Savaş yorgunu Tereza! Amado’dan…
Jorge Amado’nun Tereza Batista - Savaş Yorgunu adlı romanı, merkezine Tereza’nın hayatını almakla birlikte, iç içe örülmüş birçok karakterin ve bir halkın hikâyesi, Brezilya sokaklarında yaşananların anlatısı...
Cumhuriyet Kitap EkiJorge Amado, bir
karakterin yaşamı ile bir yörenin kimliğini akıcı bir üslupla harmanlıyor. Bir
yandan büyülü gerçekçiliğin izinde kendine has oluşturduğu üslup ile yaşadığı
kültürün zengin bir tasvirini sunarken, diğer yandan da sert bir gerçeklikle
erkek egemen toplumda kadının yerine dair çarpıcı ve sorgulatıcı bir anlatı
vaat ediyor.
Beş bölüme
ayrılmış roman boyunca Tereza Batista’nın çocukluktan yetişkinliğe uzanan
hayatından farklı kesitler okuyor, toplumsal koşulların kişiliğini nasıl
şekillendirdiğine tanıklık ediyoruz. Roman, Tereza’nın çocuk yaşta teyzesi
tarafından bir albaya satılmasıyla başlayan mücadelesini, katlanmak zorunda
kaldığı fiziksel ve psikolojik şiddetlerin üstünden geldiği zorlu bir süreci
kapsıyor.
HER
DAİM MÜCADELE
Çocuk yaşta
hapsedildiği, cinsel istismar ve şiddet gördüğü Justiano’nun evinden ancak onu
öldürerek kurtulabilir Tereza, ancak bu kez de kendini hapishanede bulur.
Sonrasında ise onu bu fiziksel hapishaneden kurtaran, ama bu sefer himayesi
altına alarak psikolojik bir hapishaneye sokan Emiliano’nun evinde her daim
mücadele içindedir Tereza.
Genelevde
çalışmaya başlaması ve kadınların haklarını savunmak için başlatılan bir greve
liderlik yapmasıyla, toplumsal cinsiyet rolleri ve onlar aracılığıyla kadınları
kendi idaresinde tutmayı hedefleyenlerle giriştiği mücadelesi daha geniş bir
perspektif kazanır.
Amado roman
boyunca toplumsal koşulların erkeğin kadını sömürmesine nasıl zemin
hazırladığını acımasız bir şekilde gösterirken, buna karşı bir duruş
göstermeyen, hatta destekleyen kadınlara da dikkat çekmeyi ihmal etmez.
Gerçekten de
Tereza’yı Justiano’ya satan teyzesi, Justiano’nun Tereza’ya yaşattığı
eziyetlere sesini çıkarmayan Dona Brigida, Emiliano öldükten sonra Tereza’yı
evden dışarı atan “aile kadınları” da en az erkekler kadar ağır eleştiriyi hak
ediyor.
SOKAKLAR
BOYU SÖYLENECEK BİR TÜRKÜ
Görüldüğü üzere
her bölümde Tereza’nın yaşamındaki insanlarla olan ilişkileri doğrultusunda,
bir kadın olarak yaşadığı zorluklara ve o zorluklar karşısında verdiği - ve
veremediği savaşlara - şahit oluyoruz.
Bu noktada
Amado’nun kitabını, Brezilya kültüründeki sözlü anlatım geleneğinin en önemli
örneklerinden olan ve “bir karakterin kahramanlıklarının konu edilmesi” şeklinde
özetleyebileceğimiz “cordel” edebiyatı ile bağdaştırdığını görmek, hem üslup
hem de içeriğini değerlendirmek açısından önemli. Yazarının ifadesiyle,
“Sokaklar boyunca söylenecek bir türküdür,” Tereza Batista.
Nitekim, ilk
bölüme geçmeden önce bizi karşılayan ithaf da anlatıcının bu tarzıyla
uyumludur: “Ağızdan ağıza dolaşan söylentilerden, armonikayla çalınan
türkülerden, dans adımlarından, umutsuz yakarışlardan ve aşk mırıltılarından
bölük pörçük toparladığım öyküleri bir araya getirdim.”
