“Sıfır riskle yapılacak bir işi yüzde yüz riske getirip can kaybına neden oldular”

Pençe Kartal-2 Harekatı kapsamında Gara bölgesinde 13 polis ve askerin PKK tarafından katledilmesinin ardından, gözler geçmişteki kurtarma çabalarına çevrildi. 2013'te PKK'nin, alıkoyduğu altısı asker sekiz kişiyi Habur Sınır Kapısı'nda, milletvekilleri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ile birlikte teslim alan eski AKP'li vekil, eski MAZLUMDER Genel Başkanı ve DEVA partisi kurucularından Ahmet Faruk Ünsal, hükümetin müzakere süreçlerini çok iyi bildiğini fakat "Askeri bir zafer için" ölüm riski çok yüksek bir yola başvurduklarını belirtti. Ünsal, "Hükümet müzakere yollarını geçmişten çok iyi biliyor. En kolay yollarından bir tanesi İmralı'da istedikleri zaman görüşebilecekleri, bu süreçle ilgili bir mektup yazdıracakları kişiyle temasları mümkün. Ama tercih etmediler" ifadelerini kullandı.

Furkan Karabay

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından, terör örgütü PKK'nin rehin aldığı 13 Türk yurttaşın kurtarılması için geçen hafta operasyon yapılmıştı. Fakat operasyon başarısız oldu ve 13 şehit verildiği açıklandı.

13 şehitten kimliği açıklananların arasında, asker ve polislerin yanı sıra iki de sivil bulunuyor.

Türkiye Gara Operasyonu'nu konuşurken, hükümet yetkilileri HDP ve muhalefet partilerine yüklendi. Öte yandan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Devlet burada her şeyi yapmıştır. Bu konuda da her türlü muhataplığı ortaya koyabilecek hiçbir kapıyı kapatmamıştır" ifadelerini kullandı.

GEÇMİŞTE MÜZAKERE İLE KURTARILMIŞLARDI

Arşivlere bakıldığında ise PKK tarafından alıkonulan devlet görevlileri ve askerlerin askeri operasyona başvurulmadan kurtarıldığı görüldü.

Peki, geçmişte, PKK tarafından alıkonulan devlet görevlileri ve askerlerin kurtarılması için nasıl bir yol izlenmişti?

Örneğin 2007 yılında, PKK tarafından alıkonulan askerler müzakere sonucunda serbest bırakılmıştı. Askerler, imzalanan bir protokol ile aralarında DTP Milletvekilleri Osman Özçelik, Aysel Tuğluk ve Fatma Kurtulan'dan oluşan heyete teslim edilmişti. Ayrıca 2011'de, 2012'de, ve 2015'te de PKK tarafından kaçırılan askerlerin askeri operasyona başvurulmadan kurtarıldığı açıklanmıştı.

Yakın tarihte en dikkat çeken PKK tarafından alıkonulan yurttaşların kurtarılması olayı da 2013 yılında gerçekleşmişti. PKK, alıkoyduğu altısı asker sekiz kişiyi Habur Sınır Kapısı'nda, milletvekilleri ile sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin bulunduğu bir heyete teslim etmişti.

O heyette İslamcı camianın bilinen örgütlerinden MAZLUMDER'in o dönemki Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal da yer almıştı. 

"HÜKÜMET MÜZAKERE YERİNE ÇOK RİSKLİ BİR ASKERİ ZAFERİ TERCİH ETTİ"

Cumhuriyet.com.tr'ye konuşan Ahmet Faruk Ünsal, müzakere sürecinin nasıl işlediğini, PKK tarafından alıkonulan yurttaşların kurtarılmasında izlenen yolu anlattı. Ünsal, hükümetin geçmişte BDP ile temas kurduğunu, çeşitli sivil toplum kuruluşlarının da yer aldığı bir heyet oluşturulduğunu belirtti. 

