Seçim rüşveti verildi

Uluslararası gözlemciler seçim rüşvetini tespit etti

Duygu Güvenç/Cumhuriyet

Cumhurbaşkanlığı yarışındaki yasal ve idari eksiklikler Türkiye’deki seçim sürecini bir kez daha tartışmalı hale getirdi. Cumhurbaşkanı adayı Başbakan Tayyip Erdoğan’ın devlet olanaklarını kullanarak kendine avantaj sağlaması, vatandaşa hediye çeki dağıtıması ve yasaya aykırı fazla pusula basılması uluslararası gözlemcilerin raporlarıyla kayda geçti.

AGİT Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosu (AGİT DKİHB), AGİT Parlamento Asamblesi (AGİT PA) ve Avrupa Konseyi Parlamento Meclisi’nden (AKPM) oluşan 103 kişilik uluslararası gözlemci Köşk seçimlerine ilişkin raporunu açıkladı. Raporda öne çıkan seçim usulsüzlükleri şöyle:

Yasalar eksik: Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu seçimlerde ve kampanya süreçlerinde siyasi partilerin rolünü de içerecek şekilde yeterli açıklıktan yoksundur. Yasal çerçeve açıklık, şeffaflık, tutarlı uygulamaları daraltıyor. YSK’nin bazı kararları yasal dayanaktan yoksun. Önceki AGİT tavsiyeleri dikkate alınmamış. Seçim kurullarının toplantıları daha önceki tavsiyeye rağmen gözlemcilere ya da medyaya açık değildir,

İzin verilmedi: YSK oturumlarına katılmamıza izin verilmedi. Bazı düzenlemeler ve birçok karar YSK’nin internet sayfasında yayımlanmadığı gibi kamuoyu için erişilebilir de değil.

Demirtaş şiddet gördü: HDP’ye YSK için oy hakkı olmayan bir temsilci belirlemesine izin verilmiş olmasına rağmen HDP daha alt kademedeki Seçim Kurulu ya da Sandık Kurulu üyeliklerine kendi temsilcilerini atayamamış. Demirtaş’ın kampanya aktivistlerine yönelik birtakım fiziki saldırılar gerçekleştirilmiş, kampanya sırasında da şiddet olaylarına tanık olunmuştur.

Yüzde 30 fazla pusula: YSK, yüzde 30 fazlasına denk gelen sayıda 75. 708.180 adet oy pusulası bastırmış ve dağıtmıştır. YSK, basılı oy pusulalarının miktarının seçmen sayısının yüzde 15’inden fazlası olamayacağını belirten yasaya referansta bulunmuştur.

Adaya kısıtlama var: Ağır suçlardan hüküm giymiş kişiler ya da askerliğini yapmamış kişiler Cumhurbaşkanı adayı olamaz hükmü, 1990 AGİT Kopenhag Belgesi’nin seçime katılımı düzenleyen maddesi ile uyumlu değildir.

Başbakan’ın yararına: Resmi kampanya dönemi 11 Temmuz’da başlamasına rağmen, seçimin resmi başlangıç tarihiyle ilgili YSK kararı, kanunun dışına çıkarak kamu kaynaklarının kullanımı ve resmi konumun kampanya çerçevesinde kullanılmasını da içeren önemli seçim yasaklarını hayata geçirmeyi üç hafta kadar geciktirmiş, bu durum ise Başbakan’ın yararına olmuştur.

Paralel ‘hareket’ oldu: Mevcut hükümet ile devlet kademelerine yerleşmiş olan hareketin karşı karşıya gelişleri politik ortama damgasını vurmuştur. Bunun örnekleri, kampanya dönemi boyunca yolsuzluk iddiasıyla kamu görevlilerinin soruşturulmasında ve yakınlarda gerçekleşen yasa uygulayıcılarının gözaltı ve tutuklamalarında görülmüştür. Erdoğan yürüttüğü kampanya boyunca, devlet kurumlarını zora sokan mevcut herhangi bir alternatif yapıyla mücadele etmenin öneminden sık sık bahsetmiştir.

Futbol stadyumu açtı: Erdoğan’ın Başbakanlık resmi görevini kullanarak zaman zaman yerel yönetimler ve AKP tarafından düzenlenen kampanya çalışmalarıyla birleştirerek ülke çapında yoğun bir seyahat trafiğine girmesi, görünürlüğünün çok fazla artmasına yol açmıştır. 15 faaliyette resmi vali ziyaretlerinin kampanya çalışmalarıyla birleştirildi. Önemli devlet altyapı projelerinin açılışları da kampanya çalışmalarına denk getirildi. (hızlı tren ve Başakşehir Futbol Stadyumu açılış töreni)

Seçim rüşveti: İdari kaynakların kötüye kullanılması, devlet ve parti kaynaklarının ayrımının net bir şekilde yapılmaması, ulusal mevzuata aykırı olduğu gibi 1990 AGİT Kopenhag Belgesi’ne de aykırıdır. Erdoğan’ın kampanyası sırasında gıda paketleri ve hediye çekleri dağıtılması, AGİT/DKİHB SSGH tarafından kayıt altına alınmış olup, AKP temsilcilerince de doğrulanmıştır.

Finansmanda YSK görevini yapmadı: Adaylar kişisel kaynaklarını sınır olmadan kullanabildiklerini ve siyasi partilerin kampanya organizasyonlarını finanse etmelerine izin verildiğini belirtmişlerdir. YSK, kampanya finansmanı ile ilgili yasal çerçeveye tamamlayıcı olamamıştır.

Medyaya reklam tehdidi: Basın uzmanları, medya patronları büyük çaplı ve kârlı iş ihaleleri alabilmeleri, devletle ilişkilerine bağlı olduğundan editoryal özgürlüğe doğrudan müdahale edildiğine ilişkin kaygılarını bildirdi. Sonuçta Başbakan ve partisine yönelik eleştiriler, özellikle televizyonda kısıtlı yer bulmakta. Gazeteciler, gözlemcilere devlet kurumlarından hükümete yakın medya kuruluşlarına verilen reklamların geri çekilebileceği korkusunun otosansüre yol açtığını bildirdi.

RTÜK partizan: Yayıncıların denetim organı olan RTÜK partizanca yapılan atamalar, kampanya sürecinde de bağımsızlığın önüne geçmiştir. Medyayı takip organı RTÜK ile yaptırım makamı olan YSK arasında şeffaf ve etkin bir izleme ve raporlama sistemi bulunmamaktadır.

Erdoğan’a medya desteği 5’te 3: Beş TV kanalından -devlet kanalı olan TRT1 de dahil- üçünün haber programlarında, güncel gelişmeler ve tartışma programlarında Başbakan yanlısı yayın yaptığını ortaya koymuştur. TRT1 yayınlarında Erdoğan’a yüzde 51, İhsanoğlu’na yüzde 32 ve Demirtaş’a yüzde 18 oranında yer verilmiştir. İhsanoğlu ile ilgili gerçekleştirilen yayınların yüzde 25’i olumsuz içerikteyken, Erdoğan’la ilgili yayınların neredeyse tamamı olumlu bir içeriğe sahip olmuştur.

En çok reklam Erdoğan’a: Takip edilen TV kanallarında Erdoğan’ın satın alınan reklamlarda toplam ekranda kalma süresi yaklaşık 7 saate denk düşerken, İhsanoğlu 36 dakika satın alabilmiş Demirtaş ise 19 dakika boy gösterebilmiştir.