükte kendini iple asarak… 28 Mart’ta 17 yaşındaki Leyla Bedir ahırda, 40 yaşındaki Makbule Hazan ise evinde boynuna ip geçirerek…
29 Mart’ta, 23 yaşındaki Elif Arman, bir su deposunun yanında kabloyla kendini asarak…
3 Nisan’da 22 yaşındaki Necla Nazlıcan, gece babasını “beni kurtar” diye aramasına rağmen, sabah gelmesini bekleyemeden kocasının silahıyla başına ateş ederek…
4 Nisan’da 30 yaşındaki Zeynep Armaner tandır evinin tavanına kendini asarak… öldürüldü.
Onlara son günlerde üç kadın daha eklendi. İstisnasız hepsinin dosyası, intihar ettiklerinden fevkalade çabuk emin olunarak kapatıldı. Ama hiçbir kara kaplı, ne kadar kapatılmış, ağızlar gibi mühürle kilitlenmiş olsa da bu ölümlerin intihar olmadığı gerçeğini balçıkla sıvayamadı. Türkiye, sokakta kurşunlanarak öldürülmezse intihara sürüklenen, zorla intihar ettirilen ya da intihar süsü verilmiş cinayetlere kurban giden kadınların ülkesi olduğunu bal gibi biliyor. Bilinçaltının dehlizlerine atıp unutuyor sadece, yüzleşmeye yanaşmıyor. Ama zaman zaman yüzüne bir tokat gibi çarpılmasını da engelleyemiyor.
Beş yıl önce Diyarbakır’da evinin ahırında asılı olarak bulunan Havva E. için de ‘intihar etti’ demişlerdi, tecavüze uğradıktan sonra öldürüldüğü ortaya çıktı. Amcaoğullarının doku örnekleri küçük kurbanın tırnakları arasında bulundu. Komşu, kulaklarıyla duymuştu o telefon konuşmasını: “Kandırın intihar etsin, etmiyorsa sen intihar ettir. Yoksa hepimiz rezil oluruz.”
ÖRTÜLÜ YA DA
APAÇIK CİNAYET
Havva yalnız değildi. Batman’da Elife Atlıhan’a da kendini asacağı ipi annesi, üzerine çıkacağı sandalyeyi ağabeyi vermişti. Hani intihardı?
O zaman Havva’nın hikayesi bir gazeteye şöyle yansımıştı: “Zülfü Livaneli’nin kitabından sinemaya uyarlanan ‘Mutluluk’ filmi, Diyarbakır’da gerçek oldu.” Başlık bile baştan sona yanlıştı. Romanda yazılanlar gerçekleşmiyordu, roman Türkiye’de yaşanan gerçeklerden yola çıkmıştı. Türkiye yine de ayamadı.
Oysa 1999-2000 arasında Batman’da inanılmaz sayılarla (erkeklerin 3 katı) kadın intiharı yaşanmış, neden sonra bir sorun olduğu fark edilmiş, araştırmalar yapılmış, raporlar, kitaplar, incelemeler yazılmıştı.
Dönemin BM İnsan Hakları Konseyi Kadına Yönelik Şiddet Özel Raportörü Prof. Yakın Ertürk’ün kaleme aldığı BM raporunda, Batman’daki intiharların bir kısmının “örtülü cinayet” olduğu belirtildi. Her vakada, böyle düşünmek için yeterli neden vardı. Aile bireyleri kurbanı intihar etmeye kışkırtmıştı. Ya da kadın, ataerkil baskı ve zorla evlilik, aile içi şiddet, ensest gibi ağır insan hakları ihlalleri yüzünden intihar kararı almıştı. Yargı ve emniyet yetkilileri de kabul ediyordu bunu. Ama dosyalar her nasılsa karanlığa gömülüyordu.
