Sen kim oluyorsun çık dışarı
Osman Korutürk, Cumhurbaşkanı babasına akıl vermeye kalkınca azar işitmiş.
Türey Köse/CumhuriyetTürkiye Cumhuriyeti’nin 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün torunu Gülsün Bilgehan ve 6. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün oğlu Osman Korutürk bugün CHP milletvekilleri olarak parlamentoda. Kendileriyle “Milli Şef’in torunu”, cumhurbaşkanı çocuğu” olmak üzerine sohbet ettik. “Bu sıfatlar imtiyaz mı yoksa özel yaşamınızda bir kısıtlılık, dikkatli olma zorunluğu mu getirdi” diye sorduk. “Anayasal” sınırları zorlayıp “başkanlık” mesajları veren Başbakan Tayyip Erdoğan’ın söylemi, “sıfırlama” konuşmaları zihinlerde olan Bilal Erdoğan’ın “cumhurbaşkanı oğlu” olarak Çankaya’ya çıkması olasılığı üzerine konuştuk.
Osman Korutürk, Erdoğan’ın “monşer” diye suçladığı kesimden emekli bir diplomat. “Başbakan’a oturmasını kalkmasını bilen, temiz terbiyeli konuşan, sağa sola bulaşmayan, işini iyi yapan insanlar batıyor. ‘Monşer’ lafı da oradan çıkıyor” diyor. Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkması olasılığıyla ilgili olarak “Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ne çıkacak kişinin ithamlardan aklanması, alnı açık çıkması lazım” görüşünü dile getiriyor. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığı konusunda en başta tereddütleri olan ancak daha sonra imza veren Korutürk, “Cumhurbaşkanı olmaya layık, namuslu, dürüst, akadamik birikimi olan, kamu görevini çok uzun süredir iyi yapmış bir insan. Mesafenin nedeni, Ekmeleddin Beyi daha ziyade bir merkez ya da sağ partinin adayı olarak daha uygun olur diye düşünmemdir. Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olması durumu daha da vahimleştirir, onun için Ekmeleddin Beyi desteklemekten başka çare yok. Herkesin kime oy verirse versin, mutlaka sandığa gitmesi gerek” diyor.
Beni odadan kovdu
Büyükelçi Candemir Önhon babamın özel kalem müdürüydü. Görev süresini doldurdu, yerine yeni bir özel kalem müdürü gelecek. Dışişleri Bakanlığı’ndan bir liste hazırlayıp göndermişler Köşk’e. Ben de o zaman gencim, yaverler de genç, boş kaldığım zaman yaverlerin odasına gidiyorum, otururken nöbetçi yaver “Bir liste geldi, gördün mü” dedi. Birkaç senedir bakanlıktaydım, baktım onlar babama uyan adamlar değil. Boş bulundum babama dedim ki: “Onlar sana yaramaz”. Çok kızdı, “Sen kim oluyorsun? Sen Dışişleri Bakanlığı’nda küçük rütbeli birisin, 2. kâtipsin, sen sicil mi veriyorsun, sana mı soracağım ‘bunlar yarar mı’ diye! Soracak olsam Dışişleri’nde adam mı kalmadı. Çık dışarı, bir daha keserim ayağını buradan, gider Moda’da oturursun” diye azarladı. Çok pişman oldum.
Vantilatör kayışı kutlaması!
Bakanlığa girdiğim sırada babam cumhurbaşkanı değildi, senatördü. Ben askerliğimi yapıyordum, İstanbul Boğaz Komutanlığı’ndaydım. Topçu birliklerinde nöbetçiydim tepelerde. Bizim bataryalar uzak olduğu için personel servisle alınıyor. Bize bir kamyon tahsis ettiler, işimize yarayacak bir şey değil, albaya “bunu servis aracı yapalım” dedim. Arabayı hazırladık, şoföre “top sahasında bir dön gel” dedik. Tamam çalışıyor, dedi. Albaya, tamam , dedim. Fakat sonra şoför geldi “Vantilatör kayışı kopmuş, çalıştırmadık” deyince komutan “Bir işi kıvıramıyorsunuz, rezil olduk” dedi. Ben de kendime iş edindim. Kayış bulduk, gece 02.00-02.20’de arabayı çalıştırdık, sabah da bu gitti servise. Sabah bizim personel onunla geldi, araçtan çıkıyorlar “Asteğmenim tebrik ederiz” falan diyorlar. “Valla çok uğraştım ama sonunda başardık” deyince durdular. “Neyle uğraştınız" falan diye. “İşte sabaha kadar çalıştık, kayışı bulduk” dedim. “Ne kayışı ya, babanız cumhurbaşkanı oldu” dediler. Tebrik ederiz, dedikleri oymuş, hiç haberim yoktu.
Salah Korutürk’ün Dışişleri sınavı
Babamın cumhurbaşkanlığı döneminde kardeşim Salah, Dışişleri Bakanlığı sınavlarına girdiğinde ilk sınavı kazanamadı. Girecek olanları 2-3 kişi artırsalar listeye giriyor. Çağlayangil, babama “Böyle bir şey oldu ama bir yanlışlık var, bakacağız” demiş. Babam sinirlenmiş. “Yanlışlık olmaz, zaten ben söylemiştim, yeteri kadar çalışmadın, diye. Bir dahaki sefer çalışır girer. Böyle bir şeyi duymamış olayım” demiş. O zamanlar babama mahsus bir tutum değildi bunlar, devlet adamlığı böyleydi. Dışişleri’nde çalıştığım dönemde bana hep bayram, yılbaşı nöbetlerini koyarlardı. O zaman sabaha kadar nöbet vardı. Bilirler, bir şey söyleyemeyiz. “Babası cumhurbaşkanı onun için itiraz etti. Ayrıcalık mı istiyorsun” derler diye sesimizi çıkaramazdık.
