Silayciç: Türkiye'nin Balkanlar politikasını beğeniyorum

Bosna-Hersek Üçlü Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı Haris Silayciç, Türkiye'nin Balkanlar'da yürüttüğü politikayı ''çok olumlu'' bulduğunu belirterek, ''Avrupa'da birçok kişinin de Türkiye'nin Balkanlar'da, Güneydoğu Avrupa'daki yeni rolü hakkında çok pozitif düşüncelere sahip olduğunu biliyorum'' dedi.

cumhuriyet.com.tr

Silayciç, ülkesinin içinde bulunduğu duruma, Türkiye'nin Balkanlar ve Bosna-Hersek'te barış adına yürüttüğü politika ve Bosna Sırp Cumhuriyeti ile yaşadıkları sorunlara ilişkin soruları yanıtladı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün 2-3 Eylül tarihlerinde Bosna-Hersek'e yapacağı resmi ziyaretin ''çok büyür önem'' taşıdığını belirten Slayciç, Bosna-Hersek'teki sorunlara zamanın el verdiği süre içerisinde değineceklerini, iki ülkenin ilişkileri yararına olacak her konuyu görüşeceklerini ifade etti. Silayciç, ''Türkiye'nin Balkanlar'da barış için gösterdiği çabaya'' ve ''Türkiye-Bosna-Hersek-Sırbistan'', ''Türkiye-Bosna-Hersek-Hırvatistan'' arasında yürütülen üçlü görüşmelere ilişkin bir soru üzerine, Türkiye'nin bölgede barış adına sürdürdüğü politikayı ''çok olumlu'' bulduğunu kaydetti. Türkiye'nin Balkanlar'da ve Güneydoğu Avrupa'daki yeni rolü hakkında Avrupa'daki birçok kişinin düşüncelerinin olumlu olduğunu belirten Silayciç, şöyle konuştu: ''Yapılan üçlü görüşmeler mükemmel ve çok başarılı. Böyle bir inisiyatif bugüne kadar yapılmamıştı. Tabii ki bu üçlü görüşmelerde tüm sorunlar hemen çözülmeyecektir, ama her anlamda aramızda yeni bir iklim oluştu. Özellikle Bosna-Hersek ve Sırbistan ilişkilerinde böyle bir rolün önemi büyüktür. Sırbistan, Bosna-Hersek'e 1992-1995 yılları arasında büyük bir savaş açmıştır. Bu savaş sonucunda birçok insanımız hayatını kaybetmiş, birçoğu da ülkesini terk etmek zorunda kalmıştır. Hala Bosna-Hersek dışında yaşayan bir milyondan fazla insanımız var, büyük can kayıplarımız var. Uluslararası mahkemenin Srebrenitsa'da yaşananları açıkça 'soykırım' olarak adlandırması gerçeğimiz var.
(Eski Yugoslavya ve Sırbistan Devlet Başkanı Slobodan) Miloşeviç'in rejiminin Bosna-Hersek'e yaptıkları yüzünden verdiğimiz kayıpların büyük resmi ortada. Ama aramızdaki ilişkileri düzeltme yolunda olmalıyız, beraber çalışmalıyız, biz komşuyuz ve beraber yaşamalıyız. Bunu her iki ülke halkı yararına yapmalıyız. Tabii ki adalet yerini bulmalı ve suç işleyenler yargılanmalı.''



"Türkiye'nin insiyatifiyle yeni bir tarih oluşturuyoruz"

Türkiye'nin bölgedeki ilişkilerin düzelmesi konusunda aldığı inisiyatifin olumlu birçok şeyi beraberinde getireceğini vurgulayan Silayciç, ''Nitekim getirmiştir de. Bunun herkesin yararına olacağını düşünüyorum. Yeni bir dünyada yaşıyoruz. Tabii ki geçmişi silemeyiz, ama burada yeni bir tarih oluşturuyoruz, bu yeni tarih eski modellerin ve klişelerin etkisi altında olmamalı. Bu anlamda Türkiye hükümetinin rolü büyüktür. Bu rol, hepimizin komşu olduğu bölgede yeni bir iklim, yeni ilişkiler oluşturmaktadır. Halkımızın iyiliğini düşünüyorsak, daha iyi bir işbirliği içerisinde olmalıyız. Türkiye'nin çalışması bu yöndedir'' diye konuştu.


