'Silivri insanı hiçleştiriyor'

Bir yıl sonra tahliye edilen Yurdakul, 'Silivri Cezaevi vahşi bir yer, insan psikolojisi zor dayanır' diyor.

cumhuriyet.com.tr

Kanser hastası eşini ölümünden önce “Son bir kez görmesi için merhamet edin” diyenlere karşı “Bunca yıllık mücadele hayatım boyunca zalimlerden hiç aman dilemedim. Merhamete de ihtiyacım yok” diyerek savaşımcı yanıyla yanıt vermesiyle tanıdı kimileri Doğan Yurdakul’u. Oysa o 12 Mart’ların, 12 Eylül’lerin cezaevlerinin hep zorunlu “konuğuydu”. Aynı bu dönemde de olduğu gibi.

Geçmiş olsun ziyareti için gittiğimizde her zamanki inceliğiyle kapıda karşılayamamasının üzüntüsünü yaşarken, biz onun sağlığını merak ediyorduk. O ise Odatv’ye geçtiği haberleri, üzerinde çalıştığı romanı, cezaevindeyken yazdığı Türkçe-Fransızca sözlüğün Fransızca-Türkçesini hazırlama projelerini heyecanla anlatıyordu.
 

‘İnsanın haysiyetiyle oynuyorlar’

Meslek heyecanımıza yenik düşüp yönelttiğimiz soruları kırmayarak yanıtladı. 12 Mart’tan 12 Eylül’e kadar kendisinin ve Türkiye’nin atlattığı badireleri anılar eşliğinde konuşurken, “O günlerde büyük zulümler görüldü. Hepsini gördüm. İşkenceler yapıldı, insanlar öldürüldü, asıldılar. Bugünler de onlar kadar ağır bir zulüm. İnsan haysiyetiyle oynanıyor. İnsanı hiçleştirmeye çalışıyorlar” sözleriyle geçen zamanın da zulmü değiştirmediğini ortaya koyuyor.

‘Esirliğin bile bir kuralı var’

Silivri Cezaevi’ndeki tecrit politikasının tutuklunun psikolojisini bozmaya odaklı olduğuna işaret eden Doğan Yurdakul, cezaevleri deneyimi nedeniyle karşılaştırma yaparken, “Eski cezaevlerinde bir saldırıya uğrasan 20-30 kişi ile saldırıyı bertaraf edebilirdik. Birlikte saz çalıp, türküler söylerdik. Ama burada öyle bir durum yok. Kimileri ‘Esir kampı, esir tutuluyoruz’ diyor. Esirliğin bile kuralları vardır. Burada o bile yok. En ağırı insanların insanlarla görüştürülmemesi” diyor.