"Savunmaya özgürlük"

KCK soruşturmaları kapsamında açılan ve ağırlıklı olarak avukatların yargılandığı "2. KCK" davasını çok sayıda baro başkanı, avukatlar ve hukuk çevreleri protesto etti.

cumhuriyet.com.tr

Baro başkanları “Savunmaya özgürlük” çağrısı yaparak tutuklu meslektaşlarının serbest bırakılmasını istediler. BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak da “2. KCK” davasına ilişkin, “Avukatlara, savunmaya yönelik yapılan operasyon, artık hukuksuzluğun, adaletsizliğin, seri cinayetin en son noktasıdır” dedi.

İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nce görülen duruşmayı izlemek üzere Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’na gelen BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, adliye önünde yaptığı açıklamada, KCK operasyonlarının hukuku, adaleti, eşitlik duygusunu katleden ve toplumsal hafızalarda derin izler bırakan operasyonlar olduğunu savundu.

Kışanak, şöyle devam etti:

“Adeta seri katil gibi peş peşe, hayatın bütün alanlarında barış ve özgürlük, eşitlik isteyen, bu konuda mücadele eden, söz söyleyen tüm kesimlere yönelik operasyonlar yapıldı. Avukatlara, savunmaya yönelik yapılan operasyon, artık hukuksuzluğun, adaletsizliğin, seri cinayetin en son noktasıdır. Çünkü hepimiz biliyoruz ki, savunma hakkına yönelik saldırı artık bütün hakları ortadan kaldıracak kadar büyük bir saldırıdır.”

Sıkı yönetim ve darbe dönemlerini de yaşamalarına rağmen hiçbir dönem savunma hakkına yönelik böyle bir saldırıyla karşı karşıya kalmadıklarını iddia eden Kışanak, tüm avukatların ilk celsede serbest bırakılmasını beklediklerini belirtti.


“Savunmaya özgürlük”

Duruşma öncesinde baro başkanları, uluslararası heyet ile birlikte yüzlerce avukat adliye önünde bir araya gelerek, “Savunmaya özgürlük” dedi. Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Vedat Ahsen Coşar savunmaya özgürlük için adliyede olduklarını belirterek, “Meslektaşlarımızın yanında olduğumuzu göstermek, meslek onurumuzu savunmak için buradayız” dedi. İstanbul Barosu Başkanı Doç. Dr. Ümit Kocasakal da tutuklu bulunan meslektaşlarının bir çoğunun İstanbul Barosu üyesi olduğunu belirterek, “Avukatlar ve barolar susturulmaya, ele geçirilmeye çalışılmaktadır. Toplumun hak arama özgürlüğünün güvencesi olan avukatın kendisi şu anda güvence altında değildir. Dolayısıyla baro başkanları ve birlik başkanımızla birlikte hiçbir ayrımda bulunmaksızın, avukata ve savunmaya yönelen her türlü saldırıya ve hukuksuzluğa karşı, onların yanında yer alıyoruz. Bu karanlık elbet aşılacaktır” diye konuştu. Ankara Barosu Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu ise her görüşten çok sayıda meslektaşla adliyeye geldiklerini ve amacın, “Savunmayı savunmak” olduğunu ifade ederek, “12 Eylül faşist darbesinde bile yaşamadığımız kadar büyük bir baskı altındayız. 12 Eylül faşist darbesiyle hesaplaştığını söyleyen zihniyetin bu yaptıklarını, Türkiye ve dünya kamuoyunun değerlendirmesine havale ediyoruz” ifadesini kullandı.


“İtaat etmeyeceğiz, susmayacağız”

Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar, 15 Kasım 1993 tarihinde Kürt avukatları hedefleyen gözaltı operasyonunu hatırlatarak, “Bu kez 18 yıl sonra avukatlar yine gözaltına alındılar. Ne hazindir ki yine Kürt avukatlardı hedefte. Toplumun bütünü özellikle de Kürtler savunmasız bırakılmak isteniyor. İtaat etmeyeceğiz, susmayacağız, sessiz kalmayacağız. Burada biz yargılayacağız” dedi. ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı da “ÇHD de birçok üyesini içeride rehin olarak vermiş durumda. Bu mahkeme hukuken ‘yok’ hükmündedir. Bu yüzden de meslektaşlarımızın tutulması hukuksal bir kavram olan tutukluluğa değil, siyasal kavram olan rehin almaya denk geliyor. Arkadaşlarımızı buradan almaya geldik” dedi.

“Herkesi Emil Zola olmaya çağırıyoruz”


Halkların Demokratik Kongresi’nce yapılan açıklamada ise yeni bir “Dreyfus Davası” yaşanmaması istenerek, “Avukatlar serbest bırakılsın” denildi. Açıklamada yaşanan hukuksuzluğun son bulması istenerek, “Bu dava Kürt halkına karşı ayrımcılığı ortaya koyduğu gibi, Kürt sorunu konusunda duyarlı olan ve çoğunluğu Kürt olan hukukçulara yönelik olarak yapılmıştır. Tıpkı bir Yahudi olan Alfred Dreyfus’a yönelik olarak gerçekleşen tertibin bir benzeri olan, toplu bir dava ile karşı karşıyayız. Tüm köşe yazarlarını ve kanaat önderlerini şimdi birer Emil Zola olmaya çağırıyoruz” denildi.

Fotoğraf: Vedat Arık