''Ben Sayın (Dışişleri Bakanı Ahmet) Davutoğlu'nun sadece Bosna-Hersek'te değil, dünya çapındaki rolünden çok memnunum'' diyen Silayciç, dış politikasından övgüyle söz ettiği Türkiye'nin her kesime yönelik açık bir politika sürdürdüğünü belirterek, şunları kaydetti:
 

''Benim düşünceme göre Sayın Başbakan (Recep Tayyip) Erdoğan'ın bu çağdaş politikası çok başarılıdır. Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül'ü de ülkemizde misafir edeceğiz. Bosna-Hersek'e yönelik Türkiye tarafından yürütülen politika çok olumlu bir şekilde algılanmakta ve karşılanmaktadır. Maalesef Bosna-Hersek'te Türkiye'nin politikasına aynı gözle bakmayanlar da bulunmaktadır, fakat bu insanlar hala geçmişte yaşamaktadır. Bence, Türkiye'nin ve Bosna-Hersek'in politikası geleceğe dönüktür ve gelecekte iki ülke arasındaki ilişkilerin daha da gelişeceğine inanıyorum. Benim gördüğüm kadarıyla Bosna'ya yönelik Türkiye'nin politikası istikrarı ve barışı, ekonomiyi ve siyaseti güçlendirmeye yöneliktir, insanları ve milletleri ayırmayan, tam tersine birleştiren noktaların arayışına yöneliktir. İnsanları ayıran noktalara ulaşmak kolaydır, fakat insanları birleştiren noktaları bulmak zordur. Ben bu politikada hem Bosna-Hersek'in, hem bölgenin, hem de daha geniş bir coğrafyanın geleceğini görüyorum, çünkü bu tür politikalar uluslararası arenada günden güne daha popüler oluyor.''

Bosnalı Sırpların ayrılma talebi

Silayciç, Bosna Sırp Cumhuriyet Başbakanı Milorad Dodik'in ''Barışçıl yollarla Bosna-Hersek'ten ayrılmak istiyoruz'' şeklindeki açıklamalarına ilişkin görüşünün sorulması üzerine, ''Gerçekler onun istediklerinden çok farklı'' dedi. ''Bosna-Hersek bütün kalacaktır. Bosna-Hersek'ten ayrılmak için ne barışçıl, ne de savaştan yana bir yol vardır'' diyen Silayciç, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bunu büyük bir orduyla Slobodan Miloşeviç bile başaramamıştır, Dodik Bey de başaramaz. Şu anda bunun üzerine sadece konuşabilir, daha fazla bir şey yapamaz ve o isteği gerçekleşmeyecek. Bosna-Hersek'teki Yüksek Temsilci Valentin Inzko'nun da dediği gibi 'Bir bölgede önce soykırım yapıp, sonra da o bölgenin ülkeden ayrılması için referandum yapamazsınız'. Biliyoruz ki soykırım, etnik temizlik gerçekleşti ve şu anda o etnik açıdan temizlenen bölgeyi Bosna-Hersek'ten ayırmak istiyorlar. Tabii ki bizler de Bosna-Hersek'te buna asla izin vermeyiz. Hiçbir sorun istemiyoruz, ülkemizde yeterince sorun var, ama öyle bir girişim kesinlikle ne Bosna-Hersek'te, ne de dünyanın bu bölgesinde 'barışçıl' bir şekilde gerçekleşmez. Bunlar sadece bir kişinin hayali olarak kalacaktır.''

