Sesi Yorulmuş Dünyanın Gazeli

Özünde iktidar arzusu barındırmayan hangi insan eylemi bugüne dek yüceltildi ya da ufak bir saygı gördü?

cumhuriyet.com.tr

 

Aslı Erdoğan / Bir Kez Daha

İnsanın çepeçevre cendereye dönüştürdüğü bir çağı, siyah yağmurların insanca yaşam isteğini karartmaya çalıştığı bir atlasta yaşamanın fevkalade keskin ağrısıyla uyanıyoruz her yeni güne. Melanetli bir zaman kırılmasının içinden ellerimizi uzatmaya çalışıyoruz birbirimize. Ah nasıl da siyanürlü bir uygarlık yaratımına direnen kelebeklere benziyoruz. Bundan değil midir sesi yorulmuş dünyanın kederli ışıltısından hayata bakmamız; şiirlerle, yazılarla, şarkılarla resimlerle, heykellerle, tiyatro oyunlarıyla insanları güzel bir dünya tasarımını irdelemeye çekmemiz ve yaşamı tüm bileşenleriyle sorgulamaları için zindanlara ömür bırakmamız…

Baskının ve diktenin, iyiliklerin dünyasını düşleyen biz sakıncalı imgeleri ümitsizliğe çekmeye çalıştığı şu yangın günlerinde, tıpkı zaman sarkacının geçmiş devinimlerinde benzer örselenmeleri ve ötelenmeleri yaşayanlar gibi inatla kendi küllerimizden umudu çıkarmaya bileniyoruz. Bu direncin bilinciyle, ışığın incindiği günlerin takvim ağrısını resmetmeye çalışıyoruz. Ölçüsüz bir sessizliği yırtıyoruz sükûtumuzu birbirine eklemleyerek.

Karanlığı kalp atışı edinenler, tarih boyunca gücün egemenliğiyle yaşamın mucizevi ahengini bulanıklaştırdıkları gibi bu şanlı marifetlerini ifşa eden, eşit ve özgür bir yaşamın güzelliğini ortaya koyan düşünürleri, şairleri, yazarları, ressamları, ozanları tehlikeli görmüş, suçlu ilan etmiş, cezalandırmıştır. Demokrasinin yüksek sıçramalar yaptığı söylenip duran şu günlerde yazar Aslı Erdoğan ve dilbilimci yazar Necmiye Alpay, kapatılan Özgür Gündem gazetesindeki edebi, sosyolojik ve bilimsel temalı yazıları dikkate alınmak yerine gazetenin genel yayın kurulunda yer almalarından dolayı tutuklanmıştır.

Dünya edebiyatında geleceğin en iyi elli yazarından biri olarak gösterilen Aslı Erdoğan, savcılığın kendisiyle ilgili iddia ettiği suçlamaları kabul etmemesine rağmen “Örgüt propagandası yapmak” ve “Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak” suçlamalarıyla, dilbilimci yazar Necmiye Alpay ise örgüt üyesi olduğuna dair kuvvetli şüphe bulunduğuna isnat edilerek tutuklanmıştır.

Huzurlu, gelişen, refah içindeki bir ülke, ancak insan haklarını önceleyen, hukuku, bilim ve sanatı temel eksenine alan bir anlayışla şekillenir. Mesnetsiz suçlamalarla tutuklamaların ülkemizde sıkça görülen bir yara olduğunu çoğu zaman devlet yöneticilerinin beyanlarında bile ifade edilmesine karşın, barış isteyenler, şiddetin çözüm olmadığını, demokrasinin eşit yurttaşlıktan ve özgürlüklerden geçtiğini imleyenler hiç vakit kaybedilmeden cezalandırılıyor.

Öyle ki son dönemlerde darbeyle ya da darbecilerle uzaktan yakından alakası bulunmayan öğretmenler ve diğer meslek gruplarından memurlar görevlerinden uzaklaştırılmıştır. Önce öğretmenlik görevinden uzaklaştırılan yazar Murat Özyaşar sonraki günlerde de, bir ülkenin tarihine siyah bulutlardan bir sayfa olarak ilişen bir kararla tutuklanmıştır.

Bu haksız mahkûmiyet kararları, başta aydınlar olmak üzere akıl ve vicdan sahibi insanlar, duyarlı medya grupları, meslek odaları ve sivil toplum kuruluşları tarafından yoğun tepkiyle karşılanmıştır. Ne hazindir ki ülkenin gelecek göğüne umutsuzluk yerleştirenler, bu tepkileri dikkate almak yerine bu sefer de gazeteleri, televizyon ve radyo kanalarını kapatma yolunu seçmiş, yüksek demokrasi atılımlarına her geçen gün yeni mağduriyetler eklemişlerdir. Onlar ömür hanemize yara ekleye dursalar da, yaşama aşkımızı örselemeye çalışa dursalar da, Aslı Erdoğan, Necmiye Alpay, Murat Özyaşar ve niceleri gibi yine de diyebilmenin ışıltılı kederiyle şarkılarımızı, şiirlerimizi, yazılarımızı, resimlerimizi ve heykellerimizi uzatıyoruz güneşi kılavuz edinen çocuklarımıza.

İşte bundandır sesi yorulmuş dünyanın gazelini baş eğmez sözcüklerle haykırmamız… “bizden kalan, çocukların ürktüğü bir tarih olmamalı bu yüzden keman sesini uzatıyorum bir ömrün ağrısına ah çünkü hüzün eski bir kuşatmadır bunu en iyi oğulsuz ülkelerin anneleri bilir”

Hıdır Işık