Simav Depreminin Düşündürdükleri...

Hep bir yerde deprem olunca, jeologlar, jeofizikçiler bilimsel olarak depremin nasıl, nerede olduğu veya büyüklüğü, şiddeti üzerinde görüş ve değerlendirmelerini yapıp, bizleri deprem konusunda aydınlatıyorlar. Kendilerine içtenlikle teşekkür borçluyuz. Buna karşın, bu tür aydınlatmaların depreme karşı alınacak önlemler yönünden ne denli yararlı olduğu konusunda kuşkum var...

cumhuriyet.com.tr

1999 depreminden sonra yaklaşık on iki yıl geçti. Bu arada 1999’dan günümüze dek ülkemizde gerçekleşen depremlerin fiziksel özelliklerini telelevizyonlarda veya yazılı medyada bilim insanları tarafından öğrendik, ancak halkımızın deprem riskini azaltması yönünden bu aydınlatmaların ne denli başarılı olduğu konusunda büyük endişelerim olduğunu belirtmek isterim. Depremin şu veya bu şekilde olması, büyüklüğü insanımızı pek ilgilendirmiyor. Evinin yıkılması, sevdiklerini depremde kaybetmesi veya geçim kaynağı olan hayvanlarının telef olması onun için, depremin özelliklerini bilmesinden çok daha önemli. Dolayısıyla, depremin bir afet haline gelmesine neden olan yapıların yıkılmasını nasıl önleriz veya orta büyüklüklükte bir depremde dahi yıkılacağı kesin olan bu yapılardan insanımız en kısa sürede nasıl kurtulur gibi soruların cevabını bulmaya yönelik tartışmalar, görüşler medyamızda yer alsa çok daha iyi olur düşüncesindeyim. Bu konularda, yönetimlerde bilim kurumlarında yıllardır araştırma yapmış, yönetici, politikacı ve bilim insanlarının, inşaat mühendislerinin, mimarların, ekonomistlerin, kentbilimcilerinin ve sosyologların medyada insanımızı aydınlatmalarının çok daha yararlı olacağına inanıyorum. Özellikle, politikacılarımız bu konuda ellerinden gelen her şeyi yapmak zorundadırlar. İnsan canından daha önemli hiçbir şey yoktur. İnsana değer vermeyen bir devlet politikası da düşünülemez.

Şu geçen on bir yıl içinde, İstanbul’da tüm yapılar deprem riski yönünden devletin öncülüğünde ve katkısıyla incelenmiş, gerekli olanları yıkılmış veya güçlendirilmiş olsaydı, herhalde bugün daha rahat, daha huzurlu olmaz mıydık. Fayların hareketini gözlemek, depremin ne zaman ve hangi büyüklükte olacağı üstünde olasılıklarla ilgili araştırmalar yapmak kuşkusuz son derece önemlidir. Ancak, İstanbul’da gelecek 25 yıl içinde 7.2 büyüklüğünde bir deprem olacaktır veya olabilir demekle maalesef iş bitmiyor. Oysa 7.2 büyüklüğünde bir deprem olsa dahi, hiç kimse ölmeyecek, kimse günlerce toprağın altında kalmayacak diyebilmek önemlidir.

Tüm yöneticilerimize seslenmek istiyorum. Ne pahasına olursa olsun, evlerimizin depremlerde yıkılmaması için her türlü girişimde bulunmanın yollarını aramamız gerekir. Başta, devletin politikasını belirleyen yöneticilerin Türkiye için en önemli sorunun ve tehlikenin deprem olduğunu kabul etmeleri ve programlarında “deprem”le ilgili çalışmalarına öncelik vermeleri gerekmektedir.

Hiçbir politik çıkarı düşünmeden, başka bir deyişle partilerüstü bir yaklaşımla yapıların sağlıklılaştırılması konusunda modeller geliştirilmelidir. Eğer, bugünün teknolojik olanaklarına karşın 5.9 büyüklüğündeki bir depremle Simav büyük bir yıkımla karşı karşıya kalabiliyorsa, bu durum 1999’dan bu yana deprem riskini azaltma yönünde yapılan çalışmaların yetersiz olduğunu gösterir.

Fayların, fiziksel gelişmesinin izlenmesi veya kırılmalarının gözlemlenmesi gibi verilerin büyük bilimsel değerleri olduğu yadsınamaz, ancak deprem gerçeği karşısında yine depreme dayanıksız yapılar içinde oturmaya zorlanan toplumun bir bireyine bu bilimsel çalışmaların katkısı veya yararı nedir sorusuna politikacılarımız nasıl cevap verebileceklerdir?

Orta büyüklükte bir depremde bireyin kafasına yapının döşemesi, duvarı iniyorsa veya yüzlerce konut kullanılamaz hale geliyorsa, herhalde devletin yöneticileri rahat uyuyamazlar… Sayın devletimizin yöneticileri, önceliklerinizin içinde kuşkusuz “deprem olgusu” da vardır. Bunun böyle olduğuna, yürekten inanıyorum. Gördüğünüz gibi, ülkemizin bu konudaki durumu da son Simav depreminden sonra ortada…

Lütfen bu konuda devletin çaresizlik içinde olmadığını Türkiye halkına gösterin…

İnsanımızı deprem değil, yapılar öldürüyor. Ne pahasına olursa olsun, bu ölümlere, deprem sonrası insanlarımızın çektiği sıkıntılara son verelim…