Satranç, eşitlikçidir şansa ve hileye yer vermez

Zarla oynanan oyunların rastlantılarından uzak, iskambil kağıdı ile oynanan oyunların hünerlerine yer vermediği için severek oynadığım tek oyundur satranç.

Erdal Atabek

Satranç. Yüzyılların akıl dolu strateji oyunu.

Aslında oyun demek bile yanlış. Oyun değil, bir zihinsel yaratıcılık alanı. Beyni çalıştırma egzersizi.

Eşitlikle başlayan, şansa yer vermeyen, iki kişinin karşılıklı becerilerini sergilediği bir ölçme- değerlendirme aracı.

Zarla oynanan oyunların rastlantılarından uzak, iskambil kağıdı ile oynanan oyunların hünerlerine yer vermediği için severek oynadığım tek oyundur satranç.

Onun için de, ‘satranç oynamak haramdır’ diye bir söz duyduğumda şaşırdım.

Biraz kaynak araştırdım. Meğer, ‘haram’ denen oyunun kendisi değilmiş. ‘İşte, uzun sürüp ibadet zamanı geçiriliyormuş, yok oynayanlar bağırıp çağırıp kavga ediyormuş, parayla oynanıp kumar oluyormuş’ gibi nedenlerle ‘haram’ diyenler varmış. Kimi ulemadan zevat da, ‘öyle kavga gürültü olmazsa, kumara dönmezse mübahtır’ demiş.

Satranç oyunu, Hindistan’da bulunmuş bir ‘düşünce- kurgu sistemi’. MS 6. Yüzyıl diye tarih veriliyor.

Korunan bir ‘Şah’ var. Becerikli bir ‘Vezir’ var. Atlar, filler, kaleler, piyonlarla her türlü kombinasyona açık, yaratıcılığa dönük bir savaş oyunu. 64 kareli bir alanda iki kişinin karşılıklı, sırayla birer hamle ile oynadığı bir oyun.

Uluslararası turnuvaları var. Ustalık derecesi yüksek ünlü oyuncuları var.

Hatta Bobby Fisher ile Boris Spassky arasındaki ünlü oyun, solukların tutulduğu bir karşılaşma oldu.

Soğuk savaş yıllarında bu iki satranç ustasının oyunu Amerika- Sovyetler arasında yaşanan bir savaşa dönüştürüldü.

1972 yılında başlayan karşılaşmalar, tarafların heyecan verici hamleleriyle izlendi.

Sonuçta Fisher galip geldi ve dünya şampiyonu oldu. Spassky altı oyunun sonunda yenilmiş oldu.

Satranç oynanan salonlarda çıt çıkmaz. Sessiz bir düşünce konsantrasyonu yaşandığı için bunu bozacak hiçbir şeye izin verilmez.

Aslında 64 kare üzerinde oynanan karşılaşma heyecan doludur. Her hamle büyük bir ilgiyle izlenir.

Satranç taşlarının değişik hareket özellikleri çok sayıda kombinasyon için fırsatlar yaratır.

İzleyen kişiler sonraki olasılıklar için kendi hamlelerini düşünürler ama hiç bir izleyicinin oyuna karışmaya hakkı yoktur.

Stefan Zweig’ın ünlü uzun öyküsü ‘Satranç’, bir gemide bulunan ünlü satranç ustasıyla yaşanan karşılaşmalara ilişkin çok merak uyandırıcı bir serüven anlatır.

                            Satranç  Merakım

Tavlayı severim ve oynarım. Orada da zarların gelişine göre çeşitli oyun tarzlarını bilmek gerekir ve zevklidir.

Ama zarlar rastlantılara bağlı olduğu için oynayanın iradesine sınırlar koyar, kimi zaman da beklenmedik sonuçlara yol açar.

Kağıt oyunları, ‘papaz kaçtı’ gibi oyunların yanında ‘poker’ gibi kumarbaz oyunları hep gelen kağıda göre değişen oyunları ödüllendirir.

Rulet gibi kumarbaz oyunlarından hiç söz etmeyeyim.

‘Poker’ bana hep önerilmiştir, hep uzak durdum.

Kişinin iradesini zara ya da iskambil kağıdına bağlayan oyunlar bana hiç çekici gelmedi.

Satranç, bambaşka bir oyun.

Ona ‘oyun’ bile denmemeli. Çünkü, bir oyun değil satranç.

Aslında tam bir strateji çalışması.