Gara Operasyonu'nu değerlendiren eski AKP Milletvekili Ahmet Faruk Ünsal, MAZLUMDER olarak 2015 yılından itibaren birçok kez rehinlerin kurtarılması için girişimde bulunduklarını fakat AKP hükümetinin olumlu bir yanıt vermediğini belirtti. Ünsal, hükümetin müzakere süreçlerini çok iyi bildiğini fakat "Askeri bir zafer için" ölüm riski çok yüksek bir yola başvurduklarını belirtti.

Ünsal, "Hükümet müzakere yollarını geçmişten çok iyi biliyor. En kolay yollarından bir tanesi İmralı'da istedikleri zaman görüşebilecekleri, bu süreçle ilgili bir mektup yazdıracakları kişiyle temasları mümkün. Ama tercih etmediler" dedi.

Cumhuriyet.com.tr'ye konuşan Demokrasi ve Atılım Partisi'nin kurucu üyelerinden Ahmet Faruk Ünsal'ın açıklamaları şöyle:

"O zaman BDP'nin de bir aracılık rolü oldu. Bizimle de temaslar kuruldu. Biz askerleri getirdikten sonra da süreç başlamıştı. Bizden heyetin bir parçası olmamız istenmişti. Tabii ki kabul ettik.

Son operasyonda da benzer süreç işletilebilirdi. 5-6 yıldır hükümetle de muhalefetle de çok temas kurduk. Hükümet yanaşmadı. Hayatını askerler ve polislerle ilgili de MAZLUMDER olarak mücadele ettik. Eğer hükümet yanaşsaydı benzer süreç işletilebilirdi.

'HÜKÜMET MÜZAKERE YOLLARINI GEÇMİŞTEN ÇOK İYİ BİLİYOR'

AKP'nin ilçe başkanı da kaçırılmıştı. Onu getirmeye de bizim arkadaşlarımız MAZLUMDER gitmişti. Bütün bu süreçlerin nasıl yönetildiğini devlet çok iyi biliyor. İsteseydi bu süreçleri başlatır ve arabulucu olarak heyetlerin kurulması sağlanabilirdi. Bir kere parlamentoda karşı taraf ile temas kurabilecek bir parti var. Bu bir avantaj. Hükümet, HDP'yi düşmanlaştırmayı tercih etti. Buna rağmen başka bir kanal kurulabilirdi ama hükümet bunu tercih etmedi.

İkincisi de bir askeri zaferin kendileri açısından daha görkemli olacağını düşürdüler. Halbuki siz bir rehine kurtarmaya gidiyorsunuz, böyle büyük bir askeri yığınak yaptığınız zaman rehinelerin hayatını kaybetme riski çok yüksek. Hükümet bu riski göze aldı.

Hükümet müzakere yollarını geçmişten çok iyi biliyor. En kolay yollarından bir tanesi İmralı'da istedikleri zaman görüşebilecekleri, bu süreçle ilgili bir mektup yazdıracakları kişiyle temasları mümkün. Ama tercih etmediler.

'CAN KAYBININ NEREDEYSE KESİN OLAN BİR OPERASYONU YAPMIŞ OLMALARI ÇOK ACI'

Hükümet askeri bir zaferin daha görkemli olacağını düşündü. Ama bu neredeyse imkansız bir şey. Mevcut ekonomik ve diplomatik başarısızlığı perdelemek için böyle bir yol izlediler. 2015'te, 2016'da defalarca temas kurduk, Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştük. 'Hükümeti ikna edin' dedik. Hükümetten bir yeşil ışık gelmedi. Karşı taraftan da böyle mesajlar geliyordu. Ama hükümet hiçbir zaman müzakereye yeşil ışık yakmadı.

Can kaybının neredeyse kesin olan bir operasyonu yapmış olmaları çok acı. Hem şehitlerin ailelerine hem Türkiye'ye bunu açıklamalılar. Sıfır riskle yapılacak bir işi neredeyse yüzde yüz riske getirdiler ve can kaybına neden oldular. Garanti ve kesin bir yol seçmeyerek ne askeri bir zafer elde ettiler ne de o insanları sağ salim getirmek mümkün oldu. Herkese yazık.

Orada bütün bunlara rağmen eli kolu bağlı insanları infaz etmenin de insanlıkla hiçbir alakası yok."