'Silivri'de ölümler başlayacak'

CHP heyeti, 'mütalaa' sonrası Balbay, Başbuğ, Haberal, Perinçek ve Hilmioğlu'yla görüştü.

cumhuriyet.com.tr

Ergenekon davasında savcının esas hakkındaki mütalasında haklarında “ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezası istediği sanıklardan eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Cumhuriyet yazarı ve CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, önceki gün kendilerini ziyaret eden CHP Cezaevi Komisyonu üyelerine önemli açıklamalarda bulundu. Başbuğ, bundan sonra savunmayı “mahkemeye değil millete” vereceklerini belirtirken Balbay, “Esas hakkındaki mütalaa bir kâğıt yığını. Mahkeme boşu boşuna yapılmış, 5.5 yıl önce hüküm verilmiş” sözleriyle isyanını dile getirdi.

Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Manisa Milletvekili Özgür Özel, Muğla Milletvekili Nurettin Demir, Ordu Milletvekili İdris Yıldız ve Bursa Milletvekili Kemal Ekinci ve Sinop Milletvekili Engin Altay’dan oluşan CHP Cezaevleri İnceleme ve İzleme Komisyonu üyelerinin görüştüğü tutuklu sanıklar şu değerlendirmelerde bulundu:

Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu: Sağlık durumumdan dolayı tek başıma gündeme gelmekten üzülüyorum, vicdan azabı çekiyorum. Benden daha ağır olanlar var. Rıfkı Ulusoy böbrek kanseri. Beyninde tümör olan var. Benim burada tutulmam cinayetse onlarınki 5 kez cinayettir. Hekim olarak söylüyorum, bu süreç devam ettikçe bir yıl içinde insanlar ölmeye başlayacak. Haberal’ı revire yetiştiremezler.

Tuncay Özkan: Kurt kuzuyu yemeye karar vermiş, bahane arıyorlar. Bizim hükmümüz baştan verilmiş. El bombası var dediler. El bombası adliye muhabirine ait ve içi boş. Muhabirimiz tanıklık yapmak istedi dinlemediler. Bana ait olmayan boş el bombalarını cephanelik olarak gösterdiler.

Hasan Iğsız
(Emekli Orgeneral): Benim Genelkurmay 2. Başkanı iken İlker Başbuğ’la görüşmem örgüt üyeliği kanıtı. İddianame aynen mütalaaya geçirilmiş. Bizim lehimizde olan hiçbir şey mütalaaya geçmemiş.

Ben Kara Kuvvetleri Komutanı olacaktım ve hükümet beni istemedi. Bu karardan dolayı kendimle gurur duyuyorum. En büyük endişem halkın gönlünde kirlenmek.

Mehmet Bora Perinçek (Sosyolog): Rus devlet arşivlerinde Türk Tarih Kurumu adına çalıştım. Dışişleri Bakanlığı (Abdullah Gül döneminde) burs verdi. Yaptığım bilimsel çalışmalar, terör örgütüne üyelik kanıtı olarak gösterildi. Mahkemeye 5 diplomatı çağırın dedim. Çağırmadılar.

Atilla Uğur (Emekli Albay): Urallar’a düşen meteoru Balbay’la planladım(!). Bu mütalaadan dolayı kafamızı eğmedik, eğmeyeceğiz. Bu hareket Atatürk Cumhuriyeti’ne karşı. Burada olmasaydım üzülürdüm. Benim hakkımda ağırlaştırılmış müebbet isteniyor. Az isteselerdi üzülürdüm.

Hurşit Tolon
(Emekli Orgeneral): Burada Türk milleti adına değil bir zümre adına yargılama yapılıyor. İddianame ile mütalaa aynı, sanki kes kopyala yapılmış. Örgütün varlığı ortaya konulamamıştır. Zirve Yayınevi ile beni bağdaştırmaya çalışmalarının sebebi Ergenekon’la birleştirmek.

Mustafa Balbay: Mahkeme boşu boşuna yapılmış, 5.5 yıl önce hüküm verilmiş. Bize en büyük cezayı aradılar, idamdan daha ağır bir ceza bulalım dediler. Beni Uğur Mumcu’yu öldüren örgütün ve Cumhuriyet gazetesine saldıran örgütün üyesi ile birlikte yargılıyorlar. Bundan daha büyük bir ceza var mı?

AKP ve Adalet Bakanlığı saldırısını DHKP-C üstlendi. Başbakan hâlâ Ergenekon’a bağlamaya çalışıyor. Bu bile Ergenekon davasının siyasi yönlendirmeyle sürdüğünü kanıtlar. Bu mantıkla İmralı görüşmelerini yazan Namık Durukan, yarın Türkiye’yi kaosa sürüklemekten mahkûm edilebilir.

İlker Başbuğ: Ben içeriye girmeden önce 14 arkadaşımı içeri aldılar, daha sonra da beni aldılar. İçeri alındığım için arkadaşlarıma karşı huzurluyum. Mütalaada benim için “Ergenekon terör örgütü yöneticisi olan, TSK’ye sızan ve hem örgütte hem de TSK’de yükselen” deniliyor. Mustafa Balbay’la görüşmemi örgüt üyeliğine kanıt sayıyorlar. Balbay’a haberin kaynağını sordum, “Söyleyemem” dedi. Savcılar bunu örgütsel ilişki olarak göstererek ikimizi de suçluyor.

İki kişi arasında bir telefon görüşmesi var. Görüşmelerde, Fatma Cengiz, İbrahim Şahin için “Seni Genelkurmay Başkanı, Kamu Güvenliği Müsteşarlığı’na düşünüyor” diyor. Matrak bir konuşma anlayacağınız. Susurluk’tan hüküm giymiş birini ben Kamu Güvenliği Müsteşarlığı’na nasıl atarım? Ben diyorum ki, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Mili Savunma Bakanı tanık olarak dinlensin. Baskı yapıp yapmadığımız ortaya çıksın. Ben bu mütalaayı ciddiye almam. Ben savunmamı millete vereceğim.

Mehmet Haberal: Ülkeme hizmet etmekten başka hiçbir şey yapmadım. Bunun bedeli ağırlaştırılmış müebbetmiş. Bu davada adil yargılama yok. Mütalaada, 10 sayfalık benimle ilgili bölümde lehimde olan tanık ifadelerinin hiçbiri yer almamaktadır. Can Dündar ve hastane başhekimi gibi diğer tanıkların lehimdeki beyanatlarının hiçbiri yer almamıştır. Lehimde tanıklık edecek birçok kişinin ifadesine başvurulmamıştır. Bülent Arınç, Hürriyet’e verdiği demeçte, haklarında müebbet istenen sanıkların tahliye istemlerini gülünç bulduğunu söylemiş. Bir Başbakan Yardımcısı’nın ve hukukçu kimliği olan birinin, mahkemeyi böyle yönlendirici bir beyanda bulunmasını hem yadırgadım hem de kınıyorum.