Dodik'in bu açıklamalarının ekim ayında yapılacak seçimlerle ilgisi olup olmadığı'' yönündeki soruyu ise Silayciç şöyle yanıtladı: ''Bunun seçimlerle ilgisi olduğuna katılmıyorum. Bu, uzun vadeli bir proje. Bosna-Hersek'i yok etme ve böylece 'Büyük Sırbistan' kurma projesi. Hırvatistan'da da o zamanki Hırvatistan Devlet Başkanı Franyo Tucman gibi buna benzer şeyi isteyenler oldu. Bosna-Hersek üzerinden daha büyük bir Hırvatistan kurmak. Bunun seçim demagojisi olduğunu sanmıyorum. Miloşeviç'in büyük bir orduyla, büyük imkanlarla gerçekleştirmek istediği uzun vadeli bir projeydi. Bunu başaramadı, biz Bosna-Hersek'i savunduk ve askeri uçaklarla, tanklarla, toplarla, toplama kamplarıyla bunu gerçekleştiremedilerse, ki biliyorsunuz uluslararası toplum kendimizi savunmamıza da izin vermedi, ambargo vardı ve tüm bunlarla Miloşeviç Bosna-Hersek'i yok edemediyse, onlar mikrofonlarla, açıklamalarla da bunu yapamazlar, bu kesindir.''

Silayciç, Dodik'in bir süre önce İsrail'e yaptığı ziyaret sırasında yaptığı, ''Türkiye'nin Bosna-Hersek'te üniter bir devlet kurmak istediği'' yönündeki açıklamasının hatırlatılması üzerine de, ''Dodik'in Batı ile olan ilişkilerini düzeltmek için (İsrail'e) gittiğini ve bazı lobileri kullanmak istediğini düşünüyorum. İsrail'de onu çok fark ettiklerini görmedim. Onun da Türkiye siyasetine yönelik yaptığı açıklamaları, üzülerek söylemek zorundayım, gülünç ve komik buluyorum'' dedi.

"Dayton Anlaşması'nı tam anlamıyla yapamadık"

Bosna-Hersek Üçlü Devlet Konseyi Başkanı Haris Silayciç, 1992-1995 yıllarında yaşanan savaşın ardından bir milyon insanın yurt dışına gitmek zorunda kaldığını belirterek, ''Dayton Anlaşması'nda mültecilerin dönüşünün yer almasına rağmen bu insanlardan çok azı ülkelerine döndü. Dayton Anlaşması'nı tam manasıyla uygulasaydık, Bosna Sırp Cumhuriyeti'ne halkımızın dörtte biri bile dönmüş olsaydı, bugün bu engellerle sorunlarımız olmazdı'' dedi. Silayciç, ''Barışı sağlayan Dayton Anlaşması ile ortaya çıkan karışık siyasi yapının ve karar alma mekanizmasındaki zorlukların aşılması için yeni bir anayasa çalışması olup olmadığı'' sorusu üzerine, Ekim ayında seçimlerin olacağını ve anayasa çalışmalarının seçim sonrasına ertelendiğini bildirdi. Dayton Anlaşması'nda mültecilerin dönüşünün yer almasına rağmen, bu insanlardan çok azının döndüğünü belirten Silayciç, yurt dışında yaşamak zorunda kalan mültecilerin oy kullanamadıklarına işaret ederek şunları söyledi: ''Boşnaklar ve Hırvatlar Bosna-Hersek'in bir bölgesinde temsil edilemiyor. Neden? Çünkü o bölgeye geri dönemediler. Bu nedenle de sistemimizde engel var, her şey Dayton Anlaşması'nın uygulanmamasıyla alakalıdır. Dayton Anlaşması'nı tam manasıyla uygulasaydık, Bosna Sırp Cumhuriyeti'ne halkımızın dörtte biri bile dönmüş olsaydı, bugün bu engellerle sorunlarımız olmazdı. İnsanlar ülkeye dönemedi, anayasamızı da bu gerçeğe uyarlamalıyız. Bosna-Hersek dışında hala bir milyon insanımız yaşıyor, ama bu insanlar oy kullanamıyor. Saldırılar, katliamlar ve soykırım sonucu halkımızın yarısı kendi evlerinden çıkarıldı. Bosna-Hersek halkının yarısı evlerini terk etmek zorunda bırakıldı. Bugün burada olanlar da o durumun sonuçlarıdır. Bu alanda uluslararası toplumun ciddi çalışmalarını bekliyoruz ve umuyoruz ki Türkiye ana rolü oynayacaktır. Bosna-Hersek Anayasası değişikliği veya yeni anayasa sürecinde de uluslararası toplumla birlikte Türkiye'nin bir rolü olacağını umuyoruz.''


"Yeni bir Daytona ihtiyaç var mı?"


