Şiirsel ve isyankâr
Dünyaca ünlü piyano virtüözümüz İdil Biret'in yorumuyla, doğumunun 200. yıldönümünde Chopin...
cumhuriyet.com.trCan Yücel, “Her Boydan” kitabının sonunda Shakespeare için, “Şekspir’i târife ne hacet / Ofelya ile Hamlet’e bereket” der. İdil Biret’i tarife de ne hacet, bugüne dek dünyanın en önemli konser salonlarında, en saygın şefleri ve en seçkin orkestralarıyla verdiği konserlere, klasik müzik piyasasının önde gelen şirketleri için doldurduğu albümlere bereket…
Bu yıl bütün dünya, Romantik çağın unutulmaz bestecisi ve piyanisti Chopin’in 200. doğum yıldönümünü kutluyor. Biret’in, ünlü Naxos firması için doldurduğu ve Chopin’in tüm piyano yapıtlarını içeren 15 CD’nin 1995’te Varşova’da Chopin Büyük Ödülü’ne değer görüldüğünü bilmeyen yok. Bir süredir IMC firması, Chopin’in bütün notalarının yeni edisyonunu Biret’in CD kayıtları eşliğinde yayımlıyor.
Dünya, İdil Biret’le de anıyor, anımsıyor Chopin’i 2010’da. Ocak ayından bu yana Biret’in New Haven’da, Yale Üniversitesi’nde, Polonya’nın çeşitli kentlerinde, Londra ve Potsdam’da verdiği Chopin konser ve resitalleri birbirini izledi. Eylül ve ekim aylarında da Glasgow, Stuttgart, Bordeaux, Berlin, Londra’da, Canterbury Festivali’nde Chopin çalacak ünlü virtüöz.
2010’daki eksiklik
Ne ki, Biret, İstanbul’dan Adana’ya, İzmir’den Ankara’ya, Ereğli’den Edirne’ye, gerçekleştirdiği konser ve resitallerle Chopin yorumlarından ülkesini de yoksun bırakmadı. Yine geçen ocakta Türkiye’de ilk kez yayımlanan André Gide’in “Chopin Üzerine Notlar” kitabı, Biret’in önsözü ve bir Chopin CD’si eşliğinde sunuldu okurlara.
Gel gör ki, Chopin’in dünyada ve Türkiye’de Biret’le handiyse bütünleştiği şu 2010 yılında, Uluslararası İstanbul Müzik Festivali’nde ya da İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında ondan Chopin dinlemek, kuşkusuz, müzikseverleri daha da mutlu edecekti.
Biz, böylesi bir eksikliğin nedenlerini bir yana bırakarak Biret’le salt Chopin konuşmayı yeğledik.
- Dünyanın önde gelen Chopin yorumcularından birisiniz. Chopin çalmanın, yorumlamanın “sır”ı nedir sizce?
- İltifatınıza teşekkür ederim. Bunu tarif etmek kolay değil. İlk önce çalınacak esere tamamen nüfuz etmek gerek: Form, gerilim noktaları, önem taşıyan yerlerle köprü vazifesi gören geçişleri dikkatle ayırmak şart. Sonra stil anlayışı gelir. Romantik dönem olarak bilinen 19. yüzyılda yazılmış diye her romantik bestecinin eseri aynı şekilde çalınmamalı. Örneğin Chopin ve Liszt, birbirinden çok farklı iki ses dünyasına ait olmalarına karşın sıklıkla benzer stile sahip besteciler olarak beraber anılırlar. Liszt, uzun yaşamı boyunca modern piyanonun gelişiminden büyülenmiş,orkestra renklerinin zenginliğini piyanoda taklit etmeye kalkışarak orkestraya meydan okumuştur. Diğer taraftan Chopin’in yaratmış olduğu piyano tını anlayışı, insan sesi modeline dayanır. Ayrıca, bestecinin hayatını, yaşadığı devri etraflıca bilmek çok önemlidir. Notaları pedal yardımı olmadan birbirine bağlı (legato) çalmak ve icraya güzel şarkı söyleme sanatını (bel canto) hâkim kılmak da önemli.
