Savarona müze olmalı
Emekli amiral Cem Gürdeniz: Atatürk’ün son Bakanlar Kurulu toplantısını yaptığı Savarona Dolmabahçe’de ziyarete açılmalı
Deniz ÜlkütekinAtatürk’ün “Geldikleri gibi giderler” sözünü söylediği Kartal İstimbotu’nu bulup, yenileyip, ziyarete açılmasını sağlayan platformun başkanı olarak görevini tamamlayan Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, Atatürk’ün yatı Savarona’nın müze haline getirilmesini istiyor. Gürdeniz’le, Kartal İstimbotu’nu, Savarona’yı ve Kıbrıs-Doğu Akdeniz ekseninde Türkiye’nin geleceğini konuştuk.
Atatürk’ün gemileri hakkında ne gibi bilgiler var?
Atatürk’ün pek çok gemide hatırası var. Ancak korunabilenler pek az. Çanakkale Deniz Müzesi’nde bulunan Acar motoru, Atatürk’ün en çok kullandığı makam motoruydu. O teknenin de kurtarılmasında rolü olan biri olarak gururla söylüyorum ki Ata’mızın belki de İstanbul’da en çok vakit geçirdiği teknelerden birisi. Sarı Zeybek adlı tenezzüh motorunu da tarihsel mirasımıza kazandıran kişilerdenim. 2007’de Ankara’daki MKE hurdalığında bulunmuştu. Çubuk Baraj Gölü’nde hizmet dışına atılmış ve MKE’ye devredilmişti. Meraklı iki genç bu tekneyi satın almış. Biraz araştırınca Atatürk’ün kullanmış olabileceğini fark etmişler. Haberim olunca (O dönemde tuğamiraldim) tekneyi görmeye gittim. İlk araştırmamda teknenin Atatürk tarafından kullanıldığını tespit ettim. Deniz Kuvvetleri tarafından yapılan yenileme ile şu anda tenezzüh motoru Anıtkabir’de ziyaret ediliyor. Bugüne intikal edenler arasında Kartal’ı da sayarsak dört tekne söz konusu. Dördüncüsü de Savarona. Orada 54 gün kaldı Atatürk. Son Bakanlar Kurulu’nu 9 Temmuz 1938’de Savarona’da deniz yani Mavi Vatan üzerinde topladı. 25 Temmuz’da da ağırlaşarak Dolmabahçe Sarayı’na geçti.
Ata’nın son gemisi
Savarona Atatürk’ün ölümünden sonra nasıl kullanıldı?
1931’de ABD’li bir iş kadını için Almanya’da Hamburg Blohm und Voss tersanesinde yapılmış. Ancak 1938’de satışa çıkıyor. 24 Mart 1938’de Türk Bayrağı çekiliyor. Gemi uzun süre Deniz Yolları’nda kalıyor. 1951’de Deniz Kuvvetleri için okul gemisi haline getiriliyor. Ayrıca devlet yatı olarak devlet görevlerinde kullanıyor. Birçok yabancı devlet başkanı burada ağırlanıyor. Celal Bayar, 1954’deki Yugoslavya, 1955’deki Pakistan resmi ziyaretlerini bu gemiyle yapıyor.
3 Ekim 1979’da gemide büyük bir trajedi yaşandı.
İki aylık teğmendim. Savarona, Heybeliada açıklarında demirliydi. Yangını ilk görenlerden birisi oldum. Bu konuda çok şey söylendi. Sabotaj olduğu gündeme geldi. Sonra gemi onarıma girdi. Dönemin Cumhurbaşkanı Amiral Fahri Korutürk’ün de isteği ile 10 ayda seyre hazır hale getirildi. Sonra Başbakan Turgut Özal’ın iradesiyle, Kahraman Sadıkoğlu isimli armatöre büyük onarım ile 49 yıllığına kiralandı. En önemli madde, Atatürk’ün manevi şahsiyetini zedeleyecek bir olay olduğunda, kira protokolünün sona erecek olmasıydı. Amiral olarak görev yaptığım dönemlerde birçok kez Savarona’nın ismi ile ağıza alınamayacak olaylar gündeme geldi. 2013’te Sözcü gazetesinde manşetten “Ata’nın yatı randevuevine döndü” başlıklı haber çıktığında ben Balyoz kumpası ile Silivri’deydim. Dayanamadım “Savarona müze olmalıdır” başlıklı bir yazı kaleme aldım. Ertesi gün CHP milletvekilleri geldiğinde, “Bu skandallara son verin” dedim. Dinlemediler bile. Ondan bir buçuk ay sonra da, devlet Savarona’yı geri almaya karar verdi.
Kartal İstimbotunu bulduğunuzda, ne haldeydi?
