‘Shakespeare olmasa ne yapardık!’
Zeynep Avcı, Işıl Kasapoğlu’nun yönettiği ‘Hamlet’in nasıl oluştuğunu anlattı. Bu, ‘bambaşka’ bir Hamlet. Ama Avcı’ya göre asıl bambaşka olan Shakespeare’in kendisi.
Ceren Çıplak/CumhuriyetÜnlü tiyatro yönetmeni Victor Garcia, Işıl Kasapoğlu’yla bir sohbetinde değerli taşlarla ilgili bir benzetme yapıyor. “Pırlanta yüzüğü insanların gözüne sokmaya gerek yok. Taş gerçekten değerliyse herkes onu görür” diyor. Işıl Kasapoğlu da “Tiyatro da böyle” diyor...
Belki de bu yüzden Kasapoğlu, İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda, Shakespeare’in ‘Hamlet’ini tek oyuncuyla sahneye taşıdı. Bu bir “Hamlet deliliği...” mi yoksa?
Işıl Kasapoğlu daha önce de İzmit Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda deri pantolonlu “Hamlet”i Türkiye’de ilk kez tam versiyonu ile sahnelemiş ve oyun tiyatro dünyasında çok ses getirmişti. Şimdi de İstanbul Devlet Tiyatrosu’ndaki “Hamlet” yorumu çok konuşuluyor...
Oyun, perdelerin açılmasıyla başlamıyor! Sahnedeki dev mücevher kutusu açılıyor ve içinden pırlanta niyetine oyuncu çıkıyor. Bu yöntem boşuna değil, Bülent Emin Yarar performansıyla sahnede pırlanta gibi parlıyor...
2014 yılının Shakespeare’in doğumunun 450. yıldönümü olması nedeniyle İstanbul Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelenen oyunla ilgili sorularımızı oyunun dramaturgu Zeynep Avcı yanıtladı.
Dünyanın bütün ülkelerinde çeşitli tiyatro toplulukları tarafından sıklıkla Shakespeare oynanıyor. Peki bu “Hamlet” nasıl bir yorumla sahneye taşındı?
Önce oyunu mümkün olduğu kadar az oyuncuyla sahnelemek üzere yola çıkıldı. Işıl Kasapoğlu tek oyuncu fikrini savunuyor, Bülent Emin Yarar bu fikre kuşkuyla yaklaşıyordu. Dünya sahnelerinde tek kişilik Hamlet yorumlarının örnekleri var. Bülent’e bu örnekler anımsatıldı. Sonra bir de baktık ki Bülent, Sabahattin Eyüboğlu’nun çevirdiği Hamlet metnini zaten ezbere biliyor... Bütün rolleri ezberlemiş neredeyse. Eh, yapacak tek bir şey kalıyordu: Onun tek başına oynayacağı bir Hamlet metni ortaya çıkarmak.
Dünyadaki örneklerini de gözden geçirdikten sonra metin oluşturuldu. Üç gün Işıl, Bülent ve ben birlikte çalıştık. Çalıştık derken, Bülent Hamlet’i okudu durdu aslında. Metnin oluşmasında Shakespeare’in eşsiz şiirselliği, güncellik, evrensellik ve tabii ki teatral öğeler ön plana alındı. İzleyici Shakespeare’i doyasıya dinlesin istendi. Bazı pek ünlü replikler dışarıda kaldı. Bu yüzden hepimiz azıcık huzursuz olduk, başta Bülent. Eminim oyundan sonra kendi kendine o replikleri de söylüyordur... Bir kusur işlediysek affoluna!
- Oyun içinde Hamlet tanıtılırken “Bambaşka bir adam” deniliyor. Hamlet’in bambaşka halini anlatır mısınız? Hamlet’in karakter çözümlemesini bu oyun üzerinden yapar mısınız?
“Bambaşka” olmak yalnızca kişinin elinde değildir bence. “Başkalaşmak” kişinin yapısıyla birlikte yaşadığı dönem, ortam, o ortamı oluşturan özellikler, öteki kişiler, genel ve özel ahlak anlayışı vb. birçok etkenle ortaya çıkıyor sanırım. Günümüzde ya da bundan yüz yıl önce veya yüz yıl sonra, şu ülkede, bu ortamda ya da bir başkasında nasıl Hamlet olunur diye bir soru atarsak ortaya, uçsuz bucaksız yanıtlar dizisiyle karşılaşabiliriz.
Duyarlı ve düşünceli olmak Hamlet’likte ilk adım herhalde. Bu gözle baktığınızda çevrenizde çok sayıda Hamlet olduğunu fark edebilirsiniz. Ayrıca kendi seçemediğimiz bir yolu seçmeyi başaran, kendi giremediğimiz maceralara atılabilen, hayata bizim durmadığımız bir noktadan bakan, kafasında aklımızın ermediği fikirler uçuşan, sevemediğimiz şeyleri sevip alıştığımız şeylere uyum sağlayamayan herkese “başka” demiyor muyuz?
Öte yandan “bambaşkalık” özellikle Hamlet’te değil bence, pirimiz, üstadımız Shakespeare’de. Gerçekten bambaşka olan o dil, o deyiş, o algılayış biçimi. Alelade birini, sokaktaki adamı, sizi, beni de anlatsa “bambaşka” anlatıyor. Shakespeare olmasaydı ne yapardık biz?
‘HAMLET’İN YÖNETMENİ IŞIL KASAPOĞLU
Çocuklar ‘Hamlet deli değil’ dedi
Tiyatroda en önemli şey anlatmak. Hâlâ anlatacak bir şeylerim varsa yapıyorum tiyatroyu. Bunu Van’da, Sivas’ta, Diyarbakır’da, Trabzon’da, Antalya’da ya da İstanbul’da, Ankara’da yapıyorum. Daha eskiden Paris’te, New York’ta, Luksemburg’ta, Roma’da ya da Amsterdam’da yapıyordum. Anlatıyordum. Anlatacaklarım varsa. Büyük sahnelerde, çok büyük sahnelerde seyircilerle karşı karşıya geldim.
Şimdi bir köy kahvesinde anlatmak istiyorum... Hamlet’i her an her yerde anlatmak, anlatabilmek istiyorum. Beni ben yapan tüm yazarları, Shakespeare’i herkesle paylaşmak istiyorum. İstiyorum ki Bülent ile, Hamlet ile köy köy dolaşabileyim ve kahvelerde, kütüphanelerde 400 yıl önce yaşamış bu insanların bizlerle aynı yollardan geçtiklerinden söz edebileyim.
Kırgınlıkların, ihtirasların, kıskançlıkların, aşkların ve sevgilinin ve intiharların aynı olduğunu anlatmak istiyorum. Ve değiştirmek istediklerimizi değiştirebilmek için sadece yaşamanın yetmediğini söylemek istiyorum. Kuşlar, balıklar ve ağaçlar bile yaşamak için emek sarfediyorlar.
Hamlet biraz önce çay içerken deniz kıyısındaki çocuklara yaşamını anlatıyordu. Çocuklar onun deli olmadığını söylediler...