Seçmek ve seçilmek hakkın

Seçme hakkını yalnız oy kullanma hakkına indirgemek haksızlık olur... Çünkü kadınlar seçme hakkı olarak seçim yasası ile kazandıkları oy kullanma hakkının yanı sıra medeni kanunla eşini seçme, ilgili yasa ile işini seçme gibi bir dizi hakkı da elde etti.

Olcay Büyüktaş

Bir kere baştan söyleyelim. Atalarımızın bazı doğru sözlerinden biridir "Ağlamayana meme yok." Yani öyle olması gerektiği için değil ne yazık ki hep öyle süregeldiği için. Yani kimse durup dururken al sana bunu birgün işine yarar diye vermiyor genellikle. Genellikle diyoruz çünkü bazı küçük istisnalar her zaman mümkün. Misal, Türkiye’de kadının seçme hakkı. Seçme hakkını sadece ve sadece oy kullanmak olarak görmek bu hakkın alanının kısıtlanması anlamına gelir. Neden, çünkü kadınlar, 1930 yılların sonlarına doğru bir dizi kanunla bir dizi hak elde etti; oy kullanma bunlardan biri. Ama kadın, başka ve an az oy kullanma kadar yaşamsal başka seçme hakları el etti. Örneğin, evlenirken resmi nikah kıyma hakkı. Yani evleneceği erkeği seçme hakkı. Sonucu ne olursa olsun hayır demek hakkı. Ve başka yazıların konusu olacak bir dizi seçme hakkı.

Biz gelelim kadının oy kullanma hakkına yani seçme ve seçilme hakkına.

19. yüzyılın sonlarına dek Finlandiya, İzlanda, İsveç, Avustralya'daki bazı koloniler ve ABD'nin bir takım batı eyaletlerinde kadınlar sınırlı oy hakkı elde etti. Bu dönemden itibaren, kadın hareketleri çerçevesinde kadınların oy hakkını elde etmesi ve kadınlara erkeklerle eşit medeni haklar tanınması için verilen mücadeleyi koordine etme amaçlı ulusal ve uluslararası ölçekte örgütler kuruldu. 1904'te kurulan Uluslararası Kadınlara Oy Hakkı İttifakı bunlardan en önemlilerinden biri.

ÖNCE ZENGİNLER

1881'de Man Adası'nda toprak sahibi kadınlara oy kullanma hakkı tanındı. 1893’te o dönemde Britanya İmparatorluğu kolonisi olan Yeni Zelanda kadınları oy hakkını elde etti. Bu hak 1894’te Güney Avustralya’ya, ki burada kadınlara seçilme hakkı da tanındı, 1899’da Batı Avustralya’ya yayıldı.

Avrupa'da kadınların oy hakkını ilk kazandığı ülke, 1907'deki parlamento seçimlerinde dünyanın ilk kadın milletvekillerinin seçildiği Finlandiya Büyük Dukalığı oldu. Norveç 1913’te Finlandiya'yı takip etti. 1917’de Geçici Hükümet altında Rusya'da bu hak kadınlara tanındı. 1918’de Azerbaycan Halk Cumhuriyeti de bu hakkı kadınlara tanıdı. Yani dünyanın pek çok yerinde, pek çok kadın seçme seçilme hakkı için mücadele etti, kazandı... Böyle bir olgunun varlığını ortaya koydu...

DEVRİMLERDEN BİRİ

Türkiye'de kadınlara seçme ve seçilme hakkı 5 Aralık 1934’te tanındı. Fransa’da 4 Ekim 1944’de yapılan yasa değişikliğiyle kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi. 29 Nisan 1945’te ilk defa belediye seçimlerine katılan kadınlar 21 Ekim 1945’te de ilk defa parlamento seçimlerinde oy kullandılar. Türkiye, Fransa ve İtalya'dan 11 İsviçre'den ise 36 yıl önce kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıyan ülke olarak tarihe geçti.

Kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınması, 1930’larda, Türkiye’de kadınların siyasi haklarını kazanması için gerekli yasaların çıkarılmasını ifade ediyor. Kadınların siyasi hayatta seçme ve seçilme hakkını elde etmesi; toplumsal hayatta gerçekleşen Atatürk Devrimleri’nden biri.

1930 yılından itibaren çıkarılan bir dizi yasa ile önce belediye seçimlerine katılma, sonra köylerde muhtar olma ihtiyar meclislerine seçilme hakkı tanınan kadınların milletvekili seçme ve seçilme hakları tanındı.

HAKKINIZA SAHİP ÇIKIN

Ülkenin yurttaşı olarak ve 18 yaşını doldurmuş biri olarak her türlü yerel ve genel seçimde, seçme ve seçilme hakkınız var. Yani mahallede muhtarı, belediyede başkanı ve meclis üyelerini, ülkede milletvekillerini, parti içinde delgeleri ve parti organ üyelerini ve yeni sistemle cumhurbaşkanın seçmek hakkınız var. Eşinizin, babanızın, çocuğunuzun, patronunuzun kısaca aklınıza kim gelirse onun değil sizin sorunlarınıza doğru yanıt veren, doğru proje geliştiren, doğru işler yapacağına inandınığız adayları siz, seçmelisiniz.