RİTÜELLER
VE TANRILAR
Gerçekten de
Tereza Batista boyunca çoğu Amado kitaplarından aşina olduğumuz Bahia halkına
özgü dini ve etnik değerler, bütün ritüelleri ve tanrıları ile, kendilerini
okura hatırlatıyor. Amado da, romanının merkezine alacağı kadın karakterini
oluştururken, anlatımı aracılığıyla kendi düşünceleri ve hislerine ek olarak
toplumsal ve kültürel bir birikimini de işaret ediyor.
Özü yukarıdaki
alıntıda toplanan giriş, “Tereza’nın öyküsünü gerçeğe tıpatıp uygun
anlatmadığım için beni bağışlayacağınızı umarım... Tereza Batista ile ilgili
bütün doğruları, yaşamının inişlerini çıkışlarını, acı tatlı yanlarını bilen
tek kişi var mıdır acaba? Sanmıyorum,” cümleleri ile bitiyor.
Okur olarak
anlıyoruz ki, Tereza Batista’yı merkezine alan bu anlatıma katkısı olmayan tek
kişi, hikâyenin bütününü bilen tek kişi; Tereza’nın kendisi. O yüzden de
anlatıcının bu isteği ve çıkarımı yerinde.
KAHRAMANLIK
HİKÂYESİ DEĞİL DİSTOPYA!
Amado, Tereza’nın
hikâyesini dilden dile dolaşan, sokaklarda, şarkılarda gezinen bir mit halinde
okuruna sunarken belki de amacı anlatısını büyülü gerçekliğin ışığında
şekillendirmek ya da anlatımına okurun gözünde belirli bir kültüre aidiyet ve
güvenilirlik kazandırmaktı - ki bu etkilerin de oluşmadığını söyleyemeyiz.
Bütün bu birikimi arkasına alan anlatım, roman ilerledikçe onun sayesinde hem
üslup hem de içerik olarak zenginleşiyor.
Fakat bu durumun
Tereza Batista’nın çevresinde kurulacak bir romanda en fazla onun hem “var
olma” hem de “yok olma” ikilemini oluşturduğunu söylemek çok da yersiz olmasa
gerek. Belki de Amado, belirli bir kültürden beslenen anlatımını kendi
üslubunca yorumlarken ve ele aldığı toplumsal koşulları sorgularken,
hikâyesinin temelinde yer alan kadın karakterine daha fazla ses tanımalıydı.
Amado, kadının söz
sahibi olamadığı bir toplumun eleştirisini, o toplumdan birinin gözünden
sunduğu için, kitabın üslubunun da bunu yansıtan bir tutumda olması gerektiği,
yani üslubun aslında içeriği tamamladığı düşünülebilir. Ki bu şartlarda, kitabı
bir kahramanlık hikâyesi değil, distopya olarak okumak yerinde olur - fakat
durum tam tersi.
AMADO’NUN
KADININ SESİNİ DUYURMA ÇABASI
Amado, Tereza
Batista’yı bir sembol olmaktan çıkarma, ona güçlü ve kompleks bir kişilik katma
ve bu kişiliği sayesinde erkek egemen toplumda kadının sesini duyurma
çabasında. Tam da bu yüzden, bu bir savaş yorgununun dilden dile dolaşan
hikâyesi ise eğer, o halde Tereza’ya atfedilen mücadeleci kişiliğin ve
kahramanca çabaların altını daha iyi doldurmak için bu sese kesinlikle ihtiyaç
var.
Ataerkil dünyada
kadın kimliğine ve kadın olarak var olmaya dair, Amado’nun kendine ait bir
çabası Tereza Batista. Kendine has üslubu, anlattığı hikâyelerde yansıttığı
arzusu ve büyülü gerçekçiliğin gölgesinde yarattığı özgünlüğü ile Jorge Amado,
yetiştiği ve kimliğini inşa ettiği Bahia bölgesini, bu sefer bir kadının
kendine ait yeri edinmek için verdiği savaş özelinden ele alıyor.
Tereza Batista,
okurunu zorlayan, sorgulamaya iten ve birikimine zenginlik katan önemli bir
anlatı olarak okurunu bekliyor.
Tereza Batista - Savaş Yorgunu / Jorge Amado / Çevirenler: Müntekim Ökmen, Seçkin Selvi / İletişim Yayınları / 524 s.