'Seçilmiş padişah'

Uzmanlar, Başbakan Erdoğan’ın yeniden tartışmaya açtığı dar bölge ve daraltılmış bölge sistemlerini değerlendirdi...

Emine Kaplan / Cumhuriyet

Toplumsal, Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı (TESAV) Başkanı Erol Tuncer, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim sistemini dar bölge ya da daraltılmış bölge ile değiştirerek 2015 yılında yapılacak genel seçimde anayasayı değiştirecek çoğunluğu sağlayarak başkanlık sistemine geçmeyi hedeflediğini belirtti. Her iki sistemin de “temsilde adalet” ilkesini zedeleyeceğini kaydeden Tuncer, iki sistemin de AKP’nin oyu düşse bile milletvekili sayısını artırması sonucunu doğuracağını söyledi. Erdoğan’ın “seçilmiş padişah” olmak istediğini belirten eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ise her iki sistemin ABD’deki “Gerrymandering” uygulamalarını gündeme getireceğine dikkat çekti.

Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarıyla yeniden gündeme gelen dar bölge ve daraltılmış bölge sistemleri ne getiriyor? Olumlu ve olumsuz yanları ne, her iki sisteme göre iktidar ve muhalefet partilerinin durumları ne olur? Erol Tuncer ve Hikmet Sami Türk, iki sistemi de Cumhuriyet’e değerlendirdi. Tuncer’in değerlendirmeleri şöyle:

Dar bölge: Her seçim bölgesinden bir milletvekili seçilecek. Türkiye, 550 seçim çevresine bölünecek. Bu sistemde iktidar partisi milletvekillerini siler süpürür. Dar bölgenin başka sakıncaları da var? Milletvekilleri, belli bölgelerde belli grupların tekelinde kalabilir. Mezhepsel ya da etnik gruplar, aşiretler olabilir. Dar bölgede bir grup kazanacağı için herkes kendini dışlanmış hisseder: Güneydoğu’da BDP, Trakya’da ve Batı Anadolu’da CHP üstünlük sağlayabilir, kalanında da MHP bazı yerlerde kazanır. Ama ülke geneli düşünüldüğü zaman iktidar partisinin oyu düşse bile milletvekili sayısı bugünden daha çok olur.

Daraltılmış bölge: Milletvekili sayılarının çok olduğu yerlerde iller, birkaç seçim çevresine bölünecek. Genel uygulama illerin 5 milletvekili çıkaracak şekilde seçim çevrelerine bölünmesi. 51 il, 5 milletvekilinin altında milletvekili çıkarıyor. Sorun 5 milletvekilinden fazla çıkaran 30 il. Örneğin İstanbul 87 milletvekili çıkarıyor. Bu sisteme göre 17 seçim bölgesine ayrılır. Bu bölünmenin hangi kriterlere göre yapılacağı konusunda bir netlik yok. Bir il, 11 milletvekili çıkarıyorsa 5-5-1 olarak mı yoksa 5-6 mı olacak? Bu sistemde seçim barajı kalkacak mı, yoksa yüzde 5’e ya da yüzde 3’e mi indirilecek, yoksa hepten mi kaldırılacak? Böyle bir sistem büyük partinin lehine olur, çıkaracağı milletvekili sayısı bugünkü sistemden daha fazla olur. Bir başka sorun, çevre barajı ne olur? Bugünkü sistemde örneğin İstanbul’da çevre barajı denilen şey çok düşüktür 3 seçim çevresi olduğu için. Halbuki 17 seçim çevresine bölünürse her seçim çevresinde çevre barajı yüzde 20 olur. Her iki sistem de temsilde adalet ilkesini zedeler.

En iyi sistem ne?: En mantıklısı bugünkü sistemin barajın yüzde 5 ya da CHP’nin dile getirdiği biçimde yüzde 3’e düşürülerek devam etmesidir.

Erdoğan’ın hedefi başkanlık: Sistem değişikliği çabasının ardında şunu görüyorum. Sayın Başbakan, Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini yeterli görmüyor. En azından partili Cumhurbaşkanı olmak istiyor. Bunun için anayasayı değiştirecek çoğunluğa ihtiyacı var. Bütün bunların o hedefi gerçekleştirmek için yapıldığını düşünüyorum. 2015’te yapılacak genel seçimde anayasayı değiştirecek çoğunluğa ulaşmak için yapılıyor. Bir diğer ihtimal, 2015 seçimlerinde oy kaybı korkusu yaşıyor olabilir. Sistem değişikliğiyle oy kaybı olsa bile milletvekili sayısını artırmayı hedefliyor.

