'Sayın Başbakan, dünya size inanmıyor'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın halen cezaevinde olduğu bildirilen 107 gazeteciden sadece 6 kişinin basın kartı olduğunu söylemesini sert dille eleştirdi.
cumhuriyet.com.trKonuya ilişkin bir yazılı açıklama yapan Oran, "Hükümet konuyu basın kartı sahip olup olmamak noktasına taşıyor, halbuki 30 yıllık gazeteci HaberTürk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı'nın sarı basın kartı yok, Milliyet gazetesi yazarı Aslı Aydıntaşbaş daha birkaç yıl önce basın kartını aldı. Radikal gazetesi Ankara Temsilcisi Deniz Zeyrek yıllar sonra zorunluluk nedeniyle gidip basın kartını alırken, tutuklu gazetecilerden Barış Terkoğlu ile Barış Pehlivan'ın da basın kartı yok" diyerek şöyle devam etti:
"Şimdi soruyorum Sayın Başbakan'a Fatih Altaylı da mı gazeteci değil, Aslı Aydıntaşbaş daha yeni mi gazeteci oldu? Bu insanların basın kartı olsun ya da olmasın, gazetecilik yaparak geçindikleri ve meslek örgütleriyle ilişkileri bulunduğu açık bir gerçek. Dolayısıyla bakmamız gereken yer gazetecilik faaliyeti. Normal gazetecilik faaliyetlerini terör eylemi sayarak, muhalif tüm sesleri bastıran, tutuklayan bir sistem var.
Kaldı ki Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın (TGS) 24 Aralık 2011 tarihi itibariyle cezaevinde olup da kayıtlarına ulaştığı 60 gazeteciden 16'sının basın kartı var. Bu kişiler arasında Doğan Yurdakul, Yalçın Küçük ve Ragıp Zarakolu gibi gazeteci yazarlar da bulunmuyor, çünkü bu isimlerin de basın kartı yok.
2006'da Türkiye'de 13 gazeteci tutukluyken bugün bu sayının 107'ye çıkmış olması Başbakan ve ona bilgi veren ekibini pek etkilemişe benzemiyor."
Başbakan Erdoğan'a, "Hangi demokratik ülkede Türkiye'deki gibi bir tablo" olduğunu soran Oran, "Diyelim Başbakan'ın dediği gibi bugün Türkiye'de 6 gazeteci tutuklu olsun, Gazetecileri Koruma Örgütü (CPJ) bir süre önce uluslar arası listeleri açıkladı. 6 tutuklu gazeteci bile Türkiye'yi listenin tepesine çıkartıyor" ddiyerek şunları söyledi:
"Fas, Ruanda, Sudan, Yemen gibi ülkelerde bile bu kadar tutuklu gazeteci yok. Bu rakamlar utanılacak rakamlardır. Biz demokratik bir hukuk devleti diyorsak, 6 değil 1 gazetecinin bile yazdıkları, düşündükleri yüzünden tutuklu kalması utanılacak bir durumdur. Bunun dahi vahametini anlamadılar. Ne oldu? CPJ dün bir kere daha bir kınama mesajı yayınlayarak, 'Türkiye demokratik ülkeler arasında en fazla tutuklu gazeteciye sahip ülke' dedi."
CPJ'nin 3 ay önce de Başbakan'a yazdığını mektupta "Sayın Başbakan, hükümetinizin CPJ'nin sekiz gazetecinin mesleklerinden dolayı hapiste oldukları kararına varmış olmasından dolayı herhangi bir şekilde teselli bulması ters olur. Burma'nın gerisinde ve Etiyopya'nın ilerisinde olan bu sayı, Türkiye'yi kesinlikle dünyanın en baskıcı ülkelerinin arasına katıyor ve hükümetinizin demokrasi ile hukukun egemenliğine dair taahhütlerine büyük ölçüde gölge düşürüyor" ifadelerinin olduğunu belirten Oran, "Sayın Başbakan, gözünüzü açın, dünya artık size inanmıyor. Son bir yıldır olanlara bir bakın. Başbakanlığın yalıtılmış duvarları arasında gördüğünüz dünya ile gerçek dünya birbirini tutmuyor" diye konuştu.
"Oraya gerçeğin sesi gelmiyor mu?"
Sınır Tanımayan Gazeteciler Derneği'ne göre Türkiye basın özgürlüğü bakımından 2002 yılında 99. sıradayken, geçen yıl 179 ülke arasında 148. olduğunu, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'nın 8 Nisan 2011 tarihli raporunu temel alan Uluslararası Basın Enstitüsü tutuklu gazeteci sayısında Türkiye'yi dünya lideri ilan ettiğini, Avrupa Birliği tarafından hazırlanan 2011 ilerleme raporunda, "Türkiye'de basın özgürlüğünün pratikte kısıtlı olduğu, gazetecilerin tutuklanmasının, basılmamış bir kitabın toplatılmasının bu endişeleri daha da arttırdığı" ifade edildiğini ve Avrupa İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg'in 12 Temmuz 2011 tarihli raporunda, basın özgürlüğünün büyük oranda kısıtlandığının belirtildiğini söyleyen Oran şöyle devam etti:
"Baskı duvarlarınızın arkasında duruyorsunuz, orada gerçeğin sesi duyulmuyor mu? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kısa süre önce Erbil Tuşalp davasında çerçeveletip duvarınıza asacağınız bir karar verdi. Bir Başbakan olarak sorumluluklarınızı hatırlattı, ağır eleştiriye tahammül etmek zorunda olduğunuzun altını çizdi, özgür bir basının demokrasinin teminatı olduğunu söyledi.
Bu inkardan vazgeçin, artık gerçeği kabul edin, bugün Türkiye'de o kadar fazla tutuklu gazeteci var ki bu sayıya yaklaşan bir tane demokratik ülke yok. Artık bizim bu utançtan arınmamız lazım. Türkiye gazetecilerin fikirleri yüzünden hapsedildiği, Başbakanların da gazetelere saldırdığı bir ülke olamaz. İnsanların yazdıkları, söyledikleri, inandıkları yüzünden haksızlığa uğradığı bir ülke, halkın ülkesi değildir, baskıcı bir zümrenin ve karanlığın ülkesidir.
Hakkında mahkeme kararı olmayan insanları peşinen hükümlü ilan ediyor, sivil toplumdan, muhalefetin tüm unsurlarına kadar herkese tehdit yağdırıyor, sarıldığınız öfke dili içerisinde yeni düşmanlıklar, yeni nefret ve kin tohumlarını halkın kalbine ekiyorsunuz."
CHP ile Başbakan arasındaki farkın "sevgi" olduğunun altını çizen Oran, "CHP sevginin partisidir, kardeşliğin partisidir, halkın partisidir. Başbakanın dilinde öfke ve nefret var, bizim dilimizde adalet ve özgürlük türküleri var. Biz tam demokratik, adil bir Türkiye istiyoruz, biz basılmamış kitapların toplatılmadığı, biz masmavi özgürlüğe herkesin kavuştuğu bir ülke istiyoruz" dedi.