Satılık Okul, Satılık Tarih

cumhuriyet.com.tr

Birkaç yıldır ortalıkta dolaşan, ancak inanılması düşünülemeyecek kadar olanaksız gibi görünen bir söylenti meğer doğru imiş! Gazete haberleri bunu gösteriyor. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, İstanbuldaki kimi okulları satılığa çıkarıyor! Sıranın diğer illere geleceğine şüphe yok. Bu, şeytanın bile usuna gelemeyecek bir çılgınlıktır. Ülkenin tarihini yok etmekle, belleğini silmekle eş anlamlıdır. Böyle bir cinayeti kim tasarlayabilir, kim işleyebilir? Tarihimizle yüzleşmek, barışmak, buluşmak, koklaşmak, tokalaşmak isteyenler bu gidişle ne diyor acaba?

Bu okullar kolay kurulmadı, kolay yapılmadı. Yoksul bir ülkenin olabildiğince sınırlı mı sınırlı olanaklarıyla ortaya çıktı, bugüne gelindi.

Her birinin büyük tarihsel değeri olduğuna şüphe yok. Şimdi de bunların kapılarına bir satılık okul tabelası yapıştırılmak isteniyor. Evet satılık okul, satılık lise Pariste bir lisenin Cambridgede bir kolejin satılığa çıkarılabileceğini bir Fransız, bir İngiliz düşünebilir mi; hayır düşünemez, çünkü bu olmayacak bir şeydir de ondan.

Elimin altında Hasan-Âli Yücel imzasını taşıyan, onun Orta Öğretim Genel Müdürlüğü sırasında (1933-1935) üzerinde çalışmaya başladığı, binbir emek ve güçlükle beş yılda tamamladığı, 1938’de bastırabildiği bir kitap var: Türkiyede Orta Öğretim Bu, ülkemizde orta öğretimin tarihsel sürecini, örgütsel yapısını, öğretmen-öğrenci ilişkilerini, programlarını, yönetmeliklerini ele alıp inceleyen anıtsal bir eserdir. Burada 1935 yılında var olan bütün ortaokul, lise ve öğretmen okullarının teker teker tarihçeleri de verilmektedir. O günün teknik olanaksızlıklarına karşın bütün bu okulların resimleri de kitaba konmuştur. Cumhuriyetin ilk 12 yılında yapılan ve Osmanlıdan kalan birikimi de yansıtan bu resimler, esere bir belgesel yapıt niteliği de vermektedir. Okulların büyük bir bölümü bir mimarlık anıtı, bir sanat eseriİçlerinde saraydan okula dönüştürülenler de yok değil.

Kabataş ve Galatasaray

Satış listesinin başında geldiği anlaşılan Kandilli Kız Lisesinin tarihi üzerinde durulmaya değer. Abdülhamit tarafından Ahmet Rıza Beye verilen Adile Sultan Sarayı, bu kız lisesinin temellerini oluşturur. Bu okul Galatasaray Lisesinin kızlara özgü bir eşiti olacaktı. Tevfik Fikret bir kız lisesinin açılacağını duyunca sevinçten çılgına döndü ve hemen Bir Kız Mektebi İçin başlıklı şiirini yazdı. Şiirin üstüne şu açıklamayı koydu: Kızlarını okutmayan millet, oğullarını manevi öksüzlüğe mahkûm etmiş demektir. Hüsranına ağlasın.

Şiirin altına da Ki hâlâ açılmadı yazık kaydını düştü. Gerçekten okul, ancak 1916 yılında açılabildi. Yaşamı boyunca kadın haklarını ve onurunu savunan Fikret, bu şiirinden ötürü Ataçın hışmına uğramaktan kurtulamamıştır. Sözde Fikret, erkeklere dahi iyi hizmet etsinler diye okumuş kadınlar istediği için bu şiiri yazmış!.

Hiç mi hiç ilgisi yok. Satılmak istenen okul binaları dört duvardan, iştah kabartan arsalardan oluşmuyor. Bu okulların ortak bellek duraklarımız olduğuna şüphe yok. Okullar oralarda okuyanlarla, görev yapanlarla, buraları ziyaret edenlerle bir anlam kazanır. Bunların anılarına niçin saygı duyulmuyor? Duyulmuyor, çünkü her şeyin ölçüsünün para olarak algılandığı günümüzde buraları bol kazanç getirecek mekânlar gibi görülüyor. Kabataş Lisesini Orhan Buriansız, Ali Nihat Tarlansız düşünebilir miyiz? Düşünemeyiz.

Galatasaray Lisesini de Fikretsiz, Ruşen Eşrefsiz, Sakallı Celalsiz ve daha nice ünlüler olmaksızın düşünemeyeceğimiz gibi. Okullarını kazanç uğruna satan bir ulus olmak utancını taşımak istemiyorsak bu cinayeti hep birden önlemeye çalışmalıyız.