5 milletvekilinin altında olan illerin durumu: Daraltılmış bölge sisteminde 5’in altında milletvekili çıkaran illerin seçim çevrelerine dokunulmaması lazım. 1 milletvekili çıkarsa bile seçim çevresinin başka illerle birleştirilmesi yoluna gidilmemeli. Gidilirse büyük karışılıklara neden olacaktır.

‘Seçilmiş padişah’ olmak istiyor

Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün iki sistemle ilgili değerlendirmeleri şöyle:

Sokaklar ikiye ayrılır: Daraltılmış bölgede bütün seçim çevreleri eşit sayıda 5’er milletvekili çıkaracak şekilde düzenlenecek olursa bu Türkiye’nin 110 seçim çevresine bölünmesi demektir. Gerek dar gerek daraltılmış bölgede, illerin mülki sınırlarından ayrı seçim çevresinin ortaya çıkması gündeme gelir. Türkiye gibi dinamik bir nüfus artışına sahip olan ve göçlerin yaşandığı bir ülkede bu hemen her seçim öncesinde seçim çevrelerinin yeniden belirlenmesini zorunlu kılacaktır. Dar bölgede, seçim çevreleri bazen özellikle büyük kentlerde bir sokağın yarısının bir seçim çevresi, öbür yarısının da başka bir seçim çevresi olması gibi garipliklere neden olur. Daraltılmış bölgede de benzeri güçlükler çıkacaktır. İl sınırlarından yarı seçim çevreleri olabilecektir. Bütün bunlar uygulamada büyük sıkıntılara ve yetki çatışmalarına yol açacak durumlardır.

Dar bölgede feodal güçler etkili olur: Dar bölge sistemi seçmen ile seçiler arasında yakın bir bağlantı kurar. Seçilen kişi seçildiği çevrenin sorunlarını izlemek durumundadır. Bunun sonucu olarak yerel sorunların ülke sorunlarının önüne geçmesi gibi bir durum ortaya çıkar. Dar bölgede, yerel güç ve nüfus sahiplerinin örneğin henüz feodalitenin tam olarak kalkmadığı bölgelerde feodallerin ağırlığı seçim sonuçlarını etkileyecektir. Daraltılmış bölgede bu daha az söz konusu olabilir.

Daraltılmış bölgede hangi çoğunluk?: Daraltılmış bölgede nispi temsil uygulanır. Ancak çoğunluk sisteminin uygulanacağı yönünde de haberler var. Bu seçim çevresinde en çok oy alan partinin bütün milletvekilini kazanması gibi sonuç doğurur. Bu Türkiye’de 1960 öncesindeki sisteme dönmek demektir. O dönemde de tek tek adaylara oy veriliyordu. Ama genelde o listeler olduğu gibi oylandığı için iller itibarıyla liste usulü çoğunluk sistemi uygulanıyordu.

İkili yapı getirir: Dar bölgenin en önemli siyasi sonucu iki partili yapılanmasını gündeme getirmesidir. Örneğin İngiltere’de dar bölge sistemi uygulanır. Öteden beri iktidar iki parti arasında el değiştirir. ABD’de aynı şekildedir. Benzeri bir yapıyı getirir. Daraltılmış bölgede eğer nispi temsil uygulanırsa genellikle iki veya en çok 3 partinin şansı olacaktır. Her iki sistem de anayasadaki “temsilde adalet” kriterini ikinci plana atar.

Gerrymandering uygulamaları ortaya çıkar: Dar bölge ve daraltılmış bölgenin en önemli sakıncası, seçim çevrelerinin belirlenmesinde ‘Gerrymandering’ uygulamalarının ortaya çıkmasıdır. Her seçim öncesinde seçim çevrelerinin belli bir partiye ya da adaya üstünlük sağlamak çin yapay biçimde çizildiği Gerrymandering yapıldığı hep gündeme gelecektir. 1950’lerde Demokrat Parti, İsmet İnönü’nün başında yer aldığı listenin çoğunluğu sağlaması nedeniyle oyları bölmek için Malatya’yı ikiye böldü ve Adıyaman ortaya çıktı. Yine Osman Bölükbaşı’nın milletvekili seçilmemesi için Kırşehir önce ilçe, sonra il yapıldı. Bunlar aslında Türk usulü Gerrymandering operasyonlarıdır. Seçim çevrelerinin çizilmesi kolay değil. Bu nedenle 5 ilin altında milletvekili çıkaran illerin mülki sınırlarıyla özdeş olan seçim çevrelerinin değiştirilmemesi gerekir. Dar bölge, İngiltere’de uygulanıyor, ama bu ülke parlamenter demokrasinin beşiği olan bir ülke, nüfusu değişmiyor. Türkiye gibi nüfusu değişen ve köyden kente göç nedeniyle geçişken bir ülke. Bunları dikkate almak zorundasınız.