Silayciç, ''Bosna-Hersek'te 'yeni bir Dayton anlaşmasına' ihtiyaç olup olmadığı'' yönünde görüşünün sorulması üzerine, seçimlerden sonra anayasa değişikliği çalışmalarına başlanacağını, ancak bu yeni ''anlaşmanın'' isminin ne olacağını bilmediğini söyledi.
Uluslararası toplumun bu yönde aktif rol alması gerektiğinin altını çizen Silayciç, şöyle devam etti:
''Bosna-Hersek'te yeni bir iklimi, yeni bir ortamı oluşturma çalışmalarını başlatmamız önemli, bunun da yakın zamanda gerçekleşeceğini düşünüyorum. Burada istikrarlı bir Bosna-Hersek'in olması Avrupa Birliği'nin de çıkarına olmalıdır, çünkü Bosna-Hersek Güneydoğu Avrupa'nın merkez sorunudur ve bu sorunu çözmek gerekir. O sorun üzerinde tüm Güneydoğu Avrupa'nın karışık durumu yansımaktadır. NATO'ya üyeliğimizin sadece Bosna-Hersek için değil, tüm bölge için çok önemli olduğunu belirtmek istiyorum. Bu anlamda çok çalışıyoruz ve bize bu konuda çok destek olan Türk dostlarımıza teşekkür ediyoruz.'' Silayciç, ''Bosna-Hersek'in geleceğini nasıl ve nerede görüyorsunuz?'' sorusu yanıtlarken, ülkesinin geleceğini Avrupa Birliği'nde ve NATO'da gördüğünü söyledi. Türkiye'nin yoğun çaba ve girişimleri sonucu Bosna-Hersek'in NATO Üyelik Eylem Planı'na (MAP) dahil edildiğini belirten Silayciç, NATO'ya bir an önce üye olmanın tek hedefleri olduğunu bildirdi. Silayciç, NATO üyeliğinin Bosna-Hersek'in güvenliği için önemli olduğunu belirterek, ''NATO Üyelik Eylem Planı'na dahil edilmemizde Türkiye anahtar rolü oynamıştır. Türk temsilciler, Bosna-Hersek'in MAP'a dahil edilmesini sadece burası için değil, tüm bölge için önemli olduğunu çok iyi bir şekilde herkese anlattı'' dedi.


Sırp Cumhuriyeti ile taşınmaz mallar sorunu

NATO/MAP üyeliğinin şartları arasında bulunan Bosna-Hersek'teki 69 askeri taşınmaz tesisin devlete, kullanım hakkının Savunma Bakanlığına ait olmasıyla ilgili olarak Sırp Cumhuriyeti'nin bazı çekinceleri olduğunun'' hatırlatılması üzerine Silayciç, şunları söyledi: ''Bosna Sırp Cumhuriyeti'nin yerel idaresi, devlet mülkünün, askeri taşınmazların bölüşümünü istiyor. Biz buna izin vermiyoruz, çünkü biliyoruz ki onlar Bosna-Hersek'in bölünmesini istiyorlar, bunu da çok açıkça söylüyorlar. Biz Bosna-Hersek'in bütünlüğünü koruyoruz, mülkünün bütünlüğünü koruyoruz. Ve bunun Bosna-Hersek'e, Bosna-Hersek Sosyal Cumhuriyeti'nden ve öncelerinden miras kalan mülk olduğu konusunda hiçbir ikilem yoktur. Yugoslavya'nın eski devletleri arasında malların bölüşümü konusunda anlaşmamız olduğu anayasamızda belirtiliyor. Anlaşma tüm devletler için aynıdır. Şimdi yapmamız gereken o mülkü Bosna-Hersek mülkü olarak kayıtlara geçirmek. Bosna-Hersek'in bölünmesini ve Bosna-Hersek devlet mülkü üzerinden ülkeyi bölmek ve ülkeden çıkmak isteyenler bu süreci yavaşlatıyor.''