- Dünyada en beğendiğiniz Chopin yorumcusu kim? Neden?
- Ben süperlatiflerden çok çekinirim. Aklıma ilk anda gelen isimler şunlar: Raoul von Koczalsky, özellikle Celibidache idaresinde 1948’de Berlin Radyo Orkestrası ile yaptığı Chopin 1. ve 2. piyano konçertoları kayıtları için; Ignaz Friedman, akıl durdurucu güzellikte mazurka kayıtlarından dolayı; hocam Alfred Cortot bütün Chopin kayıtları ve yayımlanmadığı için bilinmeyen mazurka kayıtları nedeniyle; Arthur Rubinstein, 1936 yılında yaptığı noktürn kayıtları için; Paderewski, olağanüstü polonez op. 53 icrası (başrolde oynadığı bir filmde), mazurkalar ve 3. scherzo icralarından dolayı; Sergei Rachmaninof, la bemol majör vals ve 2. piyano sonatını kendi renkleriyle yeniden yarattığı için (bunu ancak Rachmaninof büyüklüğünde bir piyanist yapabilir); Leopold Godowsky, noktürn icraları nedeniyle; ayrıca, hocam Wilhelm Kempff, Dinu Lipatti, Samson François, Lew Pouchinov, Julian von Karoly, Livia Rev çeşitli güzel icralarından dolayı.
- Chopin’in tüm yapıtlarını piyanoda yorumladınız. Ama Chopin’i bir de sözlerinizle yorumlar mısınız?
- Şiirin mutlaklığına en yakın olan bestecidir Chopin.
- Dominique Xardel’in hazırladığı “Dünya Sahnelerinde Bir Türk Piyanisti: İdil Biret” adlı kitapta, Naxos için Chopin’in tüm yapıtlarını kaydederken, Chopin ve öğrencileriyle ilgili pek çok kitap okuduğunuzu, Chopin yapıtlarının eski ustalarca gerçekleştirilmiş kayıtlarını dinlediğinizi söylüyorsunuz. Bütün bunlar sizin yorumlarınıza nasıl esin kaynağı oldu? Bütün bunları özümleyip kendi özgün yorumunuzu nasıl oluşturdunuz?
- Çocukluğumda Chopin’in eserlerini sık sık duyar, fakat, genelde iç bayıltıcı bulduğum icralar nedeniyle hiç hoşlanmazdım. Bu yanlış yorumların yaptığı etki nedeniyle uzun yıllar Chopin’in müziği bana yabancı gelmişti. Paris Konservatuvarı’na girince başka bir ifade tarzı ile karşılaştım; zarif, hiçbir duygusal yanı olmayan, biraz havai bir yaklaşımdı bu. Chopin marazi bir besteci olmaktan çıkmış ama bu defa da bir salon züppesi müzisyen olmuştu. Her ne kadar bu yeni şahsiyet bana daha oyalayıcı görünse de, bu anlayışı da benimseyememiştim. Fakat, Paris Konservatuvarı bitirme imtihanında Chopin’in 2. balad’ını mecburen bu anlayışa uygun şekilde çalarak mezun oldum. Tam o günlerde Skryabin’in eserlerini keşfettim, hayran kaldım ve bu eşsiz ses dünyasını yaratan bestecinin esin kaynağının hangi besteciler olduğunu merak ettim. İşte bunu araştırırken özellikle Skryabin’in ilk eserlerinde Chopin’in etkisinin ne kadar önemli olduğunu anladım ve Chopin’i bu ışık altında tanımaya karar verdim, bestecinin henüz çalışmadığım, fazla bilmediğim yapıtlarıyla ilgilendim. Chopin’in dehasını da o zaman mazurkalarını çalışırken anlayabildim.