2016 yılında Milliyet gazetesinden Gökhan Karataş, Kartal isimli bir römorkörün varlığından ve Atatürk’le bağlantısı olabileceğinden bahsetti. Araştırmalar sonucunda Atatürk’ü 13 Kasım 1918 günü Haydarpaşa’dan Galata’ya getiren gemi olabileceği ortaya çıktı. Tuzla’da terk edilmiş koyda, perişan halde duruyordu, 105 yaşındaydı. Araştırmalarım sonucunda orijinalde Enterprise isimli bir Fransız gemisi olduğunu, Cumhuriyet’in ilanınıyla Seyr-i Sefain İdaresi tarafından alınarak adının Kartal yapıldığını öğrendim. Gönüllülerden oluşan bir ekiple Kartal’ı Kurtarma ve Yaşatma Platformu’nu kurduk. 13 Kasım 2017, yani Atatürk’ün tarihe mal olmuş sözünü söylemesinin 99. yılında başlayan yenileme çalışmaları, bir yıl sonra bitti ve gemi 13 Kasım 2018’de Türk milleti adına Deniz Kuvvetleri’ne teslim edildi. Gemiyi Beşiktaş’taki Deniz Müzesi’nde “Geldikleri gibi giderler” sözünü hatırlatan bir anıt gemi olarak göreceğiz.
Bu sözün Türkiye tarihi açısından ne gibi bir önemi var?
Kurtuluş Savaşı’nı başlatan bir cümle. 7. Ordu lağvedildikten sonra Mustafa Kemal 13 Kasım 1918 sabahı İstanbul’a geldiğinde kötü sürprizle karşılaşır. 55 parçalık düşman donanması Boğaz’dan girmektedir. Mustafa Kemal saatlerce Haydarpaşa Garı’nda beklemek zorunda kalır. Bekleyiş sırasında sinirler gergindir. Çünkü 500 yıllık bir imparatorluğunun kalbine girilmektedir. Yaver Cevat Abbas da üzüntüsünü gözyaşlarıyla dışarı vurur. Atatürk, yaverini görünce “ağlama çocuk, geldikleri gibi giderler” sözünü söyler.
Devlet aklı sahiplendi
Hükümette bu iradeyi ortaya çıkaran sebep neydi?
Bence bu devlet refleksiydi. Savarona’nın durumu her kesimi rahatsız ediyordu. Bugün Savarona yaşlandı. Yangın sonrası su geçirmez bölme sistemi kaldırıldı. Bu durum gemi için çok riskli. Bu yüzden Savarona müze haline getirilmeli. Bu dünya denizcilik tarihi açısından da önemli. Çünkü benzeri yok. Deniz Kuvvetleri Müzesi demiyorum, denizcilik müzesi olmalı. Savarona’nın Dolmabahçe’de olması yürüme mesafesindeki Deniz Müzesi’nin deposundaki malzemelerin de sergilenmesine olanak tanıyacaktır. Diğer taraftan gemi Cumhurbaşkanlığı forsunu toka etmelidir. Atatürk’ün ve Türkiye Cumhuriyeti’nin sürekliliğinin sembolü olarak Atatürk’ün son nefesini verdiği Dolmabahçe Sarayı önünde tarihe tanıklık etmelidir. n Şu anda gemi orijinal halinin ne kadarını koruyor? Asli görüntünün yüzde 95’ini koruyor. O yüzden müze olmasında ısrarcıyım. Bu talebimi Cumhuriyet gazetesinde dile getirmemin sebebi ise Kemalist mirasa öncülük ettiği günlerde Türk denizcilik gücüne en büyük katkıyı sağlayan gazete olmasıdır. Gazetenin 2 Mayıs 1965’te başlattığı “Başkalarının vermediğini millet yapar” kampanyası ile kısa sürede Donanma Vakfı kurulmuş ve Türk halkının bağışları ile 31 adet çıkarma gemisi yapılmıştır. Bu gemiler, 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs’ta kıyı başını tutan gemilerdir.
Cumhuriyet’in 1965’te duyurduğu donanma kampanyası anonsu.
Geleceğimiz Doğu Akdeniz’de
Akdeniz’de yapılan tatbikatlarda Soylu Dina, Medusa gibi isimlerin verildiğini görüyoruz. Bunun askeri açıdan önemi nedir?
Sembolizm denizci uluslar için önemli bir araçtır. Örneğin Mondros Ateşkes Antlaşması’nın HMS Agamemnon gemisinde imzalanması bir mesajdı. Mustafa Kemal’in “Çanakkale’de Hector’un intikamını aldık” sözüne cevap verilmişti.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de acilen atması gereken adımlar nedir?
Birincisi, Esad rejimi ile ilişkileri düzeltip, Suriye ile deniz sınırlandırması anlaşmalarını bitirmek, ikinci olarak Tobruk veya Trablus’taki rejimlerden hangisiyle iletişime geçebiliyorsak Libya ile Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşması yapmak. Üçüncü olarak KKTC ile batısındaki 32 derece 16 dakika 18 saniye doğu boylamından geçen sınırın görüşülmesine başlanması gerektiğine inanıyorum. Bu anlaşmalar paralelinde Türkiye kıta sahanlığı veya MEB koordinatlarını ilan etmelidir. Hukuki girişimlerin yanında Türkiye’nin derhal KKTC’de deniz üssü kurması gerekir. Doğu Akdeniz’de büyük tonajlı savaş gemilerimize destek sağlayabilecek tek deniz üssü Aksaz’da. Magosa’da bir deniz üssü Doğu Akdeniz’de gemilerimizin müdahale süresini birkaç saate indirir. KKTC’de fiili durum oradaki askeri varlığımızla ilişkili. O yüzden kim KKTC’den asker çekilmesini gündeme getiriyorsa, Türkiye’nin güvenliğinden, refahından parçalar çalıyor demektir.