Geçmişte denendi, ama bırakıldı: 1982 Anayasası’nın kabul edilmesinden sonra 1983’te ilk yapılan seçimde seçim çevreleri en çok 7 milletvekili çıkaracak şekilde düzenlendi, sonradan 6’ya düşürüldü. Turgut Özal, daha çok milletvekili çıkarabilmek için hesaplamada oyların bölünmesi işleminde farklı uygulamalar getirdi. Bunlar Türkiye’de geçmişte denendi, ama getirdiği sıkıntılar nedeniyle terkedildi.

Erdoğan’ın padişahlık hayali: Erdoğan’ın istediği başkanlık sistemiyle ABD’deki başkanlık sisteminin hiçbir ilgisi yok. Erdoğan, her türlü yetkiye sahip olacağı, 2. Abdülhamit’te bile olmayan yetkilerin yer aldığı, içinde kontrol ve denge mekanizmalarının olmadığı bir başkanlık sistemi istiyor. Türkiye’yi açıkça diktaya götürecek bu modelle, yeni seçim sistemiyle anayasayı değiştirecek çoğunluğa ulaşıp, böyle bir başkanlık sistemine geçilmek isteniyor. Bu Türkiye’yi felakete götürür.

Daraltılmış bölgeyle Türkiye haritası

5’in altında milletvekili seçilen illerin seçim çevrelerinin aynı kalması durumunda Türkiye 146 seçim çevresinden oluşacak. İllere göre seçim çevreleri şöyle:

Adana (3), Adıyaman (1), Afyon (1), Ağrı (1) Amasya (1), Ankara (7), Antalya (3), Artvin (1), Aydın (2), Balıkesir (2), Bilecik (1), Bingöl (1), Bitlis (1), Bolu (1), Burdur (1), Bursa (4), Çanakkale (1), Çankırı (1), Çorum (1), Denizli (2), Diyarbakır (3), Edirne (1), Elazığ (1), Erzincan (1), Erzurum (2), Eskişehir (2), Gaziantep (3), Giresun (1), Gümüşhane (1), Hakkâri (1), Hatay (2), Isparta (1), Mersin (3), İstanbul (18), İzmir (6), Kars (1), Kastamonu (1), Kayseri (2), Kırklareli (1), Kırşehir (1), Kocaeli (3), Konya (3), Kütahya (1), Malatya (2), Manisa (2), Kahramanmaraş (2), Mardin (2), Muğla (2), Muş (1), Nevşehir (1), Niğde (1), Ordu (2), Rize (1), Sakarya (2), Samsun (2), Siirt (1), Sinop (1), Sivas (1), Tekirdağ (2), Tokat (1), Trabzon (2), Tunceli (1), Şanlıurfa (3), Uşak (1), Van (2), Yozgat (1), Zonguldak (1), Aksaray (3), Bayburt (1), Karaman (1), Kırıkkale (1), Batman (1), Şırnak (1), Bartın (1), Ardahan (1), Iğdır (1), Yalova (1), Karabük (1), Kilis (1), Osmaniye (1), Düzce (1).

Gerrymandering nedir?

Gerrymandering, 1812 yılında ABD’nin Massachusetts Valisi Elbridge Gerry, yaklaşan seçimlerde partisine avantaj sağlamak üzere seçim çevrelerini ‘salamander’i (sürüngen hayvan) andırır şekilde kıvrımlı çizgilerle tanımlaması ile literatüre geçen, valisinin soyadı ile salamander sözcüğünün birleştirilerek telaffuz edilmesinden (gerrymandering) oluşan siyasal bir terim. Bu uygulama, seçim çevrelerini bir siyasi partinin yararına olacak şekilde düzenlenmesini öngörüyor.