Semih Özakça işkenceyi anlattı: Kafamı bastırdılar nefessiz bıraktılar
Açlık grevinin 146. gününü geride bırakan eğitimci Semih Özakça, Sincan Cezaevi İnfaz Kampusu Hastanesi’ne zorla götürüldüğü günü yazdı. Slogan atmasını engellemek için ağzını kapattıklarını söyleyen Özakça, “Kafama bastırıyorlar; adeta beni boğarak nefessiz bırakıyorlardı” dedi.
Şeyma PaşayiğitAçlık grevinin 146. gününü geride bırakan eğitimci Nuriye Gülmen ile Semih Özakça, zorla götürüldükleri Sincan Cezaevi İnfaz Kampusu Hastanesi’nde kalmaya devam ediyor. Özakça, zorla götürüldükleri günü kaleme aldı.
Akademisyen Nuriye Gülmen’in, Sincan Cezaevi İnfaz Kampusu Hastanesi’ne çarşafa sarılı halde götürülülüp sedyeye bile konmadığı aktarılırken; Özakça’nın sedyeye kayışlarla bağlandığı belirtildi. İkilinin zorla getirildikleri hastanede sık sık “Tedaviyi kabul ediyor musun” sorusuyla karşılaştıkları da aktarıldı. Tutuklu eğitimci Semih Özakça, Sincan Cezaevi İnfaz Kampusu Hastanesi’ne zorla götürüldükleri geceyi yazdı. Gardiyanların baskın yapar gibi gelerek talimatı okuduklarını, “Beni götürmek bana işkence yapmak demektir” yanıtını verdiği anda üzerine çullandıklarını aktaran Özakça, “Kapıdan dışarı çıkaramadıklarında plastik sedye getirip ona güç bela bağladılar. Slogan atarak çırpınıyordum, sloganlarıma engel olmak için elleriyle ağzıma, kafama bastırıyorlar; adeta beni boğarak nefessiz bırakıyorlardı. Ambulansa getirdiklerinde sırtüstü bağlandığım plastik sedyede yatırıldığım yönün tam tersinde, göğüs üstü duruyordum” dedi. Doktorların “Seni muayene ve tedavi etmek istiyoruz” dediklerini söyleyen Özakça, ambulans içindeki askerlerin nasıl götüreceklerini “Ben kafasına bastırırım hareket edemez”, “Bir kadını daha almaya gideceğiz” ifadeleriyle konuştuklarını aktardı.
AİHM’yi etkilemek için
Yalnız başına yaşamlarını idame ettiremeyecekleri gerekçesiyle getirildikleri hastanede yalnız kaldığını, terliklerini ve gözlüklerini müdahale sırasında düşürdüğünü söyleyen Özakça, Gülmen’in yan odada olduğunu anlayınca “Yaşasın açlık grevi direnişimiz” sloganının ritmiyle duvarı tıklattığını aktardı. Saat başı gelen sağlıkçının uyutmadığını, dışarıdan büyük bir fan sesi gibi bir uğultu geldiğini söyleyen Özakça, hastaneye getirilme nedenlerini “Zorla hastaneye kaldırma uygulamasına zemin hazırlayan etken muhtemelen bugün veya yarın verilecek olan AİHM kararını etkileyerek bizim açımızdan olumsuz sonuç çıkarılmak istenmesidir” diye açıkladı.
Sarılmaya kıyamazdık
Esra Özakça, eşi Semih ile açık görüş haftası olmasına rağmen koridorda parmaklıklar ve yoğun tel ile çevrili kapı arasında görüştüklerini söyledi. “Açık görüşte sarılmaya kıyamazken bu yaptıkları kabul edilemez” dedi.
Yine gözaltı
Tam 266 gündür devam eden “İşimizi geri istiyoruz” eyleminde Derviş Lermi, İlker Işık ve Mehmet Yılmaz polisin müdahalesi sonucu gözaltına alındı. Ayrıca “OHAL komisyonu var, iç hukuka başvurun” ifadelerinin ardından tüm hukuki girişimleri tamamlamak adına başvuru yapan Gülmen ile Özakça’ya geçen 11 günün ardından herhangi bir yanıt gelmedi.
Zorla müdahale etik ihlalidir “İşimi geri istiyorum” talebiyle başlattıkları açlık grevinin 146. gününü geride bırakan Nuriye Gülmen ile Semih Özakça ve eşinin tutuklanmak üzere gözaltına alınmasıyla başlattığı açlık grevinin 75. gününü geride bırakan Esra Özakça’nın sağlık durumlarına ilişkin Ankara Tabip Odası, Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Ankara Şubesi ortak bir basın açıklaması yaptı. Gülmen ile Özakça’nın zorla cezaevi kampus hastanesine yatırılmasına tepki gösterilen açıklamada, “Bireye rağmen bireyin kendi vücuduyla ilgili karar almak, vücuduna zorla müdahale etmek, etik ihlaldir. Sorunun çözümü tıbbi müdahale değildir” dendi. Gülmen ile Özakça’nın tutukluluk halinin sona ermesi talebiyle açlık grevi yapan Esra Özakça için “Açlık grevi artık kritik günler içerisindedir. Biz sağlık emekçileri olarak bu genç eğitimcilerin yaşamları konusunda tüm toplum gibi kaygılanmaktayız. Tüm adalet arama yollarının kapatıldığı şu günlerde insanların hak arayışlarının açlık grevleri ile birer çığlığa dönüştüğünü görüyoruz. Bizler sağlık emekçileri olarak bu çığlık karşısında çaresizce beklemek yerine; en temel talepler karşısında duvar olanlara inat yaşam hakkının kutsallığını savunarak Semih’i, Nuriye’yi, Esra’yı yaşatmak istiyoruz” dendi. |