Yaratıcı zeka yanında, cesaret gibi, sabretme gibi, empati gibi, yenilgiyi göğüsleme gibi duygusal zekaya yer veren özellikleri var.

Bir ara ‘Satranç yoluyla kişiliği, karakteri, zekayı geliştirme programları’ üzerinde çalıştım.

Bu programlarla, dört yaşından başlayarak, özellikle 7- 17 yaşlar arasında uygulanacak çalışmaların çok geliştirici sonuçlar vereceği kanısındayım.

Çocuk Yuvası eğitmenliğimde ‘Satranç eğitmenliği’ de yaptım. Çocukların hem durumlarının ölçümünde, hem de gelişiminde önemli sonuçlara vardığımızı gördüm.

Bu konunun hala geçerli olduğunu söylemeliyim.

Şimdi bir bankamız, ilkokul çocuklarına ‘Satranç eğitimini’ bir sosyal sorumluluk projesi olarak sürdürüyor.

Satranç’ta  Önemli  Olan

Satranç’ta önemli olan ‘yenmek ya da yenilmek’ değildir.

Kazananı ödüllendirmek, kaybedeni cezalandırmak demektir.

Satranç’ta önemli olan, yeni ve etkili bir hamle bulmaktır.

‘Yeni ve etkili bir kombinasyon’, yaratıcı zekanın ödülüdür.

Satrancın ‘büyük ustaları’, hep kendi tarzlarını yaratarak bu dereceye ulaşmışlardır.

Kimisi açılış hamlelerinde, kimisi oyun ortalarında, kimisi de oyun sonunda kazanmayı sağlayan yenilikler yaratmışlardır.

Satranç, eşitlikçidir.

Şansa yer vermez.

Hile yapmaya izin vermez.

Satranç oyuncusu giderek bir ‘bellek- düşünce ustası’ olur.

‘Mental satranç’, önünde satranç tahtası olmadan zihinde oynanan bir usta oyunudur.

İki kişi karşılıklı olarak bu ‘mental satranç oyununu’ oynarlar.

Satrançta ustalaşan kişiler, mesleklerinde de, yaptıkları işlerde de, insanlarla ilişkilerinde de önemli gelişmeler yaşarlar.

Satranç, onlara, karşısındakini düşünmeyi, onunla empati kurmayı, onun davranışlarını anlamayı öğretir.

Satranç, onu öğrenene, hep daha sonrasını hesaba katmayı kazandırır.

Satranç, ancak dürüst bir karaktere izin verir.

Kendine güvenerek, yaptığı her hamlenin sorumluluğunu üstlenerek yaşamayı öğretir.

Satranç, zamanı doğru kullanmanın önemini gösterir.

Bir hamle yapıldığı zaman geri alınmaması, yapılacak hamlenin iyi düşünülmesinin önemini gösterir.

Satranç, yeniliklere açıktır ama düşüncesiz maceraların hüsranını yaşatır.

                             Satranç  Kimlere  Haramdır?

Şimdi gelelim, satrancın kimlere haram olduğuna.

Satrançta hile yapılamaz. Onun için de ‘Satranç’, hilecilere haramdır.

Satranç, yalana izin vermez. Yalancılara haramdır.

Satranç’ta sahtelik yoktur, sahtekarlara haramdır.

Satranç hırsızlara yol vermez, hırsızlara, yolsuzlara, dolandırıcılara haramdır.

Satranç eşitlikçidir, insanı kul- köle yapanlara haramdır.

Satranç adalete dayanır, onun için de adaleti yok sayanlara haramdır.

Satranç 64 kare üzerinde oynanır, iki satranç tahtasının 128 olmasının ‘128 milyar dolar nerede?’ sorusuyla bir ilgisi olmamalıdır.

Ama satranç, işte bu ‘128 milyar dolar nerede?’ diye sormayan herkese haramdır.

Satranç, bu yalanları dolanları görüp de susan, yolsuzluklara başını çeviren, tecavüzleri görmezden gelen herkese haramdır.

Satranç, bizlere helaldir, efendiler.

Bizler, ‘En Hakiki Mürşit İlimdir.’ Diyen büyük Atatürk’ün gösterdiği ‘Fikri hür- İrfanı hür- Vicdanı hür’ insanların yolunda yürüyenleriz.

Satranç elbette sizlere haramdır ama bizlere helaldir.

Hem de helalin helalidir, bilesiniz...