- Sanırım, Wilhelm Kempff ve Alfred Cortot’yla da Chopin çalıştınız…
- Evet, aynı yıllarda hocam Wilhelm Kempff ısrarla Chopin’in eserlerini çalmamı istiyordu. Kendisiyle bütün bir gün 3. sonatı çalıştığımızı hatırlıyorum. Bu çalışma sonrası sonatın yapısı, ifade tarzı yepyeni şekilde aydınlandı. Alfred Cortot ile yaptığım iki yıl süren çalışma sırasında da Chopin’in birçok eseri üzerinde durduk. En ufak bir hata yapmama tahammülü yoktu. Eserlerin en ufak ayrıntısına kadar iniyor, mükemmeli aramayı öğretiyordu. Cortot’nun piyanodan elde ettiği kadife güzelliğindeki ses kalitesi çok çarpıcı idi. Yalnız parmak tekniğini ön planda tutan Paris’teki konservatuvar çalışmasından sonra bütün kol, omuz, hatta vücut ağırlığını kullandıran Cortot dünyamı değiştirdi.
Kayıt öncesi çalışmalar
- Siz, araştırmacı bir müzisyensiniz. Bildiğim kadarıyla, Chopin’in tüm yapıtlarını plağa kaydetmeden de kılı kırk yardınız…
- 1989’da Naxos firmasının sahibi Klaus Heymann Chopin’in bütün eserlerini plağa kaydetmemi teklif edince de tereddüt etmeden kabul ettim. Ancak, bu kayıtlara hazırlanırken çok derinlemesine araştırma yapmaya gerek duydum. Eski dönem piyanistlerinin yüzlerce kaydını dinledim, Chopin’in devrinden itibaren eserlerinin yorumları hakkında yazılmış pek çok kitap okudum. Özellikle J.J. Eigeldinger’in “Öğrencilerinin Gözünden Chopin” kitabı bana çok yardımcı oldu.
Bu çalışmalardan, eski piyanistlerin icralarının Chopin’in fikirlerine çok daha yakın olduğunu anladım. Tümü yuvarlak, güzel bir tını ile çalıyorlardı ve piyanodan hiçbir çirkin ses çıkmıyordu. Notaları pedal yardımı olmadan birbirine bağlı (legato) çaldıkları icralarına güzel şarkı söyleme sanatı (bel canto) hâkimdi. Chopin’in istediği gibi sol el tempoyu ayarlıyor, sağ el de bütün serbestliğiyle şarkı söylüyordu. Bu icralar uzun bir çalışmanın olumsuz taraflarını törpülediği bir mükemmeliyet sergiliyordu. Ben de işte bu verilerden hareket ederek Chopin’in eserlerini düşünüp çalışarak kayıtları yaptım.
- André Gide’in “Chopin Üzerine Notlar” adlı kitabına yazdığınız önsözde, “Chopin, dünyada en fazla çalındığı halde en az anlaşılan bestecidir” diyen Gide’e katıldığınızı söylüyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?
- Chopin’in eserlerindeki melodik yapı (burada İtalyan opera bestecisi Bellini ile bir akrabalıktan söz edilebilir) herkesi cezbedecek güzellikte olduğundan kolay anlaşılabilen bir müzik sanılır. Tıpkı çok nazik, güleryüzlü bir insan gibi. Böyle insanlara her istediğini kolaylıkla yaptırabileceğini düşünenler çıkar. Aslında, bu sevimli görünen kişilere yaklaşmak çok güçtür ve kimse onları gerçekten tanıdığını iddia edemez. Tatlı nağmeler yazan Chopin’in eserlerinde lirik melodilerin yanı sıra fantastik, isyankâr ve şiddet dolu bölümlere çok sık rastlanır. Gül destelerinin altında savaş topları gizlidir. Chopin’in çok yönlü bir kişiliği olduğu biliniyor. Aktörlük yeteneği ve gençliğinde tiyatroya ilgisi var; karikatür çiziyor ve mektuplarında ince bir mizah duygusuna rastlanıyor. Gide teşhisinde çok haklıdır. Chopin hiçbir zaman asaletini kaybetmez. Ancak, müziğinde hissedilen gerilim, bazı yapıtlarında insanı tahammül sınırlarının eşiğine getirir.