Türk iş adamlarına ve yatırımcılara çağrı

''Ekonomik olarak zor bir dönemden geçen Bosna-Hersek'e yatırım yapmak isteyen Türk iş adamlarına ne tür bir çağrısının olduğuna'' ilişkin bir soruya Silayciç, ''Allah bize her şeyi verdi, ama biz yeterli çalışmıyoruz'' şeklinde yanıt verdi.
Silayciç, ülkesinin kötü bir sisteminin bulunduğunu ve bunun mutlaka düzeltilmesi gerektiğinin altını çizdi. Bosna-Hersek'in 10-15 milyon insanın geçimini sağlayabileceği doğal kaynakları bulunduğunu vurgulayan Silayciç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Suyumuz, ormanlarımız, maden kaynaklarımız, eğitimli insanlarımız var. En büyük engel karar almayı zorlaştıran sistemimiz. Ama başka bir gerçek de, burada birçok firma çalışıyor. Başarılı çalışıyorlar, Bosna-Hersek'te kazanç sağlıyorlar. Türk yatırımcılarına şunu söyleyebilirim: Burada iyi çalışan firmalar var, Türkiye'den daha fazla firma olmasını isteriz, eminiz ki onlar da iyi işler yapacaklardır. Bosna-Hersek'te şu anda ticaret için olanaklar büyüktür, buna göre buraya şimdi gelmek gerekiyor. Önümüzdeki 2-3 yıl içerisinde aynı durumun olup olmayacağından emin değilim. Tabii ki hiçbir yerde her şey mükemmel değildir. Bizim bürokrasiyle sorunlarımız var, biraz karmaşık bir sistemimiz var, ama Bosna-Hersek'te iyi bir ticaret yapmamak için bunlar neden değildir. Ülkemde başka firmalar, bankalar iş yapabiliyorsa, Türkiye'den dostlarımız da yapabilir.''


''Bosna-Hersek'te sistemi kötü hale getiren nedir?'' sorusu üzerine Silayciç, ülkesinde 1992-1995 yılları arasında yaşanan savaşı anımsattı. Ülkesinin o yıllarda büyük bir felaket yaşadığını, ''Büyük Sırbistan'' politikasının Bosna-Hersek'i yok etmek istemesine izin vermediklerini belirten Silayciç, şu görüşleri dile getirdi:
''Her zaman multietnik bir devlettik, yüzyıllar boyu farklı dinlerin bir arada yaşadığı bir devletiz. Ama burada yaşanan savaştan sonra durum kötüleşti, bu nedenle karmaşık bir sistemimiz var, bir ülkede iki antite sistemi gibi. Bu sistem savaşı durdurmak için oluşturulmuştu, bu sistemi şimdi düzeltmek gerekiyor. Amaç savaşı durdurmak, barışı sağlamaktı. Bu anlaşma (Dayton), sistemin daha fonksiyonel olması, bu kadar hükümet katmanının ve onların yüksek giderlerinin olmaması için anayasamız şimdi değiştirilmeli.''


Bosna-Hersek'te ''herkesin katıldığı, tüm oyuncuların rol aldığı uluslararası bir sahnenin olduğunu'' kaydeden Silayciç, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bosna Sırp Cumhuriyeti'ni, Sırp politikasını açıkça destekleyen bir Rusya var. Ve burada bir şeyler yapmak isteyenler bunu göz önünde bulundurmalılar, gerçektir ki Rusya büyük bir güç. Başka taraftan da bazı insanların Müslümanlarla, özellikle Bosna-Hersek'teki Müslümanlarla alakalı hissettikleri kompleksleri var. 1992-1995 yıllarında Bosna-Hersek'e karşı gerçekleştirilen savaşta, eski ABD Başkanı Bill Clinton'un sözlerine göre, 'Avrupa'nın o günlerdeki baş devlet yetkililerinin Bosna-Hersek'teki Müslümanlarla sorunları olduğunu ve bunun halledilmesi, yani mümkün olduğunca az sayıda olmamız gerektiğini' söyledikleri biliniyor. Bu, bir gerçek. Özellikle o dönemin Fransa ve Britanya hükümetleri söz konusuydu. Bunu da ele almak gerekir. Ama bizimle de çok alakalı. Bosna-Hersek'i ekonomik olarak güçlendirmek için çok daha fazla ve daha iyi çalışmalıyız. Önemli olan bu. Burada çok doğal kaynağımız var, özellikle enerji kaynaklarımız var. O kaynaklarımızı geliştirdiğimizde Avrupa'nın kendisi bizim Avrupa Birliği'ne girmemizi isteyecek.''