Trafikte bir cumhurbaşkanı oğlu
Arkadaşlarınızın yaptığı her şeyi siz yapamıyorsunuz en genç yaşlarınızda “aman laf gelmesin” diye. Bir keresinde Ankara’dan İstanbul’a gidiyorum arabayla, süratli kullanıyorum. Polis çevirdi, baktı evraklara “Sizin cumhurbaşkanıyla alakanız var mı” diye sordu. Oğluyum, dedim; “Bir daha tekerrür etmesin” dedi. “Öyle şey olmaz, neyse cezası verelim” dedim. “Cezası sizi biraz üzer. 120 lira cezası var, arabayı trafikten çekeceğiz, sizi de mahkmeye sevk edeceğiz” dedi. Onun üzerine, “Anlayışınız için teşekkür ederim” dedim. İlk defa, bir kere kullandık! O zamanlar 160-170 lira alıyordum maaş olarak... Bir kere yine arabam bozuldu, kuzenimin arabasına bağladık. Pangaltı’da polis çevirdi, yasak böyle götüremezsiniz, diye. Sabit demirle çekeceksin, dedi. Ya arabanın freni bozuk, dedik; kabul etmedi “Peki, cezası neyse ödeyelim” dedik. “Sizin kiminiz kimseniz yok mu, buralarda herkes bir şeyler söyler, birinin yakınıdır” dedi. “Yok, söylemiyoruz” dedik. “O zaman, sen de bendensin, hadi, tamam...” dedi.
Danıştay’a dava
Bakanlığa girdikten 6-7 yıl sonra başkâtiplik sınavına giriliyor normalde, eğer doktoranız varsa iki sene kıdem alıyorsunuz, avukatlık stajınız varsa ve meslekle ilgisi varsa 2 yıl daha kıdem alıyorsunuz. Sonra bu “meslekle ilgili olma”yı da kaldırdılar. Benim Cenevre’de iki arkadaşımın doktoraları vardı, erken başkâtiplik sınavına alındılar, benim de avukatlık stajım var dedim ama sınava almadılar. İzin aldım, Ankara’ya geldim, “Sen hiç uğraşma, seni sınava sokarsak cumhurbaşkanının oğluna istisnai muamele yapıldı, derler” diye geri çevirdiler. Dava açtım Danıştay’da, kazandım da.
Emel Korutürk’ün resimleri
Annem Türkiye’nin ilk kadın ressamlarındandır. Güzel Sanatlar Akademisi’nden mezun, çok önemli insanlarla aynı okulda okumuş. Annem sergilere giderdi, çoğu sınıf arkadaşı, okul arkadaşı ressamların. Resim hediye etmek isterlerdi, “Kabul edemem. Eğer hediye etmek isterseniz bana değil, Köşk’e hediye edin ‘alındı’ belgesi karşılığında. Köşk’te Türk ressammları koleksiyonu olsun” derdi. Köşk’teki pek çok resim o dönemde hediye edildi. Ferruh Başağa, Nuri İyem, Hulusi Mercan, Avni Arbaş, Selim Turan annemin sınıf arkadaşıydı. Bedri Rahmi de çok ahbabıydı.
Babam sivil hayatın içindeydi
Başbakan “Tarafsız olmayacağım. Deniz Kuvvetleri Komutanı Fahri Korutürk mü tarafsızdı..” diyor. Babam asker olmaktan mutluydu, övünürdü ama askere karşı sivil cumhurbaşkanı olarak seçildi. O zaman silahlı kuvvetler Faruk Gürler’i dayatıyordu. Benim nöbetçi olduğum, kayışla uğraştım zamanlarda babamı zannediyorum Çağlayangil aramış, partiler sizin üzerinde anlaşıyor, demiş. Babam da İhsanoğlu’nun dediği gibi “Bu milli görev, kabul etmemek olmaz” demiş. “Ama Meclis’te grubu bulunan partilerin çoğunluğunun teklif etmesi lazım, bir tek tura girerim, kazanamazsam adaylığımı geri çekerim, 2. bir tura girmem” dedi. Aday olduğu ilk turda seçildi. Erdoğan, babamı hedef alıyor. 1960’ta ayrıldı deniz kuvvetleri komutanlığından, 73’te cumhurbaşkanı seçildi. O arada büyükelçilik, senatörlük yaptı, sivil siyasi hayatın içindeydi. Sivil, anayasa ile kısıtlı, parlamenter demokrasinin işlemesine önem veren bir cumhurbaşkanı oldu. Bugün anayasada cumhurbaşkanına başbakanın vehmettiği yetkileri veren bir hüküm yok. Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmek, yetkisi var, edersiniz; orada çayınızı, kahvenizi içersiniz, eğer başbakan sizinle aynı fikirde değilse, “ziyade olsun sayın cumhurbaşkanım” der, gidersiniz. Yapabileceğiniz hiçbir şey yok. “Saksıydı” falan o ifadeleri Türkiye’nin başbakanına yakıştıramam.
YARIN: İSMET İNÖNÜ'NÜN TORUNU GÜLSÜN BİLGEHAN