Sıfır sorundan sırf soruna
12 yıllık Erdoğan döneminin ardından Türkiye’nin en tartışmalı Dışişleri Bakanı Davutoğlu sahnede.
cumhuriyet.com.trTayyip Erdoğan’ın ardından AKP Genel Başkanı ve dolayısıyla Türkiye’nin 26. Başbakanı olacak Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ‘komşularla sıfır sorun’ ilkesini benimsediğini açıklasa da, görev yaptığı 5 yılın sonunda Türkiye’nin Mısır, İsrail, Suriye, Suudi Arabistan ve ABD ile ilişkileri bozuldu. İşte Davutoğlu ile geçen 12 yılın Türk dış politikasına bıraktığı izler:
1 Mart’a ‘hayır’
Dış politikada adını ilk olarak 1 Mart 2003’teki Irak tezkeresiyle duyurdu. Davutoğlu, tezkerede ‘evet’ denmesine karşı çıkıyordu. Dönemin Başbakanı Abdullah Gül ile siyasete ısınmaya başlayan Davutoğlu, ‘hayır’ politikasının da mimarlarındandı.
Meşal için ilk kavga
Davutoğlu’na, ‘Büyükelçi’ unvanını, onu Ankara’ya getiren Abdullah Gül’ün isteğiyle Cumhurbaşkanı Ahmet Nejdet Sezer verdi. Davutoğlu’nun Türk dış politikasının temel parametrelerini değiştirecek ilk adımı Hamas Lideri Halid Meşal’in 2006’da Türkiye’de ağırlanmasıydı. Davutoğlu’nun girişimiyle Batı’nın ‘terörist’ kabul ettiği Meşal ilk defa Arap ülkeleri dışında bir ülkeye adım atmıştı. Bugün Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) Genel Direktörü olan ve o dönemde Müsteşar Yardımcılığı görevini yürüten Ahmet Üzümcü, Davutoğlu’nun Meşal’i Bakanlıkta ağırlama isteğine set çekmişti. Hem Batı hem de ABD, Türkiye’ye Meşal’i ağırladığı için tepkisini gizlemedi.
Ömer El Beşir’e davet
Soykırım ile suçlanan ve ‘Darfur Kasabı’ lakaplı Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir’in 2009’da davet edilmesi ise bu defa Meşal’den daha fazla tepki gördü. Ziyareti planlayan yine Davutoğlu idi. Batının Türkiye’ye verdiği peş peşe notaların ardından Beşir’in ziyareti iptal edildi.
Mavi Marmara’yı durdurmadı
İsrail’in ve ABD’nin birçok uyarısına karşın, Davutoğlu yakın arkadaşı olan İHH Başkanı Bülent Yıldırım’ı Mavi Marmara seferdinden vaz geçiremedi. 9 Türk vatandaşı olayda hayatını kaybederken, İsrail ile ilişkiler ikinci katip düzeyine düşürüldü.
Stratejik yalnızlık
Davutoğlu, Osmanlı’nın Balkanlarda ve Orta Doğu’daki egemenliğini yeniden kazanmak gerektiğine dair görüşlerini ‘Hoca’ kimliğiyle uzun uzun maddeler halinde anlattı. Batının vize standartları yerine, doğunun standartları benimsenmeye başlandı. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile 50’den fazla görüşme yapan Davutoğlu, Tunus ve Mısır’da başlayan rejim değişikliklerinin ardından bu görüşmeleri kesti. 9 Ağustos 2011’deki 6.5 saatlik görüşmenin ardından Şam yönetimiyle ipleri atarken, mezhepçi bir politika izleyerek Suriye muhalefetinin sadece Sünni kesimine İstanbul’un kapılarını açtı.
Bağdat’la da ilişkileri germekten kaçınmadı. Önce Irak’ın o dönemdeki Başbakanı Nuri El Maliki’ye karşı İyad Allawi’yi getirmek isteyen Davutoğlu’na başta Washington olmak üzere uluslararası toplum destek vermedi. Davutoğlu’nun özellikle Doğu ile artan ilişkilerine ABD ve AB şüpheyle baktı. Ve ‘Eksen Değişikliği’ ve ‘Yeni Osmanlıcılık” projesine yönelik eleştiriler peşi sıra geldi.
Mursi ile gelen korku
Gezi eylemlerinin ardından Mısır’da desteklediği Müslüman Kardeşler hareketinin uzantısı Mursi yönetiminin devrilmesi, Ankara’da kaygıyla karşılandı. Erdoğan ve Davutoğlu, Mısır’daki yönetim değişikliğini sert bir dille eleştirirken, diplomatlar ısrarla siyasileri uyarıyordu: “Kahire ile ipleri bu yüzden atmak doğru değil.”
Gül’ü kızdırdığı an
Musul, IŞİD tarafından çevrelendiği sırada Davutoğlu Sırbistan’daydı. Başkonsolosluğun boşaltılması için talimat vermeden gitmiş, ‘an be an’ takip ettiğini söylerken, oradan da New York’a hareket etmişti. Bu, Gül’ü kızdırmıştı. Davutoğlu’nun beklentisi krizin ilk günlerinde çözülmesiydi ancak IŞİD’in ilerlemesiyle birlikte yakın çevresinde de bu umutlar söndü.
Cemaatle savaş
17 -25 Aralık yolsuzluk iddialarının ardından önce yanındaki cemaatçi danışmanlarını uzaklaştırdı, ardından Gülen okulları için Büyükelçilere yönelik genelgeyi iptal etti, Cemaatçi olan Büyükelçileri merkeze aldı. Bu adımlara karşın, Süleyman Şah Türbesine yönelik savaş senaryolarının konuşulduğu toplantının ses kayıtları gündeme düştü. Bu kayıtların nasıl düştüğü, soruşturmanın ne aşamada olduğu hiç öğrenilemedi. Soruşturma kapsamında sadece Bakanlığın temizlik görevlilerine yönelik yaptırımlar artırıldı.
Konya mitingi
30 Mart seçimlerinde Erdoğan’ın sesi kısılınca Konya’daki mitingde yaptığı konuşmanın da ona Başbakanlık kapılarının açılmasında etkili olduğu söylendi. Ancak bu kapının açılışındaki temel faktör Fethullah Gülen’e karşı yönelik kabinede ilk adım atan isim olmasıydı.
İlk raund Ak Gençlerin
Gül ve Erdoğan arasındaki bağlar koparken, o tercihini kendisini siyasete sokan Gül’den değil, Erdoğan’dan yana yaptı. Davutoğlu, Erdoğan’ın etrafında kilitlenerek parti içinde güç kazanan AKP’nin genç ekibinin ısrarla istediği isim oldu.