Sevgül, başlık parası nedeniyle zorla evlendirildiği için kendini asmıştı. Adli tıp, intihardan önce kocası tarafından dövüldüğünü belirledi. (Koca 5 yıl ceza aldı) Bir başkası, ailesinin berdel kararına karşı, el bombasıyla hayatına son verdi. Sekizinci çocuğuna hamile kalan Şükran, kocanın zina suçlaması ve kayınbiraderlerinin ölüm tehditleri nedeniyle fare zehri içti. Batman’da intihar eden 31 kadının yüzde 84’ü parka, sinemaya ya da herhangi bir sosyal aktiviteye bir büyüğünden izinsiz gidemiyor, yüzde 28’i tek başına çarşıya bile çıkamıyordu. Vakalar içinde önemli bir bölümü de intihar süsü verilmiş cinayetler oluşturuyordu.
Şimdi aynı şey Van’da yaşanıyor. Ancak otopsiler, uzmanlaşmış ve konuya “bu şüpheyle bakan” adli tıp kurumlarınca “psikolojik otopsi” yöntemiyle değil, yerel makamlarca üstünkörü yapıldığı için ortaya çıkmıyor. Oysa kadınların çocuk yaşta evlendirildiği, her türlü şiddete maruz kaldığı, sorumluların ise hep cezadan korunduğu herkesçe malumken, bunu tahmin etmek için uzman olmaya gerek yok.
Van’da birkaç hafta içinde 15 kadının birden ‘intiharı’ niye birkaç soru sordurmuyor ki? Çaldıran İlçesi’nde 16 yaşındayken evlendirilen ve şiddet gördüğü için 6 ay sığınma evine sığınan 18 yaşındaki Nazmiye Salan’ın baba evine dönmesine devlet nasıl izin verebiliyor? Döndüğü gün tabancayla kendini vurması neden şüphe çekmiyor? Gece babasını arayıp “Beni kurtar” diyen 22 yaşındaki Necla Nazlıcan’ın sabah geleceğini söyleyen babasını bekleyememesi niye merak konusu olmuyor? Tıpkı okuldan sonra bir arkadaşının evine giden, orada üvey annesiyle yaşayan babası tarafından bulunarak eve götürülen, ağır dayak yedikten sonra bir akrabasının banyosunda tülbentle asılmış olarak bulunan 17 yaşındaki Fatmanur Tosun vakasında olduğu gibi. Annesinin “Kızımın vücudu morluklarla doluydu, boynunda kırık yoktu, parmak izleri vardı, babası tarafından öldürüldü” suçlamalarıyla savcılığa başvurması, niye detaylı bir incelemeyi sağlayamıyor?
AİLE, TOPLUM İŞBİRLİĞİ
15 ölümden sadece Nazime Salan’la ilgili Van Kadın Derneği ve Yaka Kadın Kooperatifi üyesi kadınların, ailesi, kocası, muhtar, imam ve Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü hakkında suç duyurusu var. “Bu bir intihar değil, aile, koca ve toplum işbirliğiyle planlı bir cinayet” diyorlar. Van Belediyesi tarafından kurulan Kadın Yaşam Merkezi’nde şiddeti durdurmak için çalışan ve bazen günde iki kadın cenazesi kaldıran kadınlar da aynı şeyleri söylüyor. O cenazelerde ailelerin aşırı soğukkanlı ve tamamen ketum hallerine, konuşanların da çelişkili ifadelerine, onlar tanık çünkü. Ahıra aç susuz kapatılıp, önüne ip atılan kadın hikayelerini onlar kulaktan kulağa duyuyorlar. Bu yüzden cinayetlere ve şiddete karşı bir kampanya yürütüyor ve 444 80 65 numaralı bir Acil Yardım Hattı’nı çalıştırıyorlar.
Batman’da kadın ölümleri Türkiye’nin sağır sultanlarının kulaklarını tırmalamayı epeyce bir kayıptan sonra başarmıştı. Ama duymanın ve raporlamanın yetmediğini Van ölümleri gösteriyor. Devlet kurumları ve siyasiler ciddiye alıp bu sorunla yüzleşmedikçe, kadınlar ailede ve toplumda güçlendirilmedikçe de, raporlarda yazıldığı gibi intihar, kadınlar için şiddet ve baskıdan kaçmanın tek yolu olmaya devam edecek. Cinayetler de bu intihar perdesinin arkasında, herkesin bildiği bir sır olarak cezasız kalmayı sürdürecek.