Selahattin Demirtaş: Ülkede serbest seçim koşulları yok
"AKP-MHP ittifakı, kendileri açısından en avantajlı koşulları yaratır yaratmaz seçim takvimini belirleyecektir. Şu anda ülkede serbest seçim koşulları yok. Öncelikle bunun oluşması için OHAL’in kaldırılması gerek. OHAL koşullarında seçim kamplaşmayı ve kaosu derinleştirir"
cumhuriyet.com.trTutuklu bulunduğu Edirne F Tipi Cezaevi’nden BirGün’ün sorularını yazılı yanıtlayan Demirtaş, erken seçim tartışmalarına ilişkin OHAL’de yapılacak bir seçimin kamplaşma ve kaosu derinleştireceği uyarısında bulundu. Demirtaş, HDP’nin kongre sürecine yönelik olarak da “Kongre zemini aynı zamanda eksiklik ve hatalarımızla samimi bir yüzleşme ve doğru pratiği örgütleme fırsatıdır bizler için. Kongrede Eş Genel Başkanlık kurumu dahil, her düzeyde yenilenme olabilir. Hepimiz buna açık olacağız” mesajı verdi.
Demirtaş’ın BirGün muhabiri Sebahat Karakoyun'un yazılı olarak ilettiğiz sorulara Edirne F Tipi Cezaevi’nden verdiği yanıtlar şöyle:
»Siz ve arkadaşlarınızla ilgili tutukluluk ve dava süreçleri, ardından referandumla ülkede adı konulan yeni rejim… Neler söylemek istersiniz sürece dair?
Türkiye’de 7 Haziran seçimleriyle birlikte planlı bir otoriterleşme süreci adım adım işletiliyor. Tabii, 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin önlenmesi aslında yeni bir demokratik ortak aklın hayata geçirilmesi için de fırsat yaratmıştı. Ama ne yazık ki AKP bunu kendi ajandasını hayata geçirebilmenin fırsatı olarak görerek OHAL’le birlikte bu yeni rejimin inşasına hız verdi. Tutuklanmamız da bunun bir parçasıdır. Durumun bu kadar vahim hale gelmesinde en büyük vebal de yargı kurumunundur. Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere mahkemelerin büyük bir kısmı bu akıl dışı politikalara ya isteyerek ya korktukları için veya çaresizliklerinden dolayı destek oldular, oluyorlar. Onurlu yargıçların artık bu gidişata dur diyerek hukukun üstünlüğünü esas alan bir tutum sergilemeleri gerekir. Tabii esas görev muhalefettedir. Toplumsal ve geniş tabanlı bir muhalefeti örgütlemeden, bağımsız, tarafsız ve adil bir yargı da kendiliğinden ortaya çıkmaz, çıkamaz.
Ülkede serbest seçim koşulları yok
»Saray öncülüğünde AKP, 2019 hedefine yönelik hamlelerini sürdürüyor. Erken seçim iddiaları var. Sizin öngörünüz ne?
Olabilir tabii ki. AKP-MHP ittifakı kendileri açısından en avantajlı koşulları yaratır yaratmaz seçim takvimini belirleyeceklerdir. Şu anda ülkede serbest seçim koşulları yoktur. Öncelikle bunun oluşması için OHAL’e, baskılara ve adaletsizliklere karşı etkili bir mücadele yürütmek gerekir. Yoksa yarınki koşullar bugünden de ağır olacaktır ve o koşullarda yapılacak her seçim faşizmin seçim yoluyla sözde meşruiyetini tescil dışında hiçbir işe yaramayacaktır. Seçim dediğimiz şey ancak tam demokrasi koşullarında meşru bir yöntemdir.
»16 Nisan’da sandığa yapılan müdahaleler, OHAL koşulları dikkate alındığında bu koşullarda gidilecek bir seçim çözüm getirir mi?
Tam tersine kamplaşmayı ve kaosu derinleştirir. Eşit ve özgür bir ortamda yapılacak adil seçimleri AKP kazansa bile, bu elbette meşru olacaktır ve çözüm üretebilir. Ancak mevcut koşullarda kim kazanırsa kazansın çözüm üretemez.
Yuvarlak masa çağrısı
»“Hayır” kampanyası ve ardından Adalet Yürüyüşü sürecini de dikkate alarak, AKP-MHP bloku karşısındaki muhalefet cephesinin önümüzdeki süreçte de devamı mümkün mü, nasıl bir yol izlenmeli?
Son derece esnek, evrensel demokratik değerlerde ve ilkelerde en geniş toplumsal kesimleri eşitler arası bir hukukla, yuvarlak bir masada bir araya getirebilmek, Türkiye’nin demokratik geleceği açısından hayati derecede önemlidir. Bunun öncülüğünü siyasi partiler yapsa bile, asıl aktörü ve öznesi toplum olmalıdır. Türkiye’nin birliği içerisinde eşit, özgür, demokratik bir yaşamı ve sistemi arzulayan herkes bu yuvarlak masada yer alabilmelidir. HDP de bu çerçevede ülkenin ve toplumun çıkarları doğrultusunda katkı sunmaya zaten hazırdır. Bunun dışında kim faşizmde, kim tek adam rejiminde birleşir bilemeyiz. Biz, ezilen ve baskı gören en geniş kitleleri bir araya getirerek Türkiye’yi düze çıkarabiliriz. Buna inanmalı ve partizanca davranmak yerine halkçı olmalıyız. Biricik kurtuluş yolu da budur. Türkiye’de demokratik bir sistem ve dengeler oturduktan sonra her türlü siyasi rekabet daha anlamlı ve mümkün olabilir. Fakat şimdi faşizme karşı en geniş toplumsal muhalefeti açığa çıkarmak gibi tarihi bir görevimiz olduğu inancındayım.
Yeni köprüler, yeni kapılar açılmalı
»Erdoğan’ın dış politik hamleleri ve “dost-düşman ülke” tanımını sürekli değiştirerek attığı adımlarla ülke nereye sürükleniyor?
Dış politika uzun süredir vizyondan, stratejik plandan yoksun kalmış durumdadır. Türkiye, bölgesinde ve uluslararası alanda kredisini, itibarını ve etki gücünü sıfırlamış bir ülke konumundadır artık. Kürt fobisi ve Kürt karşıtlığı Türkiye’yi dış politikada edilgen kıldı. Oysa Suriye başta olmak üzere Kürtlerle yapılacak ittifaklar hem Ortadoğu’ya hem de Türkiye’ye barışı daha kolay getirebilirdi. Bundan en çok da bizler, yani Türkiye toplumu fayda görürdük. Ama AKP bütün köprüleri yıkarak ilerlediği için manevra bile yapamıyor artık. Oysa Türkiye özellikle Rojava ile stratejik ittifak yapabilseydi, Suriye barış görüşmeleri Cenevre’de, Astana’da, Soçi’de değil Ankara’da yapılabilirdi. Çözüm süreci başarılı olsa ve AKP bu süreci elinin tersiyle itmeseydi büyük ihtimalle böyle de olacaktı. Biz HDP olarak hep bunun için uğraştık. Ama gelinen noktayı görüyorsunuz işte. “ABD ve Rus askerlerinin Rojava’da ne işi var” sorusunun cevabı şudur: Türkiye olarak siz orada olmayı kabul etmediğiniz için, Kürtlerle ittifak yerine Nusra vb. ile ittifak yapmayı tercih ettiğiniz için varlar. Ancak her şeye rağmen yeni köprüler kurmak, yeni kapılar açmak için çabalamaya devam etmeliyiz.