Sezgin Kaymaz'dan Sevinç Kuşları üçlemesinin ikinci romanı: "Kısas"
Sezgin Kaymaz'ın, Sevinç Kuşları üçlemesinin ikinci romanı "Kısas", "Deccal'in Hatırı" ile başlayan hikâyeyi kaldığı yerden anlatmaya devam ediyor. Yazar, bu romanda da atmosferi bozmuyor ve "Deccal'in Hatırı"ndaki o renkli dünyayı aynen koruyor. Yine Ankara, yine 80'lerin sonu, hatta ilk romanda yaşananlardan sadece sekiz ay sonrasının hikâyesi "Kısas".
Eray Ak/Cumhuriyet Kitap EkiBundan yaklaşık dokuz ay kadar önce, Sezgin Kaymaz'ın "Sevinç Kuşları" üçlemesinin ilk romanı Deccal'in Hatırı üzerine yazdığım yazıda "(...) bu ilk romanı okuyanların, yana yakıla ikinci romanı bekleyeceğinden eminim (...)" diye küçük bir not düşmüştüm.
Kaymaz'ın sıkı ve sadık takipçileri için bu, beklentiden öte bir şey elbette çünkü yazarı öyle ya da böyle bir şekilde kapsama alanına dahil edenler için Kaymaz romanı okumak, bir roman okumaktan daha fazlasını ifade ediyor. Ekşiszölük'teki şu yorum benim söylemek istediklerimi daha net ifade edecektir: Sezgin Kaymaz eromanı,"roman değil uyuşturucu." Ancak "Sevinç Kuşları" için daha farklı bir durum söz konusu.
Ekşiszölük'teki yorum Deccal'in Hatırı için de geçerli ama bir başka bağlanma mekanizması daha kurduğunu söyleyebiliriz Kaymaz'ın bu romanla. Daha önceki kitaplarında bir devam hikâyesi anlatmamıştı yazar hiç. Burada ise bir üçlemeydi söz konusu olan.
Sezgin Kaymaz, Deccal'in Hatırı'nda üçlemenin ilk ayağını öyle bir yerde sonlandırmıştı ki ikinci romanı okumamak, hem romanı okurken harcanan emeğe hem de yazılan o cânım hikâyeye yazık etmek anlamına gelecekti.
Neyse ki yazar çok fazla bekletmedi okurlarını da "Sevinç Kuşları" üçlemesinin ikinci romanı Kısas raflardaki yerini aldı.
BİR DEVAM HİKÂYESİ...
Öncelikle küçük bir uyarıda yarar var. Deccal'in Hatırı'nı okumadan yeni roman Kısas'ı okumanın bir anlamı yok çünkü Kısas, tam anlamıyla bir devam hikâyesi. Deccal'in Hatırı'nda karşımıza çıkan tüm karakterler bir şekilde hikâyedeki varlığını sürdürüyor. Bazılarının yerlerine yenileri geliyor, bazıları hikâye akışında fiilen yer almasa da ismen ve ruhen sayfaları yokluyor, bazı karakterlerle ise Kısas'ta yeni tanışıyoruz. Ama bir şekilde geçmişle yani ilk roman Deccal'in Hatırı ile bağlantılı hepsi. Bu nedenle Kısas'ın sayfalarına yüz sürmenin yolu, ilk roman Deccal'in Hatırı'ndan geçiyor.
Kısas için değişmeyen bir diğer noktanın da atmosferi olduğunu söylemekte yarar var. Deccal'in Hatırı'ndaki o renkli dünya kendini aynen koruyor. Yine Ankara, yine 80'lerin sonu, hatta ilk romanda yaşananlardan sadece sekiz ay sonrasının hikâyesi Kısas. Ancak ilk romana hakim olan o "aşk havası" kendini korumakla beraber farklı katmanlara da zemin aralanıyor. Kısas'ın bir nevi intikam romanı oluşu, bu intikamın sevginin hamuruyla yoğrulması, sevginin ise nefretin karşısına dikilmesi bu aralanan duygu katmanlarının temellerini atıyor.
Deccal'in Hatırı'nda kahramanlarımız Deccal Celal'i bağırsak nakli yaptığı Celil'le birlikte hastane yatağında, Veysel'i AIDS'ten ölen sevgilisi Bayram'ın yasında, Zila'yı koynunda İrfan bebek genişleyen evinde misafirleriyle, Halil'i ise yurtdışı misyonu görevine giderken bırakmıştık.
Kısas, ilk romanın tam bittiği noktadan açıyor sayfalarını bize. Celal'i, Veysel'in Celil'den alarak gerçekleştirdiği başarılı ameliyatla bağırsaklarına kavuşmuş iyileşmek üzereyken, Veysel'i sevgilisinin gittiği yere gitme hazırlıkları yaparken, Zila'yı İrfan bebeği emzirip yeni ev arkadaşlarıyla bolca eğlenirken, Halil'i de yurtdışındaki görevi sırasında yakalıyoruz. Ancak Halil için ayrı bir paragraf açmakta yarar var çünkü romanın başlarında fiilen yer almıyor Halil. Ondan, Celil'e yolladığı mektuplar sayesinde haberdar oluyoruz. Buna bağlı olarak da Sezgin Kaymaz coğrafyasını hiç değiştirmiyor. Roman, Ankara karasuları içinde hikâyesini anlatmayı sürdürüyor.
