Seçimde Meşruiyet...
cumhuriyet.com.tr
29 Mart 2009 Yerel seçimleri üzerindeki şaibe, beni 1950 Yerel Seçimleri’ne götürdü. O gün Ayvalık’taki Tıfıllar, Hacı Veliler köylerinin ortak sandığının başkanıydım. CHP ve DP’den de 2’şer sandık kurulu üyesi vardı... İlçe Seçim Kurulu başkanları yargıçlardan oluşturuluyordu. Seçim yönetmeliği kitapçığını Ayvalık’taki Yargıç Remzi Bey’den aldım ve büyük bir titizlikle, herkesin ortasında yüksek sesle okuyarak harfi harfine uyguladım. Sandık ilkokulun girişinde, oy kullanma yeri derslikteydi... Her türlü siyasal parti rozet ve amblemleri yasaktı ama CHP temsilcisi, Bağyüzü köyünün ileri geleni Halil Kırağa, o görkemli gövdesinin yakasındaki kocaman 6 Ok’u bir türlü çıkarmak istemiyordu.
“Halil Ağa, bak kanun ne diyor”, deyip yasayı gösterdiğimde, istemeye istemeye ve köylüler karşısında uyarılmaktan bozularak rozetini çıkardı.
Köylüler, sandıktan 5 m. ötede kireçle çizdiğim sınıra dek yaklaşıp tüm işlemleri izleyebiliyorlardı.
Kadının biri oy kullanmak için girdiği derslikten bir türlü çıkmadı ve sonunda içeriden “Huuu...” diye çekingen bir ses geldi. Her 2 partinin temsilcilerinden 1’er kişi alıp içeriye girdim. Kadıncağız çömelmiş, elindeki zarfı yerdeki kilimin altına sokmuş, korkarak bekliyordu. Durumu bir tutanakla saptayıp zarfı sandığa birlikte attık. Saat 17.00’de sandığı açıp oyları teker teker sağa ve sola göstererek yüksek sesle okudum.
Her 2 köyün toplam oy sayısı 167, oylamaya katılanlar 164 kişi idi. Hacı Veliler dik bir yokuşun aşağısındaydı, yaşlılarını sırtlarında taşıyıp getirmişlerdi. Oylamaya katılmayan 3 kişiden 1’i çok yaşlı ve hasta, öbürü Dıkılı taraflarında hayvanları otlatmakta, sonuncusu da “damda” (hapiste) olarak bildirildi. Katılım, ilgi böylesine idi!
Sonuçta, yeni kurulan DP’nin muhtar adayı Nasuh Aslan kazandı. Ama daha da önemlisi, hiç kimsenin gıkı çıkmadı! Köy çapında, iktidar sessizce el değiştirdi. Çünkü haksızlık yapılmadı. Çünkü hukuk çiğnenmedi... Çünkü seçim yargı denetiminde yapıldı.
Ne var ki, sonrası acı oldu. Seçimle gelen seçimle gidemedi... İktidar sarhoşluğu pahalıya oturdu. Menderes 2’nci, 3’üncü, 4’üncü hükümetleri için tek başına güvenoyu istemeye, TBMM’nin yetkilerini Tahkikat Komisyonu’na vermeye kalktı. Hukuk, kurnazlığa gelmez, kendisiyle oynamaya kalkanı kötü çarpar. Muhalefet lideri olarak İsmet İnönü, “Siz ihtilali meşru kıldınız” dediğinde yerden göğe haklıydı ve öylece meşruiyetin gerçek yerini de belirtmiş oluyordu.
Olaylardan ders almamak, hukuka meydan okumayı yinelemek akıllı işi değildir. Adamı ABD bile kurtaramaz. Bugün bu katmerli yanlışı inatla yineleyen bir iktidar karşısındayız. Yargı düşmanı olduğunu her davranışıyla kanıtlayan bu AKP iktidarı, seçimlerden yargı güvencesini çekip yerine, kendisine bağımlı Yüksek Seçim Kurulu’nu getirdi. 29 Mart yerel seçimlerine şimdiden gölge düşürdü. Nereden kaynaklandığı bilinmeyen 6 milyon seçmen -ne sihirdir ne keramet, el çabukluğu marifet deyip- zıpp.. diye ortaya çıkıverdi!
Meşruiyet nerede? Meşruiyet, harıl harıl Atatürkçüleri, Cumhuriyetçileri, ulusalcıları arayan, imamdan muaddel Ergenekon savcısında mı? O da binmiş bir alamete... Yolculuk nereye? İsmet İnönü, “Sizi ben bile kurtaramam” demişti... Ankara’da yargıçlar var!.. Şimdiki Amerikanofilleri ABD bile kurtarabilecek mi?..