Ancak farklılıklar da mevcut elbet. Bunlardan en önemlisi ise ilk romandaki "babalar" kadrosunun tamamıyla yenilenmesi. Yenilenmesinin nedeni tabii ki Deccal Celal çünkü ilk romanın sonunda tüm babaların öldürüldüğünü zaten biliyorduk. Burada yerlerini oğulları alıyor; yani "hayırlı evlâtlar"; Taraka Fazıl'ın oğlu Melih, Kara Mustafa'nın oğlu Süha, Tabakçı Ferdi'nin oğlu Halim, Kocaman Emin'in oğlu Ekmel, Elverdi Babür'ün oğlu Mazhar, Kama Necati'nin oğlu Oğuzhan, Kör Seydi'nin oğlu Tunç, Arap Ahmet'in oğlu Uğur, Solak Ümmeti'in oğlu Canip, Resto Selim'in oğlu Gani ve Taşkafa Tevfik'in oğlu Batur...
"ÖTEKİ" MASALI
Kısas'taki olaylar ise Halil'in Celil'e emanet edip gittiği çocukların ortadan kaybolmasıyla hızını alıyor.
İlk romanda Deccal Celal'in canını aldığı Orhan'ın bir numaralı adamı Sermiyan ise bu kayıp vakasında başrolde. Tüm yaşananlardan canını kurtarmanın mutluluğuyla hayata yeniden başlamak için bir iş kurma hevesindedir Sermiyan. Ancak eli, geçmişinden gelen mesleğinden başka bir iş tutmayı bilmez tabii. O da malum olduğu üzere "pezevenkliktir". Ancak durumlar bu kez farklı. Kanına giren kahveci ve yeni ortağı Beyazıt'la beraber kadın değil de çokcuk "satma" derdindedir bu kez. Çocukları da sokaktaki başıboş yetimlerden seçmeyi planlamışlardır ancak aldıkları çocukların Halil'in Celil'e emanet ettiği Dinçer ve Bahâ olacağı, Halil'in çocuklar için polislikten istifa edip Türkiye'ye döneceği, Deccal Celal'le güç birliği yapıp Sermiyan'la Beyazıt'ın üzerine yürüyeceği, sonucunda da kan gölüne dönen bir evden Veysel'in yine mucize çıkaracağı kimin aklına gelebilirdi?
Tabii ki Sezgin Kaymaz'ın...
Kaymaz da gereğini yapıyor ve tıpkı ilk romanda olduğu gibi farklı kulavrlardan ateşlediği hikâyesini, romanın sonlarına kadar her sayfada ayrı bir merak ucunu okurun eline tutuşturarak devam ettriyor.
Roman kadrosu ise yine ilk kitapta olduğu gibi; kalabalık, neşeli, öfkeli ve karizmatik... Bıdık Kübra'nın deyimiyle ise "Nasıl bir adamlar bunlar anam?" cinsinden.
Hepsi kuvvetli karakterler bunların. Bu kuvvetli karakterlerin hepsinin tek bir hikâyeye hizmet etmesi de Kaymaz'ın yarattığı dünyanın, gerçek zenginliğini meydana getiriyor. Romanı genel hatlarıyla tarif etmeye çalıştığımızda ise farklı renklerin kendi içinde kırılarak, birleşerek, ayrışarak tekrar bambaşka bir renk cümbüşü meydana getirmesi diyebiliriz. Kaymaz, tüm renkleriyle insanı, kalabalık bir şahıs kadrosuna sahip bu romanıyla da anlatmayı sürdürüyor.
Hikâye içinde sivrilen karakterler tabii ki var. Kısas'ın yıldızları da bu bağlamda Deccal Celal ve Veysel. Ancak bir yıldız daha doğmuş bu romanla: Arap Ahmet'in oğlu Uğur. Üzerine eğreti duran mafya babalığından çok güzel bir parodi yaratmış Kaymaz Uğur'la. Sevinç Kuşları'nın üçüncü romanında Uğur'u daha fazla izleyecek gibiyiz.
Romanın bu kalabalık şahıs kadrosuna farklı gözle baktığımızda ise bir "öteki" masalının içinde olduğumuzu görürüz kendimizi. Toplumun hor görülen, benimsenmeyen, dışlanan kesimlerinden bir masal anlatmak aslında Kaymaz'ın Sevnç Kuşları üçlemesiyle yapmak istediği.
Eşcinseller, transeksüeller, mafya, polis, sokak çocukları, sokak hayvanları... Baktığımızda, "egemen" kesimden romana dahil ettiği kahramanlarının bile bir şekilde genel çizginin dışında seyrettiğini görürüz Kaymaz'ın. Bununla söylenmek istenen ise belli: Dişi erkek ya da hayvan ve bitki olmak önemli değil. Sezgin Kaymaz için "varlık" önemli.
Tüm bu karakterler de Sezgin Kaymaz'ın varlık algısının zenginliğini gösteriyor aslında bize.
erayak@cumhuriyet.com.tr
Kısas/ Sezgin Kaymaz/ İletişim Yayınları/ 438 s.